Kendi kendimden nefretimin çerçevelediği ve çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım, diyordu Peyami Safa. İri gözleri birkaç dakika boyunca bu cümle üzerinde kilitli kaldı. İçinde bulunduğu yalnızlığı başka hangi cümle daha iyi anlatabilirdi ki? Kendisine olan nefretiyle ördüğü duvarların ardını göremiyordu ki bir başkasının kalbine dokunabilsin... Duvarlarını yıkacağı an yara almaktan korkuyordu çünkü. Ve sadece kendisinden nefret etmiyordu, insanlardan da nefret ediyordu. Hepsinin ayrı bir iç hesaplaşması vardı, herkes bencildi, arkasından konuşuyorlardı. Herkes ondan nefret ederken, o bile kendinden nefret ederken nasıl bir dostu, bir sevgilisi olsun ki?
Eylül, yirmi iki yaşındaydı. Kalabalıklar içinde yalnız hissedenlerdendi şu sıralar, çünkü hayatı yolunda gitmiyordu. İki gün önce sevgilisi kendisini terk etmişti, hem de karşısına çıkıp bir başkasına aşık olduğunu söyleyerek terk etmişti. En acısı da bu bir başkası, Eylül’ün en yakın arkadaşım dediği kişiydi. Sevgilisinden, en yakın arkadaşından böylesine bir kazık yemişken uzun bir süre doğrulamayacağından neredeyse emindi. Ayağa kalkmak ve yoluna devam etmek için yeterli enerjiye sahip değildi artık. Yatağından çıkmak istemiyor, en acıklı filmleri sırasıyla izleyip kendini çikolatalara boğuyordu. Ve onu bu depresyondan çıkaracak bir başka arkadaşı da yoktu. Bu da başka bir sorundu aslında, insanlarla anlaşamıyordu zira çoğuyla anlaşmak bile istemiyordu. Sivri dilliydi Eylül, düşündüğünü bir çırpıda, alaycı bir şekilde söyleyip insanların tepkisini çekiyordu sürekli. Belki kendisini bir tutam daha büyük görmesindendi, belki de sadece etrafındaki insanlar katlanılmazdı. Tanrının kendine bahşettiği yeteneği yüzünden, insanlar onu ‘burnu büyük’, ‘kendini bir şey zannediyor’ diye çağırıyordu, zamanla onlardan uzaklaştı Eylül. Peki neydi bu yetenek?
- - Beş sene öncesi -
Sıradan bir gündü, güneş her zamanki gibi doğudan doğmuş, annesi ekmekleri kızartmış, babası ise kahvaltı masasında gazetesini okuyordu. Eylül ise yataktan annesinin bağırtıları arasında zorla uyanmış, adeta sürüne sürüne mutfağa doğru yürüyor, bir yandan da söyleniyordu. Okulu bırakmakla ilgili, her sabah biraz daha uyumak için aldığı kararları iletirken ev ahalisine bir anda başı dönmeye başladı.
“Anne, bana bir şey oluyor...” Cümlesini zar zor tamamlamışken bilincini tamamen kaybedip yere düştü. Annesinin kolları arasında olan bedeni tir tir titriyor, soğuk terler boşalıyordu kızdan. Eylül’ün dudakları arasından çıkan sözcükler ise tüm mutfağı doldurmuştu. “Baba...”
Her yerin simsiyah olması gerekirken beyninin içinde apaçık bir görüntü dönüyordu şimdi. Babasının yarın bineceği uçağın, çakan şimşekler eşliğinde düştüğünü gördü. Babasının ve uçaktaki diğer insanların etrafa saçılmış cansız bedenleri, patlayan uçağın sağır edici gürültüsü... Her şey çok netti, üçüncü bir gözmüşçesine izliyordu olan biteni Eylül. En sonunda, mavi gözlerini araladığında karşısında telaşa kapılmış babasını görünce rahatladı fakat dudakları arasından tek bir cümle sızdı. “O uçağa binme.”
Babası Ahmet bey, kızını dinlemedi. Gördüğü bir rüyanın, bilinçaltına işlemiş saçma bir kuruntu olduğunu düşündü. Ertesi gün yurt dışındaki bir konferansa katılmak üzere bindiği uçağı, korkunç hava şartlarına dayanamayıp düşmüştü ve Ahmet bey hayata gözlerini kapatmıştı. Eylül bu haberi aldığında çıldıracak gibi oldu. Onu kurtarabilirdi, gördüğünün gerçekliğine onu ikna edebilirdi. Aylarca kendine gelemedi, üzerindeki suçluluk duygusundan bir türlü kurtulamadı. Genç kız sıtma nöbeti gibi geçirdiği bu baygınlıklardan nefret ediyordu çünkü hep hayırsız haberler getirmişlerdi kendisine. Böylesi felaket tellalığı yapan bir yeteneğe sahip olduğundan dolayı kendisinden de nefret ediyordu.
Kimseye söylemek istememişti, ancak tüm bu olanlar kulaktan kulağa bir fısıltı halinde yayılmıştı işte ve şimdi insanlar Eylül’ün bu yeteneğinden ötürü onu ucube olarak görüyordu. Tüm bunlara kayıtsız kalamayan Eylül ise, onlarla laf dalaşlarına girmekten kendini alamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sis Perdesi
Teen FictionBir sis perdesi ardına gizlenmiş gelecek ve onu görmeyi başaran bir genç kız. Dik kafalı, kontrol manyağı ve de inatçı. Kendi etrafına ördüğü duvarları yıkmayı başarıp aşık olabilecek mi?