Mavi bir renkten çok daha fazlası: sonsuz bir deniz, umut dolu bir gökyüzü ve birde sivrisinekler maviye gelmezmiş ama onun konuyla alakası yok..
*
"Seninle tanıştığım andan itibaren hayatımda önemli bir yere sahip olacağını hissetmiştim."
"Sende ihtiyaç duyduğum birşey olduğunu biliyordum. Ama ne olduğunu bilmiyordum. Ama şuan çok iyi biliyorum. "
"neydi? "
"Sen"
*
"Allahın cezası sivrisinekler!" diye bağırdım. "İstenmeyen heryerden çıkıyorlar."
"Aras gittiğinden beri herşeye sinirlenir oldun Duru" dedi Miray.
"Tam üstüne bastın Miray" dedi Gökçe.
"Hepiniz bunları nerden çıkarıyorsunuz!" diye bağırarak odama çıktım. Bu kızlar bazen insanı delirtiyordu.
yumuşak yatağıma oturarak baş ucumdaki mavi çerçeveli fotoğrafı elime aldım. Göz yaşlarım istemsizce yanaklarımdan süzülüyordu ve fotoğrafa damlıyordu. Özlemek böyle birşeydi demek..
Bu özlemek anne ve babamı özlemekten farklıydı. Sözlerim değil, kalbim özlüyordu.
Aras'ın gitmesi, beni küçük bir çocuğun tek başına kalması gibi yanlız bırakmıştı. Sahibini kaybeden bir yavru köpek kadar çaresiz ve öksüz hissettirmişti.
"yavaş yavaş alışacaksın ve tam unutacak gibi olduğunda...Ben ansızın tekrar yanında belireceğim." demişti Aras. Ama kalbim neden alışamıyordu? neden gün geçtikçe daha dayanılmaz bir hal alıyordu bu özlem?
Telefonumun aniden çalmasıyla düşüncelerimden sıyrılarak telefonu elime aldım. Ekrana baktığımda kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyordu. Aras!
titrek ellerimle açma tuşuna basarak "alo" dedim.
"Duru?"
"A-aras?""Yarın sabah 10 gibi Türkiye'ye geleceğim. Sende kalmayı düşünüyordum. Uygunsun değil mi? "
"T-tabiki"
"Bak şuan çok meşgulüm tamam mı? geldiğimde ararım. Görüşürüz" dedi ve yüzüme kapattı.
Heyecandan kas katı kalmış bedenimle merdivenlerinden ikişer ikişer inerek salona girdim.
"Aras geliyor!" dedim heyecanla.
"Zil takıp oynarsın artık" dedi Gökçe.
"Zilleri kim takar bilemem ama yarın ikinizde şu bahsettiğin teyzenin düğününe gidiyorsunuz" dedim sakince.
"Ben düğünleri sevmem! dedi Miray. ''hem neden gitmemiz gerekiyormuş?"
"Aras burada kalacak ve..."
Gökçe sözümü kesti. "Yani bizi kovuyorsun"
"Tam üstüne bastın."
"Bir şartla" dedi Miray yattığı koltuktan kalkarak.
"Alışverişe gideceğiz ve kıyafetlerine biz karar vereceğiz Duru hanım. " dedi ve gülümsedi.
"Hadi kalkın o zaman! " dedim ve üçümüz bir araya gelerek sarıldık.
*
Alışverişten döndüğümüzde saat 11'e geliyordu ve kıyafet seçimi ile ev alışverişi yüzünden çok yorulmuştum. Kızlar sorun olmaması için geceden teyzelerine geçtiler buyüzden ev tamamen boştu. Yarın yorgun olmak istemiyordum buyüzden koşarak odama çıktım ve kendimi uykuya bıraktım..Yarını düşündüğümde karnımda kelebekler mutlulukla uçuşuyordu..
"Çav Bella Çav Bella Çav-Çav-Çav...
"Allah kahretsin!" diye bağırdım. Gece telefonumu erken saate ayarlamayı unutmuştum ve saat..9'u 20 geçiyordu.
Yataktan fırlayarak kalktım ve banyoya gittim. Masmavi gözlerimin kenarları çapaklarla sarılıydı ve sol gözümün altı şişmişti. Yüzüme hızla su çarparak banyodan çıktım. Kıyafetlerimi dün gece değiştirmeyi unuttuğumdan üzerimde bordo bir gömlek ve siyah tayt vardı. Anahtarımı kontrol ettikten sonra hızla evden çıktım ve yol boyunca durağa doğru koşmaya başladım. Havaalanına giden otobüs tam yanımda ilerliyordu ve yetişemeyecektim.
Sinirle ellerimi saçlarımdın arasında gezdirdim ve ne yapacağımı düşündüm. Sol tarafımda beyaz bir araba kırmızı ışıkta bekliyordu ve hiç düşünmeden arabaya koşarak öndeki boş koltuğuna oturdum.
"neler oluyor? " dedi adam şaşırmış bir halde.
"sür" dedim sinirle.
"Çabuk arabamd-"
"Sür!" diyerek tekrarladım. Sesim tahmin ettiğimden sinirli çıkmıştı.
"Sabiha Gökçen'e" dedim sesim sinirliden çok yalvarır gibi çıkmıştı.
Genç adam daha önce böyle sinirli kadınlardan çok emir almıştı ama bu kadının yalvarması ile emir vermesini ayırt edemiyordu. Çaresiz gözleri ve sabırsızlıkla titreyen dudakları yalvarırcasına açıldığında genç adam düşünmeden gaza bastı..
Arabanın hızlı olması kadını rahatlatmışa benziyordu. Endişeden titreyen dudakları sakinleşmişti ve yataktan yeni kalkmış gibi dağınık olan saçlarına azda olsa şekil vermeye çalışıyordu. Genç adam torpido'yu açarak içinden bir saç tokası çıkarttı ve kadına uzattı. Anya'nın unuttuğu saç tokasını kadına verdiğinde kadının masmavi gözleri mahçupca parladı.
"B-ben çok teşekkür ederim" dediğinde genç adam o tokayı vermemiş olmayı diledi. insanların mahçup olmasından hoşlanmazdı.
"Varmak üzereyiz" dediğinde kadın uzun bir oh çekti..
*
Tam 10'u 10 geçe hava alanındaydık ve Aras henüz bavulunu alıyor olmalıydı. Hızla arabadan çıktım ve koşmaya başladım. Daha sonra geri dönerek indiğim arabanın camına iki kez tıklattım ve adam camı açtı.
"B-ben çok teşekkür ederi-"
"etmeyin" dedi ve yüzüne hiç bir ifade koymadan camı kapattı adam. Böyle suratsız insanlar herzaman sinir bozucuydu ama adamın iyiliğini unutmayacaktı..
Hızla içeri girdim ve bekleme kısmında Arası beklemeye başladım. Geçen her dakika heyecandan ve mutluluktan terlememe neden oluyordu. 15 dakika geçtikten sonra telefonumu alarak arasın numarasını tuşladım. 3 kez çaldıktan sonra telefon açıldı.
"A-aras? ben bekleme kısmındayım ve seni merak ettim. Bavulunda falan sorun mu çıktı yoksa..."
"Ben şuan yoldayım. Annemi ve arkadaşlarımı ziyaret ettikten sonra geleceğim. Havaalanına gelmeni söylediğimi hatırlamıyorum"
"B-ben düşündüm ki süpriz....."
"herneyse kapatmalıyım. Neredeyse vardım. " dedi ve yüzüme kapattı.
Çaresiz ve tek başıma eğilerek bekledim. Hiçbirşey düşünmüyordum ve ifadesizdim. Gözümden akan yaşı umursamayarak yanlızlığımın yakında biteceğini kendime söyledim ve havaalanından çıktım..