4. BÖLÜM

238 46 26
                                    

Şu anda Yağız önden bende hemen peşinden ilerliyordum. O kendi kendine sesli bir şekilde böbürlenirken bende elimdeki telefonu havaya kaldırmış abime haber vermek için telefon çeken bir yer arıyordum.

Hazan: "Ne zaman susacaksın?"

Yağız: "Ben mi?"

Hazan: "İkimizden başka biri olmadığına göre."

Yağız: "Neden susayım? Şuan ki durumumuz söylenmek için gayet açık."

Hazan: "Kaç saattir seni dinliyorum ama yeter."

Yağız: "Kaç saattir dediğinde 10 dakika oldu olmadı."

Hazan: "Lafın gelişi denen bir şey var. Ben sanki bilmiyordum 10 dakika geçtiğini."

Yağız: "Biliyorsan söyleme ben ne yapayım?"

Hazan: "Artık susabilirsin mesela."

Yağız: "Sanki ben susmayı bilmiyorum. Sen konuşturuyorsun. Yoksa ben neden susmayayım. Gayet basit. İnsan konuşmayı bildiği kadar susmayıda bilmeli. Mesela ben biliyorum. Bu yüzden şu an sustum. Konuşmuyorum ama sen beni konuşturuyorsun."

Şu an yerden bir taş alıp ağzına geçirmemek için kendimi zor tutuyorum. Adam susuyorum derken bile konuşuyor ya. Olamaz böyle bir şey.

Hazan: "Tamam onu bunu boşver. Nerde bu araba?"

Yağız: "Nerde olduğunu bilsem zaten aramazdım."

Hazan: "Aksi olmak senin genlerinde mi var?"

Yağız: "Ben aksi değilim bir kere."

Hazan: "Ya ya ne demezsin."

Yağız: "Sen de biraz hızlı yürüsene. Ne o öyle yeni yürümeyi öğrenmiş çocuk gibi geliyorsun."

Ona inat koşar adımlarla ilerlemeye başlayıp onu geçtim. Ben miydim yürümeyi yeni öğrenmiş çocuk? O görür şimdi.

Aramızdaki mesafeyi biraz açtım ve bir yandan yürüyerek arkama doğru döndüm.

Hazan: "Sen az önce bir şey mi demiştin? Yeni yürümeyi öğrenen çocuk gibi mesela? Hayır burdan bakınca çok öyle görünmüyor ama."

Yağız: "Dediğimin hala arkasındayım çünkü eğer şimdi önüne bakmaz-"

Sözünü bitirmeye kalmadan bir ağacın gövdesine hızla çarpıp yere düşmem bir oldu. Yağız hızlıca yanıma geldi.

Yağız: "Bir şey mi diyordun küçük hanım?"

Hazan: "Diyordum ki çok teşekkürler ağaca çarpmadan beni uyarıp engellediğin için."

Yağız: "Ne demek canım. Bir şey değil. Her zaman."

Hazan: "Ya sen benimle dalga mı geçiyosun? Sen git ben burda oturuyorum. Arabayı bulunca bağırırsın ben gelirim sen zahmet etme."

Yağız: "Senin çocuk tribini çekemeyeceğim. Otur burda ben gidiyorum."

Hazan: "Gidiyorsan git banane. Ne var ben burda oturur beklerim. Hem yoruldum zaten."

Yağız gerçektende beni öylece yerde bırakıp gitti. İnanmıyorum ya. Odun işte.

Az önce çarptığım ağaca bakınca gayet yüksek ve tırmanılabilir bir ağaca benziyordu. Denemekten zarar gelmez herhalde hadi bakalım diyerek başladım tırmanmaya

Çıktıktan sonra farkettim ki bu ağaç çok yüksekmiş. Düşersem ne olur acaba diye düşünmeye başlamıştım ki aklıma telefon için buraya çıktığım geldi.

Tesadüf EseriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin