GİRİŞ
Bu gün okulun ilk günüydü. Yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyor kaldırımda lekeler bırakıyordu. Yaşıtlarımın aksine ben yağmuru sevmiyordum çünkü bir kitap karakteriyseniz hep farklı olmak gibi bir zorunluluğunuz vardı.
Ben de farklıydım işte. Diğerlerinden daha olgun daha karanlıktım. Yazarım duvarlarımın arasına bir pencere içeriye bir ampul koyamayacak kadar pintiydi. Kemer sıkma politikasındayız. Malum kriz zamanları…
Sonunda ayakkabılarım içi tam olarak suyla dolup her adımımda dışarı taşmaya başladığında okula gelebilmiştim. En yakın arkadaşım Aslı da oradaydı işte. Elbette tüm en yakın arkadaşlar gibi beni tam olarak tanımayan saf salak biriydi.
Benim kadar güzel bile değildi ama bekâretini benden önce kaybetmeyi başarmıştı. Bir elinde kahve bir elinde öğretmenlerden gizlediği sigarasıyla beni bekliyordu. O yağmuru seviyordu tabii ki. O da sevmese ben nasıl orijinal olabilirim?
Aslı, benimkinin aksine son derece şen şakrak ve olgun olmayan kıkırtılar eşliğinde bana sarıldı. Sigarasının küllerinin saçlarımı yakmaması için dua ettim. Ancak saçımı yakmasa da gömleğimde bir delik açtığını dehşet bir acı içerisinde fark ettim.
“Amına koyayım senin Aslı.” Diye feryat etmemle birlikte seksi bir erkeksi ses yankılandı.
Aslı şaşkınlıkla geri çekilirken, kafamı kaldırdım ve kendimi olası bir psikolojik savaşa hazırladım.
“Sizin gibi genç bir bayana bu sözler hiç yakışıyor mu?” Sesin sahibini anında bulmuştu gözlerim. Oyş bea! İç geçirdim. Bu kadar seksi olmak zorunda mıydı? Bildiğin… Tanrıydı! Seks tanrısı… Ah…
Yavrum hepsi senin mi, dememek için zor tuttum kendimi. İç sesim bana güldü. Ben de gülerdim de şimdi sırası değil Kainat, topla kendini!
Ah yapamıyordum. Bizim okuldaki bütün çocuklar tipsiz adı altında kaslıydı ama ben bugüne dek hiçbirine yüz vermemiştim. Çünkü önemli olan iç güzel- Hayır, sadece onlar beni istememişti. Çünkü çok çirkinim. Çirkin olmalıyım değil mi? Bütün hikayelerdeki baş karakterler gibi ben de dış görünüşümden nefret ediyorum.
Adam tam gazozuna ilaç atmalıktı yemin ediyorum. Bir katilinkiler kadar soğuk ama her nasılsa içimi ısıtan çimen yeşili gözleri adeta ormandı. Aslı’nın iç çekişiyle birlikte gözlerim ona çevrildi. Kendi kendine mırıldandığı ‘oh may gat’ tarzı nidaları neredeyse duyabiliyordum.
Yine de bu adamın böyle konuşması ve bana ters çıkması sinirimi bozmuştu. Hemen küstah bir kız çocuğu olarak ona karşı çıkmalıyım!
“Sana ne ya!” Diye bağıracakken eksik etekler tayfasından sahte sarışının teki genç adamın yanına geldi ve sürtükçe gülümseyerek konuştu.
“Hocaaaam edebiyatımızı siz mi gireceksineeez?” diye yavşadı çemçük ağızıyla.
Ben sana bi girecem, göreceksin. Salak kız. Okulun popüler çocuğuyla çıktığı için kendini bir şey sanıyor. Of, neden onun kadar güzel olmayan her kızı ezmeye çalışıyor anlamıyorum. İçimde bir yerlerde, o zengin çocuğun bağırışları yankılandı. “Anlayamassın!”
Ve o an ister inanın ister inanmayın ama o çimen yeşili katil soğuğu gözler kıza ‘Edebiyatı bilmem ama bir yerlere gireceğim kesin’ dercesine baktı.
Yani kesinlikle böyle bakmış olmalı. Yoksa ben fesat değil, tersine saf bir kızım. Henüz öpüşmek nedir bilmem. Hatta bizi leyleklerin getirdiğine eminim!
İsmini bilmediğim ama öğretmenim olduğunu anladığım adama tekrar baktığımda, gözlerimi yakaladı. Evet, gözlerinin içinden hayali eller çıktı ve benim gözlerimi avuçlarının içine aldı. İnanılmaz, değil mi?
“Evet,” dedi nahoş bir gülümsemeyle. “Derste görüşürüz, kızlar.”
Sözleri biraz tuhafıma kaçmıştı. Neden kızlar diyordu, hiç nazik görünmeyen tavrını sürdürdü. Ah be! Gözümden düşecekti haberi yok.
“Hiç yakıştı mı beybisi?” Demek istemiştim. Yine içime attım. Her şeyi içime atmalıyım, çünkü ben böyle bir kızım. İçine kapanık.
O güzel yeşil gözlerini bir kez bile kırpmadan gülümseyişini sürdürdü. Allah’ım sana geliyorum! Şurada düşüp bayılacağım ama gerizekalı Aslı’nın tırnaklarını törpülerken beni tutmayı unutmasından korkuyorum.
Adam yavaş ve cool adımlarla bizden uzaklaşırken, arkasından, “Gitme öğretmeniiim, geri dön!” Diye bağırmamak için kendimi zor tuttum.
O sürtük kız da adamın arkasından baktıktan sonra saçlarını savurarak, yürümeye başladı. Saçlarını alıp, makul bir yerlere sokmak istemiştim. Kesinlikle beni kıskandığı için böyle davranıyordu, başka bir açıklaması olamazdı. Sonuçta hep kötü kızlar, hikayedeki baş rolü kıskanır değil mi? Ama neden beni kıskansın, güzel bile değilim, of!
Yani uzun kızıl saçlarım ve beyaz bir tenim var. Elmacık kemiklerimin üzerinde küçük çillerim, mavi gözlerime heyecan katıyor. Dudaklarım ise kiraz renginde, küçük burnumun hemen altında bitiyordu. Ama hayır, asla güzel değilim!
Aslı beni sınıfa doğru çekiştirirken hala o adamı düşünüyordum. Ölüm meleğini andıran bir güzelliği vardı ve çok kusursuzdu. Tabii ki kusursuz olacaktı.
İç sesim araya girdi ve öğretmenime yan gözle bakmamam gerektiğini hatırlattı.
Aman, zaten ona sinir olmuştum. Hatta şimdiden nefret etmiştim. Ondan o kadar çok nefret ediyordum ki, sevmem imkansızdı. Ayrıca benim gibi saf ve iyi bir kızla, böyle kötü, katil bakışlı bir adam neden ilgilensindi ki?
Ders zili çalarken bile hala bunları düşündüğüm için kendime lanetler okuyordum. Halbuki az sonra gireceğimiz tarih sınavı hakkında hiçbir bok bilmiyordum. Ve bilmediğim bir diğer şey de, bu vicdansız, soğuk ama kusursuz adamla tanışmamız burayla sınırlı kalmayacaktı. Onda bambaşka bir hava vardı ve ben bu zamana kadar bozmadığım yeminlerimi, onunla bozacaktım.
Parodi hikaye olduğunu bi kez daha belirteyimde. Neeysemm, beğeniler ve yorumlar artarsa süper oluurr, çok heyecanlı ve farklı(!) konuları merak etmiyor musunuz sizdee? :)))))))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acı Gerçekler
Romance*Parodi hikayedir. Wattpad üzerindeki klişe hikayeleri eleştirmek adı üzerinden eğlenilmek amacıyla yazılmış olup, hiçbir esere veya şahsa hakaret etmemektedir.* Güzelliğinin farkında olmayan, saf Kainat, okulun yeni yılında karşılaşacağı sürprizden...