Annesinin intikamını almak için yaşadıkları yere kadar gelmişti. O kin dolu gözleriyle kardeşlere baktı. Durduğu tavanı bir hareketi ile tuzla buz etti. Sadece kemikli gri kısımları görünen kanatlarını açtı ve yukarı doğru uçup gözden kayboldu. Galiba saldırabilmesi için hız kazanması gerekiyordu.
Kardeşler bu fırsattan olabildiğince yararlanmaya çalıştı. Johnson, Luke'a birkaç taş verdi. Beraber dünyaya açılan portalların etrafını kapattılar.
Portallar kapanınca canavarlar da kardeşlere yaklaştı. Mark olup biteni idrak edince canavarlara karşı koymaya çalıştı ama ne yapsa işe yaramıyordu. Yanında silah yoktu ve çok fazla canavar vardı. Gözünü açıp kapayasıya kadar canavarların sayısı iki katına çıkıyordu. Bu kadar canavar nereden geliyordu ?
Laboratuvar da yüze yakın canavar olmuştu. Kardeşlerin alanını giderek daraltıyorlardı ki gökyüzünden ejderin zehirli nefesini salan üç kaya parçası düştü. Biri Mark'ı teğet geçerek önündeki canavarlara çarptı. Diğeri laboratuvardaki nether portalının önüne düştü. Sonuncusu da Johnson'ın önünde patladı. Patlamanın etkisiyle geriye fırlayıp yere düştü. Sersemlemişti ve ejderha nefesi vücudunu yakıyordu. Luke onu zehirli bölgeden çekti.Mark canavarlarla baş edemeyeceğinin farkındaydı. Luke'a bağırarak nether portalını gösterdi.
Ejder gökyüzünden tüm hızıyla iniyordu. Ağzından mor nefesi saçılıyordu. Gökyüzünden mor bir göktaşı yere düşüyor gibi gözüküyordu. Canavar portal ile aralarında engel oluşturuyordu ama tek şansları buydu. Kardeşler canavarları ite ite portala koşarken ejder yere inmiş iki yana açtığı pençeleri ile yerde taş, toprak ne varsa parçalıyordu. Kardeşler creeper, örümcek demeden önlerine ne çıkarsa itiyor ya da üzerinden atlıyorlardı. Ne kadar hızlı koşsalarda ejder onlara yetişti. Ağzını iyice açıp Mark'ın sırtından bir ısırık alacaktı ki kardeşlerin kızdırdığı bir creeper ejderin boynunda patladı.
Ejder patlama üzerine uzun boynunu iki yana salladı. Kardeşler, ejder nefesinin olduğu bölgeden de geçerek portala girmeyi başardılar. Ejder ne kadar yetişmeye çalışsada kardeşler artık nethera kaçmışlardı. Kendisi portala giremeyecek kadar iriydi. Bütün öfkesiyle kükredi.
* * *
Kardeşler artık Nether'daydı. Kurtulduklarına o kadar seviniyorlardı ki Nether'ın alışılması zor basık kırmızı havası ve sıcağı onları etkilememişti bile. Mark kısa süre içerisinde iki diyar değiştirmenin mide bulantısı ile ağzına ne geldiyse dışarı çıkardı. Luke ise eliyle iğrenç görüntüleri kapayarak ağzına kadar gelen kusmuğu yutmayı yeğledi. Johnson da:
--Bu kadar heyecan bana çok, diyerek kollarını iki tarafa açıp kendini taş zemine bıraktı. Kardeşlerin sinirleri son yaşadıkları olaylar üzerine iyice bozulmuştu. Hafif hafif kıkırdıyorlardı. Ağlanacak hallerine gülüyorlardı. Luke:
--Bizi yakalayamadığında ejderin suratını görmeyi çok isterdim, dedi gülerek.
--Ben de.
...
--Siz de bir koku alıyor musunuz ?
--Nasıl ?
--Sanki bir şey yanıyor gibi.
--Johnson. Johnson !
--Efendim.
--Yanıyorsun.
--Neee ! Johnson ancak o zaman sırtının yandığını fark etmişti. Bağırıp kollarını anlamsız bir şekilde sallayarak koşmaya başladı. Nereye gittiğine bakmadan koştuğu için altı metrelik tümsekten yüz üstü düştü. Yarasa gibi -Minecraft'ta yarasaların nereye uçtuğunu bilmeden uçmasından ve sineklerin olmamasından dolayı türemiş bir Minecraft deyimi- yere yapışmıştı. Kardeşleri kalkmasına yardım etti.
Kırmızı havaya alışan gözleri artık uzağı görebiliyordu. Etraflarına iyice baktıklarında gördüklerine inanamadılar. Buraya geldiklerinde bütün bunları nasıl fark etmemişlerdi. Etrafa hayret içinde bakarlarken arkalarından bir ses geldi.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ 3: KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ
Hành động*BİTTİ* Kendi dünyalarına ulaşan üç kardeşi bu sefer ne bekliyor. O kükreme neydi, portala ne olmuştu, dedeleri neredeydi ve daha fazlası bu serinin 3. kitabında. Herobrine'ı farklı şekilde ele alan bir kitap.