22

8.3K 574 741
                                    

———

23.03.2012
(18.45)

Elindeki her bir noktayı dikkatle izliyor, ara sıra da kapıya göz atıyordu. Her gün aynı saatte gelen Ali'nin bugün iki saat gecikmiş olması onu oldukça endişelendiriyordu. Sevdiklerini iki dakikalık bir dalgınlıkla kaybeden birisi için iki saat uzun bir süreydi. Uzun ve yorucuydu. Yemek saati olduğu için herkes yemekhaneye inerken o okul kıyafetlerini dahi çıkarmamış yalnız başına oturuyordu yatağında. Ali kapıdan içeri girene kadar da hareket etmeye niyeti yoktu.

İçine doğduğundan mıdır bilinmez, gözünü kapatıp içinden şimdi gelecek dediği an odaya birinin girdiğini hissetti. Aynı anda biri yavaşça kolunu dürttü.

"Renan ben geldim." dedi Ali fısıldayarak. Kimsenin olmadığını bildiği halde sessiz konuşmak onlar için bir alışkanlık olmuştu.

"Gelmeyeceksin sandım." Gözlerini hala açmamıştı. "Seni bir daha göremeyeceğim diye çok korktum."

Ali,  "Aç gözünü. Buradayım ben, bak." diyerek elini Renanın elinin üzerine yerleştirdi. "Sadece biraz geciktim. Seni bırakır mıyım sence?"

Gözlerini usulca aralayıp kendisine aşkla bakan çocuğa aynı bakışlarla karşılık verdi. Korkusunun temelsiz olmadığını biliyordu ama bu seferlik ucuz kurtulduğu için rahatlamıştı.

"Geçen gün de geç geldin. Ondan önceki gün de. Korkmamak elimde değil. Fikret amca senden bıktığını söyledi dün. Sonun yurttan atılmakmış öyle dedi."

Renan'ın sesindeki endişe pırıltıları Ali'nin içini huzurla kaplamıştı. Kendisini düşünen birinin varlığını uzun zamandır hissetmediğinden Renan'ın ağzından kötü bir laf çıksa dahi mutlu olabilirdi.

"Amca mı diyorsun o adama?" Gülümseyerek sorduğu soruya Renan gözlerini devirdi.

"Herkes amca diyor. Bir tek sen sevmiyorsun müdürü." Elini Ali'nin elinden çekip kollarını birbirine bağlayarak küskün bir pozisyon aldı.
O endişeden tırnaklarını kemirirken Ali'nin gülümsemesi, her ne kadar hoşuna gitse de onu kırmıştı.

"Niye küstün ki şimdi? Daha kimse yokken sarılacaktım sana." Ali'nin oyuncu bir tavırla üzgün davranmasına dayanamayıp kollarını açtı Renan.

"Gel sarıl ama küsüm ona göre." Başını sallayıp merdivenden yukarı tırmanarak göğsüne yaslanan mavi gözlü çocuğu sıkıca sardı.

İkisinin de koca dünyada huzur bulduğu yerin ortak olması garip değildi ama aynı yerin hayatlarını geçirmek istedikleri tek yer olması garipti. Hiçbir saniyeyi kaçırmadan sıkıca sarılmış halde bir bütün olmak için sahip oldukları çok az şeyi bile gözden çıkarabilirlerdi.

Derin bir nefes alıp yavaşça vererek Ali'nin sarı saçlarına bir öpücük kondurdu Renan. Söyleyeceklerinin aralarında nasıl bir sorun oluşturacağını bilmesede kendini konuşmak zorunda hissediyordu.

"Ali." diye fısıldadı çocuğun saçlarına doğru. "Efendim." yanıtını aldığında parmaklarını yumuşak saçların arasından geçirip "Gördüm." dedi.

"Dün cebinden düşmüştü." diyerek diğer eliyle yastığının altından küçük şeffaf poşeti çıkarıp Ali'nin göğsündeki yüzüne tuttu.

"Ne olduğunu artık biliyorum. Ama bıraktın zannediyordum Ali. Ben o gece sana yardım ettikten sonra bir daha-"

"Kullandım. Senden önce başladım ama bırakamıyorum. Denedim ama olmuyor." Ali kafasını Renanın göğsüne daha çok gömüp utançla eğdi başını. "Özür dilerim. Yapabilsem yapardım."

Yağmuru En Çok Kim Sever? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin