41- İhanetin Gölgesi

382 12 8
                                    

          — KIRK BİRİNCİ BÖLÜM —



Cehennemin kapısı aralandı ruhumu istila etmek isteyenlere gün doğdu. Ateş yandı ve ben yanmaya başladım.

Bir ömür tutsaklığa mahkum bir esirim. Hiç bitmeyen sonsuz bir mühebbetim. Ateşi hiç sönmeyen bir sigara. Hangisi beni iyi tanımlar bir fikrim yok. Zira artık kelimelerle bile anlatılamıycak kadar gerçek bir hayatım var. İçi yalan dolu, ihanet dolu boş bir hayat. Artık gönüllüydüm beni yakan cehennemlere, beni yakan ateşlerin parçalarında ruhumu toplamaya. Yanan bir cehenneme atmışlar beni kavruldukça acı döküyorlar üzerime.

Yandıkça daha da kampçılıyor acı beni.

Bugün bir istila sardı ruhumu dört bir yanım ateş, dört bir yanım yalan ve dört bir yanım ihanet kokuyor. Bugün bir ateş bıraktılar kalbime çoktan sardı dumanı içimi. İçim yandı, ama en çok ona onun bana verdiği acı herşeyin üstünde acıttı. Kanayan ruhumu sarıcak birşeyler yoktu artık. Sonsuza dek kanamaya devam edicek bir yara bıraktılar bugün ruhuma.

Ruhum artık bir ölü, topraklar atın üzerime bir ölü çıktı bu gece bu şehirden. Bedeni ayrı, ruhu ayrı bir ölü.

01.08.2018 (07:00) 1 gün önce

Beni kaçırdıkları bu izbe binada küf kokusundan başka bişey duyumsamadığım bir kaç saat geçirdim. Uyandığımda her yer karanlıktı. Bomboş odada sandelyeye bağlamışlardı. Heryer ağır küf ve pas kokarken soluklarım düzensizdi. Gözlerim artık karanlığa alışştı. Beni buraya neden getirdiklerini bilmesemde arafla ilgili bişeyler olduğunu düşünmeden edemiyordum. Babam ölmüştü artık benimle onun üzerinden bir hesaplaşma yapamazlardı. Ama araf onun Azerle ne bağlantısı olduğunu bilmiyorum.

Nerdesin araf. ?

Beni kaçırdıklarından haberi var mıydı? Neden o kadar gecikti nerdeydi yoksa tüm bunlar azerin planı mıydı. Kafamda binbir tilki dolaşıyordu. Beni neden kaçırdıkları düşüncesi dönüp dolaşıp arafta son buluyordu.
Herşeye rağmen sadece onda son bulmasını diledim.

Yavaş yavaş bedenimin uyuştuğu bir kaç saat daha geçirdikten sonra kapıdan gelen kilit sesiyle geriye yasladığım başımı kaldırdım. İri yarı uzun boylu esmer bir adam içeriye girip elindeki tepsiyi önüme koydu. Sadece ekmek ve suyun olduğu tepsi tiz bir ses çıkardı.
"Şunları yede açlıktan ölme" diyerek benle dalga geçen adama sinirli bir bakış attım.
"Ölmeyi tercih ederim"

"Valla güzelim bende ama seninle işimiz bittikten sonra" arkama geçip ellerimi çözmeye başladı. Halatlardan kurtulan bileklerim zonklamaya başladı. Moraran bileklerimi ovuşturdum.
"Şimdi ye şunu" tepsiyi önüme doğru itekledi. Tam karşıma geçip duvara yaslandı. Cebinden sigara paketi çıkarıp sigara yaktı. Yavaş yavaş dumanını içine çekerken ne kadar iğrenç göründüğünü düşündüm. Oysa araf ta içiyordu ama onda çok güzel ve karizmatik duruyordu. Sigara dumanını bana doğru üfledi. Soluk boruma kaçan dumanla öksürmeye başladım.
Bir kaç dakika içim çıkana kadar öksürdükten sonra tepside duran suya uzanıp içtim. Açıkçası açlıktan ve susuzluktan ölmek üzereydim ama bunu onlara belli etme niyetinde değildim.

KİRAZ ÇİÇEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin