"Ne zaman döneceksin Huuun?"
Jongin elindeki ev telefonu ile olduğu yerde sallanarak telefonda Hun'u ile konuşuyordu.
"Yola çıktım bile, sabaha yanında olacağım. Kahvaltıyı beraber yapacağız söz veriyorum."
İyi haberi alan Jongin sevinçle kıkırdadı, bu onu izleyen dadısını güldürmüştü.
"Söz verdin unutma! Dikkatli sür Hun."
Kulaklığını düzeltip yoluna odaklanan Sehun'un da yüzünde bir gülümseme vardı. Şehrin dışındaki işleri bitmiş şimdi eve dönmek için yoldaydı.
"Süreceğim, iyi geceler Nini."
"İyi geceler Hun."
Telefonu kapatıp dadısına uzattıktan sonra Jongin, üzerindeki tavuk desenli pijamasının paçalarını uçuracak kadar hızla koşarak odasına gitmeye başladı. Bir yandan da dadısına bağırıyordu.
"Çabuk uyumalıyım dadı! Çabuk uyursam sabah daha çabuk gelir. Ve Sehun da öyle!"
Peşinden gelen kadın küçük çocuğun hallerine gülüyordu. Küçük beden yatağa girip bir çok peluş hayvanın arasına kendini gömdükten Sonra dadısı gelip son gece kontrollerini yapıştı.
Nini kocaman bir bardak sütü içmiş, dişlerini fırçalamış, banyosunu yapmış ve temiz pijamalarını giyerek yatağına girmişti. Her şey tamam demekti.
"İyi uykular Jongin."
Şimdiden peluş tavuğuna sarılmış olan çocuk dadısına mırıltıya karışık bir iyi geceler dileği verdi. Dadısı odadan çıkmadan önce gece lambasını yakmış ve her ihtimale karşı yıllardır kullandıkları bebek telsizini -Jongin(8) artık büyüdüğünü iddia ettiği için telsizden nefret ediyordu- komidinin üzerine bıraktı.
*******
Jongin gecenin ilerleyen saatlerinde boğazı kurumuş şekilde uyandı. Su içmeliydi, suya ihtiyacı vardı boğazı cayır cayır yanıyordu ayrıca dadısı ısıtıcıları mı kapatmıştı ev ne kadar da soğuktu!
Zar zor gözlerini açarak komidinin üzerinde olan suluğuna ulaşmaya çalıştı. Ama hiç hali yoktu. Önce suluk arşından yanında duran bebek telsizi yeri boyladı. Jongin ise kendini yatağa bırakmıştı. Çok kötü hissediyordu. Göbüşü çok ağrıyordu. Sabah olmamış mıydı? Hun'u gelmemiş miydi?
Telsizden gelen sesler ile gözlerini açan dadı önce saati kontrol etti. Şafak sökmek üzereydi. Jongin'in mekanik çıkan sesi mırıldanıyordu. Yatağından kalktı, misafir odasından çıkarak küçük oğlanın odasının yolunu tuttu.
Odanın ışığını açarak halsiz halsiz etrafına bakınan çocuğa yaklaştı.
"Jongin neyin var tatlım? Tuvalete mi gitmen lazım?"
Ancak esmer bebeğin teninden bile belli olacak şekilde kızarıklıklar yanaklarını kaplamıştı çocuğun.
Yere düşenleri kaldırdıktan sonra avucunu çocuğun alnına yerleştirdi.
"Jongin sen yanıyorsun!" Bir şaşkınlık nidası koptu ağzından.
Hemen harekete geçti. Çocuğun üzerindeki yorganı kaldırdı.
"Üşüyorum dadı~"
Jongin'in sızlanmasını göz ardı eden dadı çocuğun pijama üstünü de çıkarttı. Biraz doğrulmasına yardımcı olduktan Sonra komidine koyduğu suluğu açarak çocuğun mırıltıları arasından istediği suyu ona verdi. Jongin yanan boğazından geçen suyla biraz rahatlamıştı.