HASTALIK
SAVAŞ – NİSAN
"Anne, bu çok güzel..."
Kızıma gülümseyerek evet, demiştim. Yalnızca o değil her şey çok güzeldi. Bu evde her ne varsa hepsi birbirinden güzeldi. Bu evi görür görmez zaten vurulmuştum. Dıştan her ne kadar muhteşem de içi de en az dışı kadar güzeldi. Öyle maddiyata değer veren biri değildim ama onun zenginliği beni bir şekilde mutlu ediyordu. O ne kadar zenginse oğlumun da yaşama ihtimali bir o kadar yüksekti.
Oğlum.
Canım oğlum.
Yiğidime göz ucuyla baktığımda Savaş'ın hediyelerinden biri olan trenle oynadığını görmüştüm. Savaş onlara o kadar çok hediye almıştı ki hangisiyle oynayacaklarını onlar bile şaşırıyordu. Onları böylesine mutlu görmek beni daha da muştu ediyordu. Umarım her zaman böyle oynamaya devam ederlerdi. Her zaman birlikte yan yana...
"Nisan Hanım bir arzunuz var mı?" Hizmetliye gülümseyerek hayır, demiştim. Tek bir dileğim vardı o da bebeğimin iyileşmesiydi. "Anne ben acıktım." Yiğit başını kaldırıp bana baktığında dudağını büzmüştü. Burada üç gündür kalıyorduk ve Yiğit'in geldiği günden itibaren iştahı fazlasıyla açıktı. Onu böyle görmek gerçekten güzeldi.
"Az önce Savaş Bey aradı. İşlerinin uzayabileceğini isterseniz sizin önden yemenizi söyledi." Savaş üç gündür neredeyse her an bizimleydi. Yalnızca bu sabah işinin çıktığını ve çok acil olduğunu söyleyerek gitmek zorunda kalmıştı. Bu kadar geç kaldığına göre bir hayli önemli olmalıydı.
"Harika olur, çocukların çorbası hazır mı? İlk önce onların karınlarını doyurmamız lazım." Hizmetli hemen hazır edeceğini söyleyerek gitmişti. Elinde çorbalarla geldiğinde benden izin isteyerek çocuklardan birine yaklaşmıştı ki içimden Yiğit olmaz dedim.
"Sen Maya ile ilgilen ben Yiğit'e yemeğini yediririm. Yiğit yabancılara çok alışık değildir. Kızım kadar tez canlı olmadığı için uyum sağlamak zor olabilir. Hizmetli hiç üzerinde durmadan Maya'ya sevecen bir şekilde yaklaşmıştı. İkimizde aynı anda çocukların karnını doyurmaya çalışmış daha sonra da kirlenen kıyafetlerini değiştirmiştik. Ben değiştirirken bana yalnızca yardımcı olsa da bu bile üstümden bazı yüklerin kalkmasına neden oluyordu. İnsanın tek başına iki çocuğa birden bakması gerçekten çok zordu.
Çocuklar oyunlardan yorgun düşene kadar ellerindeki oyuncakları bırakmamışlardı. Maya olduğu yere kıvrılırken Yiğit elindeki arabasıyla uyku savaşı veriyordu. Arada gözleri kapanıp giderken her an uykuya yenik düşebilirdi. Uyku mu o mu kazanacak diye düşünürken sonunda dayanmayarak kucağıma aldım. Her ikisini de yatağa yatırdığımda düşmemeleri için kenarlarına yastık dizmeyi ihmal etmemiştim. Savaş her ne kadar çocuklar için yatak almak istese de buna kesin şekilde karşı çıkmıştım. Bugün yarın sonuç belli olacaktı. Sonuçlar çıkmadan bizim için daha fazla bir şeyler yapsın istemiyordum.
Uzun uzadıya çocuklara baktıktan sonra kapıyı çekip odadan çıktım. Her defasında bu koridordan geçerken sanki ilk defa geçiyormuşçasına etrafıma bakıyordum. Galiba buraya sandığımdan daha fazla garipsemiştim. Savaş, otuzlu yaşlarında olsa da henüz gençti. Bunca malın mülkün içinde tek başına yaşıyor olması normal miydi? Karanlık bir tarafı olduğunu zannetmesem de tek başına yaşayan bir adam için bunca gösteriş fazlaydı.
Sonuç olarak karanlık işler adamı bile olsa zerre umurumda olmazdı. Ben yalnızca Yiğit'in yaşam kalım savaşında onun katkısına bakardım. Biliyordum ki o olmadan bir hiçtim. Savaş olmadan oğlumu tedavi ettiremezdim. Bu yüzden babası olsun ya da olmasın bize yardım etmesi için gerekirse ona yalvarırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASTALIK ♤ ÜÇ AŞK
AksiBu bir aşk hikâyesi, hastalıklar ise imtihan! Kısmet diye bir şey var ki iki cihan birbirine çarpsa ondan öteye bir adım atılmaz! Bir kitap üç aşk... Kitap şarkısı; Batuhan Sevimo - Her Şey Seninle Güzel 🎶