Diğerleri bazen yaşadıklarının ağırlığıyla bazense bir amaç uğruna canlarından vazgeçmişti. Benimse henüz ölmeye niyetim yoktu!
Gaza sonuna kadar basmıştım, önüme çıkan bir kurt direksiyonu kırarak beni yolumdan şaşırttığında hakimiyetimi kaybetmeyerek bu sefer onun üzerine doğru sürmüştüm. Ama ben ona zarar vermeden pars yetişerek onu boynundan kıstırmıştı. Arkamdan gelen iri kurtu fark ettiğimde onun Buray olduğunu anlamıştım. Aracın üst zemininden gelen büyük bir gürültünün ardından sürücü koltuğunun camından başını uzatarak "Aklını mı kaçırdın!" diye bağırmıştı.
Gülümseyerek "Daha önce kaçırmadığımı kim söyledi!" diyerek bağırmıştım. "Sen gerçekten de çıldırmışsın." diyerek tekrar yukarı çıkmıştı. Üzerimden gelen takırtıların ardından diğer tarafta bulunan açık pencereden içeri daldığında "Bu gerçekten de havalı! Sanırım adrenalin seviyem en uç noktalarda." demiştim.
"Sadece çıldırmışsın!"
Mezarlığa ulaştığımızda araçtan inerek koşmak istediğimde Buray önümde durarak "Birazdan hava aydınlanmak üzere! Kurtlar dönüşemeyecek." dedi. "Ne güzel." deyip yana doğru iki adım atmak istediğimde "Azelya artık dışarısı senin için tehlikeli! Neden buraya gelmek için bu kadar acele ediyordun?" diye sorduğunda iç çekerek "Bulmam gereken bir şey var! Artık zaman kaybedemem." demiştim. Kolunu aşağıya indirmiş ve etrafımda ki mezar taşlarına bakarak ilerlemeye başlamıştım. Artık onların arasında başka bir beden daha ebedi uykusuna yatmayacaktı. O da benden başka.
İsimsiz taşa ulaştığımda mezarı kazmaya başlamıştım. Buray her hangi bir tehlikeye karşı kurt formunda etrafı kolaçan ediyordu. Ama cadı kitabının son büyüsünden ortada eser yoktu. Daha derinlere doğru indiğimde çürümüş eski tahtalarla karşılaştım. Çöken tahtaları kaldırdığımda mezarın boş olduğunu gördüm.
Korkuyla "Bu mümkün olamaz! Hayır bu mümkün olamaz!" dediğimde yarım bir kağıt parçası fark ederek ellerim arasına almıştım. Ruh sadece bir parçayı bulmamı sağlamamıştı. Elame'nin mezarının boş olduğunu kendi gözlerimle görmemi istemişti.
Buray yanıma koşarak geldiğinde "Ne oldu bulabildin mi?" diye sorduğunda ona doğru bakarak "Sadece yarısını bulabildim ama başka hiç bir şey bulamadım." dediğimde tekrar gözlerimi boş mezara dikmiştim. Buray da benimle birlikte baktığında "O hala hayatta!" demişti.
Mezardan çıkmama yardımcı olduğunda arabaya dönerek sürücü koltuğunun yanına oturmuştum. Üzerim toz toprak içinde elimde duran kağıda bakıyordum. Onuncu ve dokuzuncu ruhları düşünerek sesli bir şekilde "Onların Lema'nın ruhunu nasıl parçaladıklarını gördüm." demiştim. Buray'a dönerek "Cadılar tam olarak neden ruhlarını parçalar?" diye sorduğumda yanaklarını şişirerek bir balon misali nefesini serbest bırakmıştı. "Çok fazla konuşuyorsun!" dediğinde gözlerimi devirerek "Konuyu değiştirmeye çalışma." demiştim. "Ayrıca bunu bana onca uykusuz bıraktığın gecelerin ardından söylemen çok ironik." dediğimde gülerek "Benim sayemde rahat bir şekilde uyuya biliyordun." demişti.
"Haklısın, benim yüzümden telefon faturası baya bir kabarık gelmiş olmalı. Bazen uyandığımda hala orada olurdun." diyerek ona gülümsediğim de yüzünden eski zamanlarımızı ona hatırlattığım anlaşıyordu.
"Bize ne oldu? Neden böyle olmasına izin verdik."
Belkide biraz ara vermek ve bizimle ilgili konulardan konuşmak ikimiz içinde iyi olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
XIII Kayıp Ruh
FantasyBir lanet, ikiz kız kardeş ve yasak bir aşkın hikayesi.. Geçmişin izlerini taşıyan, ihanetin ve sırların yaşandığı meşe ağacının altında yaşamlar ölümle son bulmuşken, lanet herkes için yeni başlamıştı. Azelya'nın ailesinden geriye sahip olduğu tek...