Jaleen eve geldiğinde ilk olarak duşa girdi. Yüzünü, canını yakacak kadar hızlı yıkıyordu. Kai'nin son sözlerini aklından çıkarmak için uğraşıyordu.
"Benden başka kimsen yok..."
Sıcak su tenine iyi geldi. Su biraz da olsa sakinleşmesini sağladı. Duşunu bitirdikten sonra üstünü giyip balkona çıktı, tabureye oturdu. Bir yandan saçlarını havluyla kuruluyordu. O sırada annesi Yoon'un sesini işitti.
"Tatlım... Burda mısın?" Annesi onun yanındaki tabureye oturdu. "Bu havada dışarı çıkmanı gerektirecek ne oldu? Okula gitmene engel olan..?"
"Hiç..."
"Sizin okuldaki iki çocuğun... başına gelenleri duydum. Kötü mü hissediyorsun?"
Jaleen ağaçların rüzgarla sallanmalarını izliyordu. "Anne... Canını yakan birinin ölmesini istemek normal bir insanın isteği olamaz, dimi?"
Yoon, kızının böyle bir soru sormasına şaşırdığını belli etmiyordu. "Kalbinde sıcaklık olan biri, kimsenin ölmesini dilemez, dilememeli.."
"O zaman soğukkanlı katillerin kalpleri de ruhları kadar soğuktur..."
"Jallee, beni endişelendiriyosun.. Anlatmak istediğin birşeyler var mı?"
Jaleen ona bakıp gülümsedi ve ayağa kalktı. "Hayır, büyüyen çocuklar böyle şeyleri merak eder anne." Gülerek odasına giderken Jaleen, Kai'den ne kadar nefret ettiğini düşünüyordu. Onu haklı bulmaktan korkuyordu...
Gece, Jaleen yerde oturmuş kitap okurken, Kai pencereden içeri girdi. Jaleen anlık bir şokla ona baktı ve kitabı sertçe yere bırakıp ayaklandı.
"Artık ağaçlara mı tırmanıyosun Kai?"
"Yeap." Kai pencerenin önündeki geniş yere yerleşmişti. Bu rahat bölge tam onun içindi.
Jaleen onu umursamaksızın kitabını başucundaki çekmeceye bıraktı, bir yandan konuşuyordu.
"Bugün Salı."
"Gözlem yeteneğin kuvvetli."
"Sadece... Cuma akşamları dışarıda gezdiğini gözlemlemiştim aslında."
Kai onu buraya getiren şeyin ne olduğunu bilmek istiyordu. Bir yandan etrafı incelerken diğer yandan Jaleen'in hareketlerini kolluyordu. Ona cevap vermedi. Bu Jaleen'i daha sinirlendiriyordu.
"Beni öldürmeye çalışıyorsun, beni kurtarıyorsun, beni evimden alıp götürüyorsun, seninle kalmaya mecbur ediyorsun, sonra beni başından atıyorsun, şimdi de burdasın! Senin amacın ne?! Senin yüzünden kendimden şüphe ediyorum artık! Ama psikopat olan ben değilim, sensin! Bi ruh hastası beyinsiz gibi davranmayı bırak ve bana ne yapmak istediğine karar ver!!!" Jaleen konuşmasını çığlık atarak bitirmişti. Rahatsız edici sesi, ev ahalisini de uyandırmıştı. Jaleen ayak seslerini duyduğunda koşarak kapıyı kilitledi. Şimdi hem dışardakileri, hem de Kai'nin davranışını düşünmek zorundaydı. Jaleen muhtemelen bu akşam ölecekti.
Kai ise ona bakmadan şok içinde yeri izliyordu. Sınırı buydu. Onu öldürmeyi şuan herşeyden çok istediğini düşünüyordu. Ve canını gerçekten yakacaktı. Ayağa kalkıp ona doğru hızlı adımlar attı ve onu yakaladı. Ne yaptığının farkına varana kadar gülümsüyordu.
"Kai... Ba-bana... sarılıyorsun..."
Kai gerçekten de Jaleen'e sarıldığını farketti. Onu sarıp sarmalamış, kendi vücuduna doğru hafifçe çekiyordu. Çenesini onun omzuna yaslamıştı. "Bir katile karşı gelmemelisin, sinirlenebilirler..."
O pozisyonda durmaya devam ediyorlardı. "Sa..sarıldın... Sinirlendiğinde böyle davrandığını düşünmüyordum..." Kai onu bırakmak yerine, biraz daha sarıyordu. O an, onu öldürmeyi hayal bile etmiyordu. Bu his vücudunda dolaşıyordu. Adını bilmese de bu hisin adı huzurdu. Kendi ailesini öldürmeden önce hissettiği gibi. Bu hoşuna gidiyordu.
"Kai... Ha..la.. sarılıyoruz..."
"Evet.. Çeneni kapalı tut. Lütfen." Jaleen onun 'lütfen' kelimesini kullanmasına şok olmuştu. Kai'ye bu kadar yakın olmak ona da adını koyamadığı birşey hissettiriyordu... Dünyası tepe taklak olmuş, elleri buz gibi olmuştu. Kai'nin onu ne olursa olsun öldüremeyeceğinden bir kez daha emindi.
Kai, yaşayan bir insana bu kadar yakın olmanın tadını çıkarıyordu. Bu kadar sürenin ardından Jaleen onu yavaşça itti. Kai onun kokusunu duyarak geri çekildiğinde, ikisi de gerçek hayata dönmüştü. Jaleen'in babası kapıya vuruyor ve onu sesleniyordu. Dışarıdan Magnum'un havlama sesleri geliyordu. Kai, bir katil olduğunu anımsadı. Öyle davranmak zorundaydı.
"Yaptıklarında mantık bulamıyorum..." Jaleen gözlerini Kai'nin yüzüyle buluşturamıyordu. Ama hala 1 metreden yakın mesafedelerdi. "Bir mıknatıs gibi beni... kendine çektin.. Katil bir hatun bulmalısın kendine, beni değil."
"Şu sarılma işi hoşuma gitti.." Kai başını gülerek çevirdi. "Çok soru soruyorsun ucube."
"Hı?...... Bazı şeylerin cevabını versen, bu kadar soru soruyor olmazdım."
"Bak. Katiller katil olmayı seçmezler. Bu benim de kontrol ettiğim birşey değil." Kai'nin ağzından dökülen kelimeler Jaleen'in ilgisini çekmiş, sessizce onu izlemesini sağlamıştı. "Bu bir his. Bununla savaşamam. Öldürme hissi, hayal edebilceğinden çok daha kuvvetli. Öldürmek, acı vermek beni mutlu ediyor, psikopatça da olsa. Kendimi gerçek bir insan gibi hissetmiyorum.. Benimki, oturup karar verilebilecek bir hayat tarzı değil, hiç şansım olmadı."
Jaleen sessizce onu dinledi. Ve gözlerinin içine baktı. "İnsanları öldürmeyi.. sevmiyor musun?"
"Bilmem... Sadece iyi hissediyorum."
"Senin için dua ederim."
Kai sessiz sessiz gülmeye başladı. Jaleen'in merak dolu gözleri ona birşeyler anımsatıyordu. "Benim için şeytana yalvarmayı mı planlıyorsun?"
O an işittikleri siren sesleri tekrar dünyadan koptuklarını farketmelerini sağladı. Jaleen telaşla pencereye koşup aşağıya baktı. "Gitmen gerek, Kai."
Kai yavaşça yürüyerek yaklaştığı pencereden ağaca atlamış, karanlığa karışmıştı bile. Jaleen ise kulaklıklarını takıp herkese rol yapmaya hazırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir seri katilin aşk defteri
Roman d'amourJ: Omzuma dokunan soğuk eli hissedebiliyorum. K: Her gece seni öldürdüğümü hayal ediyorum.