Stella

434 24 6
                                    

Bilinmeyen numara: Hiçbir şey söylemeden koşarak kaçtın ve hesabını da kapatmışsın.

Bilinmeyen numara: Çevrimiçisin Lily, görebiliyorum.

Bilinmeyen numara: Cevap vermeyecek misin?

Lily: Zihnimin bana oynadığı iğrenç bir oyunsun.

Lily: Hayır! Hayır! Zihnime inanıp o akıl hastahanesine tekrar gitmeyeceğim. Hayır! Hayır! Hayır!

Bilinmeyen numara: Hiç bir yere gitmeyeceksin. Çünkü ben gerçeğim, yaşadıkların gerçek.

Lily: Değil. Bu hayallere biran önce son vereceğim.

Bilinmeyen numara: Lütfen kendine gel güzelim. Bana inanmıyorsan telefonu babana ver.

Dün geceden beri durmadan ağlıyor ve onun hayal olduğunu kendime hatırlatıyordum. Yine aynısı olacaktı. Tekrar akıl hastahanesine yatırılacaktım. Bu sefer gerçek bir deli olarak girecek olsam da izin vermeyecektim. Babama telefonu verirsem bu evdeki son gecem olurdu. Hayır! Kendimi öldürür yine de oraya geri dönemezdim.

Telefonu kapatarak çekmeceme attım. İşte bu kadardı. Artık hayali mesajlar yoktu. Gözlerimi elimin tersiyle silerek yatağıma uzandım. Gözlerimi kapattım. Uykuya dalana kadar sürekli mırıldandım. ''Aklımı yitirecek kadar çok sevdiğim Harry Styles asla benimle mesajlaşmadı, konsere gitmedim, idollerimle tanışmadım. Hepsi gerçek olamayacak kadar güzel bir düşdü ve bitti.''

2 Hafta sonra

Günlerdir odamdaki çalışma masasını, hem yemek masam hemde yatağım haline dönüştürmüştüm. Tuvalet ve banyo ihtiyacı dışında sürekli ders çalışıyordum. Okullar kapanmış olsa da kafamı dağıtacak başka bir şey bulamadığımdan tek çarem buydu. Arada babam gelip dışarı çıkmaya zorlasa da odamdan tek başına ayrılıyordu.

Bulduğum çözüm işe yaramış artık hayali Harry Styles ve mesajları yoktu. İnternete girmiyor, müzik bile dinlemiyordum. Annem ayak altında olmamamdan gayet memnun olduğu için sadece yemek tepsisini getirip götürüyor, benimle iletişime geçmeye bile çalışmıyordu.

Gece 1'e geldiğinde annem ve babamın odasından bağırışma sesleri dalmak üzere olduğum uykumu açtı. Sesleri anlamak için odamın kapısını araladım ve parmak uçlarımda yürüyerek yatak odasının önüne geldim.

''Biraz olsun Lily ile ilgilenemez misin? Günlerdir o masadan kalkmıyor, bizimle konuşmuyor, odasından bile çıkmıyor!'' babamın ilk defa yükselmiş sesini duyuyordum ve bunun sebebi olduğum için kendimden daha çok nefret etmeliydim.

''Banane senin kızından! Yıllardır o kadının çocuğuna annelik yapmaya zorladın ama artık vazgeç. Lily benim kızım değil!'' LİLY BENİM KIZIM DEĞİL!

... 

Yapabildiğim tek şey ayağımdaki terlikleri bile umursamadan evden koşarak uzaklaşmak oldu. Nefesim kesilene kadar nereye gittiğimi bilmeden koştum. Ayaklarımın bedenimi daha fazla  taşıyamadığı, dizlerimin isyan ettiği son ana kadar koştum.
Ağlamıyordum. Ağlayamıyordum. Etrafımdan insanlar geçip gidiyor ama kimse yanıma yaklaşmıyordu. Zaten kim bu soğukta pijama ve terlikle dışarı çıkan delinin yanına yaklaşmaya cesaret edebilirdi ki?
Başımı yerden kaldırdığımda gördüğüm panoyla kahkaha atmaya başladım. Tam karşımda One Direction konserinin afişi duruyordu. Geldiğim yerin konser alanı olduğunu etrafıma baktığımda anladım. Kahkahalarım bir anda yerini hıçkırıklarıma bıraktı. Soğuğu bile hissetmeyecek kadar canım yanıyordu. Yanıma koşarak gelen sarı saçlı kız ismimi sesleniyordu. Buğulanan gözlerim yüzünden kim olduğunu seçemiyordum ama sesi tanıdık geliyordu. Yanıma gelip diz çöktüğünde kim olduğunu hatırladım. STELLA.

"Lily senin bu halin ne?" endişeyle kollarını etrafıma sardı.
"Buz gibi olmuşsun, kalk hadi eve gidelim" üzerindeki montu çıkarıp bana giydirdiğinde tepki veremeyecek kadar kendimden geçmiştim. Gözlerim karardığında Stella'nın adımı ve 'yardım edin' bağırışları son duyduğum kelimeler oldu.

Gözlerimi araladığımda üzerimde oldukça yumuşak ve sıcacık battaniyeyle koltukta yatıyordum. Hava aydınlanmıştı ve üzerimde bana ait olmayan kıyafetler vardı. Gözlerimi ovuşturarak doğruldum. Bacaklarımı kanepeden sallandırdım. 

''Hey, Stella!'' bağırdığımda boğazımda keskin bir acı hissettim ve yüzümü buruşturdum. 

Stella gülümseyerek yanıma gelip oturdu. ''Seni öyle görünce çok korktum, iyi misin?'' Değilim. Başımı iki yana salladım. Daha fazla 'iyiyim' yalanına sığınamazdım. Anlayışla başını salladı. ''En yakın arkadaşlar olarak ilk kahvaltımızı bugün yaparız diye düşündüm.'' neşeyle ayağa kalktı. ''Banyo hemen buranın çaprazındaki kapı. Çabuk ol kahveleri dolduruyorum, soğumasınlar.'' bir şey söylememe fırsat vermeden mutfak olduğunu düşündüğüm yere geri döndü. Sanki çok önemli birşeyi hatırlamam gerekiyormuş gibi hissediyordum.

Stella'ya hayatımı başından sonuna anlatmıştım ve elimi tutarak destek vermişti. Harry ve konserle ilgili gördüğüm hayali anlattığımda hayalet görmüş gibi gözlerimin içine bakmaya başladı. LANET OLSUN. Konser, Stella, Harry... 

''Biz seninle konserde... Hayal değildi. Ben delirmedim ve her şey gerçekti.'' orta sehpadaki telefonuna uzanıp tuş kilidini aceleyle açtı ve elime tutuşturdu. ''Gir şu hesabına ve konuş. Sen kafayı yemiş olmalısın'' güldü. ''en azından Harry Styles ile mesajlaştığın halde onu engelleyip kendine şizofren teşhisi koyacak kadar.''

Scretfriend (Harry Styles)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin