27 Ekim, Cumartesi / Bölüm1●

591 17 16
                                    

"Sen !..Bırak o kitabı elinden ! Bir daha, ders kitabından başka bir şey görmeyeceğim elinde ! Senin yüzünden onca insanın arasında yerin dibine geçtim bugün. Beni utandırıyorsun. Şu haline bak ! Tıpkı babana benziyorsun. Azıcık bile utanma duygusu yok sende de... Yalancı, sorumsuz ve tembelsin. "

Bunlar aklımda kalanlar.Söyleyen de annem.Sabah erkenden kalkıp veli toplantısına gitti. Giderken de, "Neler yaptığını öğreneceğim bugün.Bakalım, dediğin gibi herşey yolunda mıymış ! "dedi. İçimi sıkıntı bastı o anda. Televizyonda da iyi bir şey yoktu.Hep izlediğim filmler, magazin programları...Dedemin benim için aldığı kitabı bulmaya karar verdim.

Benden kitap saklamak dedemin en sevdiği oyun. Her seferinde de nereye sakladığını buluyorum tabii.Bunu bilerek mi yapıyor, yoksa gerçekten iyi sakladığına mı inanıyor, bilmiyorum. Anneannemin kuru erzak dolabında buldum bu kez.

Annemin odasına girdim ve elimdekini, kapı açıldığında hemen yatağın altına itebilecek bir yere yerleştirip, okumaya başladım.Annemin odasını seviyorum. Benim odamdan daha aydınlık ve daha güzel kokuyor. Kulağım kapının zilinde ya da ayak seslerindeydi ama, duymamışım. Kapı birden açılınca tavşan gibi sıçradım yerimden.Kitap elimde kalakalmıştı. Hiç bozuntuya vermeden kapadım ve yatağın altına ittim. Annem o kadar kızgındı ki, ne yaptığımı farketmedi bile.

Aynı çizgi filmlerdeki cadılara benziyordu.Saçları dimdiik,gözleri yuvadan fırlayacakmış gibi kocaman açılmış ve suratı sinirden kıpkırmızı.Tabii,bunları ona söylemedim.Sadece dinledim.Annem bağırırken araya girmek mümkün değildir.Soluk almadan bağırır ve sizi duymaz.O bağırırken,ben sorunun ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Notlarım çok yüksek değil,ama zayıf dersim yok.Bana yetiyor.Anneme yetmemiş olabilir.Süper,beş yıldızlı,roket gibi notlar alsam ne değişecek ki ? Hayat da daha eğlenceli olmayacak.

En sonunda, "yalancı, sorumsuz ve tembel" oluşuma karar verdiğim olayın kompozisyon ödevi olduğunu anladım.Basit bir kompozisyon ödevi, bilirsiniz, "hafta sonu tatilinizi anlatın " türünden...

Annem burnumun ucunda sallıyordu ödevi; "Bunları neden uydurduğunu bana anlatacaksın ! " diye bağırarak. "Ve sonra da benden, bu yalanların için özür dileyeceksin ! "

Eskiden böyle durumlarda açıklama yapardım. Artık yapmıyorum. Çünkü beni dinlemiyor, hemde anlamaya çalışmıyor. Dürüstlüğün kimse tarafından iyi karşılanmadığını biliyorum. Bu ödev de o yüzden yazıldı zaten.Bi kez dürüst olmayı denemiştim :

Cumartesi günü ödevlerimi yaptım. Anneaneme mutfakta yardım ettim. Gece bir kovboy filmi seyrettim. Pazar sabahı kahvaltı ettik, dedemle alışverişe gittik, yemek yedik ; televizyon seyrettim ve yattım.

Herkesin yaptığı şeyler. Ama nedense sınıfta çok güldüler. Hocanın yüzündeki acıklı ifadeyi hala hatırlıyorum. Sanki suç işlemişim gibi. Hafta sonu ne yapmamı bekliyorlar ki ? Uluslararası casusluk mu ? Uzay yolculuğu mu...

Annem hafta boyunca çalışıyor.Hafta sonları kafasını dinleyecekmiş.Hiç ses istemiyor.Anneannemle dedem bile susuyor annem evde olduğunda.Dedem evdeki sessizlikten kaçmak için kahveye arkadaşlarıyla tavla oynamaya gidiyor bazen.Anneannem kendini mutfağa kapatıp,bütün mahalleyi doyuracak kadar yemek yapıyor.Annem odasında,yatağa uzanıyor,tavanı seyrediyor.Arkadaşım yok,akrabamız yok,akraba çocukları yok,kedim yok,köpeğim yok,balığım yok,papağanım yok...Kitap okumama izin yok...Ders çalışmalıymışım.Çalıştığımı söylemenin anlamı da yok tabii.Elinde ders kitabın yoksa,işe yaramazın tekisin !

Anlayacağınız benim maceram yok.Hikayemde yok.O yüzden,son ödevde kendime bir hikaye uydurdum.Hafta sonu macerası yani.

Pazar sabahı tam kahvaltıya oturacakken,anneannem fırına gidip ekmek almamı söyledi.Neden bu işleri hep evin en küçükleri yapar ? Büyükler buna cevap vermiyorlar.Ben de sormayı bıraktım artık.Eşofmanlarımı giyip sokağa çıktım.hava buz gibiydi.Üstelik ,sabah kahvaltısında ailecek seyretmeyi çok sevdiğimiz kovboy filmi de az sonra başlayacaktı...Saatime baktım.'Eğer koşarak gider,koşarak dönersem,yetişirim'diye düşündüm.Ama evden biraz uzaklaşmam gerekiyordu.Çünkü anneannem arkamdan bakar hep.Koşarsam da hemen seslenir,''Memooo,Koşma oğlum,düşersin !''

Köşeyi döndüm ve koşmaya başladım.Birden arkamdan soluk sesini duydum.Bu kim olabilir diye döndüm.Ne göreyim ? Komşunun azgın dobermanı Patlak Göz de sabah koşusuna çıkmamış mı ?Ona baktığımı görünce,dişlerini gösterdi.Sırtım buz gibi oldu birden.

Köpekleri severim ama,peşimden koşanları değil.Adını bilsem şirin şirin sesleneceğim de,adını bilen yok,kocaman gözleri yüzünden bütün mahalle ona Patlak Göz diyor.Dedem hep,''Havlayan köpek ısırmaz der,''Bir havlasa ,belki dururdum;ama Patlak Göz körük gibi soluyordu yalnızca.

Çevreye bakındım.Hiç umut yok.Saklanacak tek yer görünmüyor.Ama birden...bir bahçe duvarını farkettim.Yakınında da bir akasya ağacı.Son bir çabayla hızlandım ve bahçe duvarına basıp zıpladım.En yakın dala tutunmayı başardım.Kendimi yukarı çekerken son anda o keskin dişlerden nasıl kurtulduğumu gördüm.Patlak Göz hemen arkamdan bahçe duvarına çıkmıştı,ama ben dala tırmandığım için orada kalıvermişti.Tam,paçayı kurtardım diye sevinirken,arkamda bir tıslama duydum.Yine sırtım ürperdi.

Yavaşça döndüm.Geriye yatmış kulakları,kısık gözleri ve tıpkı aslan gibi açılmış ağzıyla,arkamdaki dalda duruyordu;ama bana değil,aşağıdaki Patlak Göz'e bakıyordu tekir kedi.O an,inanılmaz bir şey oldu.Patlak Göz ,ağlar gibi sesler çıkarıp duvardan atladı.Kaçmaya çalışıyordu,ama aslan tekirin onu bırakmaya hiç niyeti yoktu.Batman gibi uçarak burnumun ucundan geçtiğini gördüm.Uçtu...Uçtu... Patlak Göz'ün kuyruksuz poposuna yapışıverdi.Patlak Göz'ün çığlıkları duyuldu.

Az sonra sokakata tek ses kalmadı.Bir tek ben vardım.Ağacın tepesinde...

Eve ekmeklerle döndüğümde ,başıma gelenleri anlatmak istedim ama,kovboy filmi çoktan başlamıştı.Beni susturup ekranı işaret ettiler.

Anneannem bir ara ,''Suratın kıpkırmızı koştun mu sen ?''dedi.

''Hayır ,anneanne,hava soğuktu,ondan,''dedim.Bacağımı bir dobermanın keskin dişlerinden nasıl kurtardığımı anlatsa mıydım acaba ? Belki pazar sabahları fırına dedemi yollardı o zaman.

Öğretmen bu ödevi sınıfta okuttu.İlk kez bana ilgi gösterdi diye çok sevinmiştim.Okumamaı bitirip sırıtarak övgüleri duymaya hazırlandığımda,sevgili öğretmenim,''Demek,seni el kadar bir tekir kurtardı, ha ?''dedi ve bütün sınıf kahkahayı bastı.Hikayenin zayıf noktası buymuş demek ki...Gelecek sefere dikkatli olacağım.

İşte,bugün o ödev annemin elinde bayrak gibi sallanıyordu.

Sevgili öğretmenim benden duyduğu hoşnutsuzluğu dile getirme fırsatını hiç kaçırmaz.derslerimdeki düşük ortalamayı ballandıra ballandıra anlatmak ona yetmemiş anlaşılan.Ödevimi anneme gösterip,''Mehmet'i bir daha fırına tek başına göndermeyin.
Köpeklerle baş edecek kadar büyümemiş.En iyisi,evde oturup ders çalışsın,''demiş.Evet,böyle söylemiş.Annem kompozisyonu okuyunca,mahallede köpek olmadığını,ekmeği fırından almadığımızı,bakkalın çırağının getirdiğini açıklamış.Aman ne güzel !

Şimdi ben yalancı,sorumsuz ve tembelim.Anneme açıklama yapmadım.İstediği gibi,özür diledim.Sonucun ne olacağını biliyorum.

''Hemen çantanı al,doooğru...''

Lafını tamamlamasına gerek yok.Depo olarak kullanılan büyük odayı gösteriyordu.''Zindan'ı''.Geçen ay kapatıldım ilk kez.Önce çok bozuldum,sonra eski kahramanlardan bazılarının hayatını düşündüm.Ya zindana atılıyorlardı ya da hapse..Buraya ''zindan''demeyi seçtim bende.










Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 28, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Babam Nereye Gitti ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin