Herkes Enes'i izliyordu. Tepkiyi üzerimden çektiğim için memnundum. Elimi uzatmış bekliyordum. Ağır çekimde yüzlerimiz aynı hizaya gelene kadar eğildim. Nefes alış-verişlerimiz birbirine karışmıştı. Parfümümü içine çekmesine izin verdim. Öne düşen buklelerimi elimle kulağımın arkasına sıkıştırdıktan sonra elimi yüzünün hizasında sağa - sola sallamaya başladım.
"Arkadaşın neyi var?" dedim masumca. Neyi olabilirdi ki? Ölümlerden ölüm beğeniyordu galiba.
Gerçek hayata dönmüş gibiydi. 2 - 3 defa gözlerini kırpıştırıp olayın gerçekliğinden emin olduktan sonra yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.
"Hiiç, dalmışım galiba. Ben de Enes." Uzattığım elimi yeni fark etmiş gibi bir anda sıkıca tuttu. Elleri terden sırılsıklamdı. Bu kadar korkmasına ne sebep olmuş olabilirdi ki? En fazla, 4 yıl birlikte olduktan sonra aldatıp erkeksi dediği kız 3 yıl sonra nişanlısının sevgilisi olarak karşısına çıkmıştı. Bu kadar strese hiç gerek yoktu yani.
Aradam yarım saat geçmiş, kahvelerimizi yudumluyorduk. Annemin kahvesini ne kadar da özlemiştim. Annemse teyzemle malum kişinin aynı okuldan olmamın ne kadar büyük bir tesadüf olmasından bahsediyorlar, Enesle daha önce karşılaşıp karşılaşmadığımı soruyorlardı. Şaka mısınız, tabii ki karşılaşmadık. Eğer karşılaşmışsak da ben h mi hiç hatırlamıyordum. Kuzenime de acıyordum, bula bula bunu mu bulmuştu? Ama elden ne gelirdi ki? Tabii benim gibi bir kuzene sahip değilseniz. Boğulurmuşcasına çıkan öksürük sesleriyle gerçek hayata döndüm.
"Sen ne dersin Işık?" dedi annem heyecanla. Ne kaçırmıştım? Enes öksürmeye devam ediyordu. ahVah canım ya, umarım geberirsin.
"Hı?" dedim merakla. Berrinse küçük köpek yavrusu bakışları atıyordu.
"Annemler yarın bize İzmir'i gezdirmenin senin için uygun olup olmadığını merak ediyorlar." Enesin yüzü mosmor olmuştu. Boğazına kaçan kahveden mi yoksa Berrin'in ağzından çıkanlardan mıydı, merak etmiştim. Kafamda ampullerle koca bir ülkeye aydınlatabilirdiniz. Düşüncelerimin yüzüne yansıdığından emindim. Berrin anlamıştı, boynuma atladı.
"Tabii." dedim "Neden olmasın?"
Enes daha fazla dayanamayıp eliyle ağzını tutarak kendini lavaboya attı. Yarın eğlenceli bir gün olacağı benziyordu, ama bugünlük bu kadar yeterdi. Artık uyumalıydım. Odama çıkarken yanlışlıkla Enes'in ayağına 7 santimetre topuğumla basmayı da unutmadım.
-
Herkesin yeni bir güne uyanmak için geçerli sebeplere ihtiyacı vardı. Eğer sebebiniz yoksa mutsuz olurdunuz. Mutsuzluğun olduğu yerde umut da olmazdı. Eğer umudunuz yoksa yaşamanın da hiçbir anlamı yoktu. Yeni bir güne merhaba!
Dün yaşananların hepsinin rüya olduğunu düşünmüştüm. Ama buna rüya denmezdi. Gördüğüm en kötü kabustan bile kötüydü. Gerçekti işte, inkar edemezdim. Ve buna dayanabilmek için güce ihtiyacım vardı. Mis gibi kızarmış ekmek kokusunu içime çektim. İşte güç buradaydı, uzaklarda aramaya gerek yoktu. Annem yine boş durmamıştı. Derin bir nefes alıp gözlerimi açtım, bugün eğlenceli bir gün olacaktı.
Araba anahtarından rasgele bir tanesi alıp garaja geçtim. Telefonum titredi, ben de zaten Berrin'in mesaj atmasını bekliyordum. Güneş gözlüğümü takıp arabaya atladım, gerçekten atladım ama. Üstü kapalı olmadığı için hiç de zor olmadı.
10 dakika sonra otel lobisindeydim. Hala hazırlanamamışlardı. Acaba aynı odada kalmalarına teyzem izin veriyor muydu? Tabii ki vermezdi, eğer veriyorsa da sıçardım böyle medeniyete. Otele göz atarken aniden arkadan biri çarptı. Galiba o da benim gibi geri geri gidiyordu. Bir anda kendimi yerde bulmuştum. Dahası, gözlüğümün üzerine oturmuştu bu yabancı. Vay koca götlü! Sinirle kafamı çevirince onun da aynısını yaptığını fark ettim. Hareket ettiğimde popomun altından çıtırtılar geldi, galiba bir şeyleri kıran sadece o değildi. Eyvah, ben neyi ezmiştim? Telaşla ayağa kalktım, takım elbiseli yabancı adam hala korkunç bir şekilde bana bakıyordu. Yere baktığımda bir maket gördüm, götüm tarafından parçalanmış bir maket hem de! Dönüm etrafıma bakınca yabancının arkadaşları olduğunu varsaydığım 6- 7 kişi, Berrinle Enes ve birkaç otel müşterisinden oluşan bir izleyici kitlesine sahip olduğumuzu fark ettim. Kafamın içinde tehlike çanları çalmaya başlamıştı. Şaşkın şaşkın bakan Enesle Berrin'e göz kırpıp "Hadi çocuklar, gidelim." dedim.
Arkamı dönmüş adım atmaya hazırlanıyordum ki biri kolumdan tutup beni hızlıca kendine çevirdi. Yabancıdan başkası değildi.
"Ne?" dedim. Kolumu çekmeye çalışıyordum ama çok sıkı tutuyordu, imkansızdı.
"Bu şekilde gidebileceğini mi sanıyorsun?"
Göz ucuyla Enes'e bakış fırlattım. Her an yabancının üstüne atlayacak gibi duruyordu, bu onuru ona bahşedemezdim. Düşünmeden yumruğumu yabancının gözüne savuurdum. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum, ben ne yapmıştım?
"Bir daha sakın bana dokunma! Hem sen de gözümü kırdın, onun ne kadar pahalı olduğu hakkında fikrin olduğunu sanmıyorum. Hadi eyvallah."
Zarifçe kırılan varmı diye tırnaklarımı kontrol ettim, bu yalnızca zaman kazanabilmek içindi. Enes'e göz kırptım, anlamışa benziyordu.
Run Forest, run!
Bayaa bir geç oldu biliyorum, ama ilham gelmiyor pek. Elimde bölüm var bu sefer. Onu da akşam yazarım. Yorumlarınızı eksik etmeyin xx.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımın Başrolü
Novela JuvenilHayattan öğrendiğim tek şey vardı; kimseye onu hayatınızın başrolü yapacak kadar değer vermemeliydiniz. Hele benim gibi kendi hayatınızın bile başrolü değilseniz, durum gerçekten vahimdi. Fakat mutlu son diye bir şeyin olmaması, umudun da olmadığı a...