otuz

15.5K 1.6K 1.3K
                                    

"Ne zaferinden bahsediyorsun, sen savaşla aşkı karıştırmışsın..."

Sınıfın diğer ucundan bağırarak şarkı söyleyen Dilara, kafasına attığım su şişesiyle kahkaha atarak sustu. Tüm gün boyunca şu imalardan yapıp durmuştu ve sinirlerim acayip bozulmuştu.

Kan çanağı olmuş gözleriyle yanımıza gelen Emir'e baktım gözlerimi hâlâ hunharca gülen Dilara'dan alarak.

Sirke satan suratıyla oturdu ve boşluğa bakmaya başladı. Kolunu dürtünce dokunsan ağlayacak deyimi gerçekleşip aniden ağlamaya başlamıştı.

"N'oldu lan?" Onu kendime çevirip yüzünü kapatmaya çalışan ellerini aşağıya indirdim.

"Tosbiğim kayboldu." Gözyaşlarının arasından konuştu ve cümleyi bitirince ağzından bir hıçkırık kaçtı.

Geçen evlerine gidince gördüğüm kaplumbağanın kaybolduğunu anlayınca yüzüm düştü. "Yavrum çıkar bir yerlerden uzağa gitmiş olamaz."

Dilara da yanımıza gelip sıranın üstüne oturdu. Bana ne olmuş dercesine kaş göz yapınca ağzımı oynatarak cevap verdim.

Emir aramızda en duygusal olanımız olduğu yetmiyormuş gibi bir de kaplumbağası kaybolunca sanırım tüm geceyi ağlayarak geçirmişti.

Onu kendime çekip göğsüme yasladım, Dilara da uzanıp kıvırcık saçlarını yüzünden çekiyor ve onu teselli edecek şeyler söylüyordu.

Bir süre sonra gözyaşları durunca onu geri doğrulttum ve yüzüne baktım. "Buluruz."

Kafasını salladı ve birkaç kez gözlerini sildi. "Bu arada, seni Savaş Dikenli arıyordu."

Kaşlarımı çattım. "Ne?"

Sürekli gözlerine gelen kıvırcık saçlarını geriye attı. "Ya var ya şu 11'lerden, Savaş. Koridorda gördüm Taha'yı gördün mü falan dedi."

Kaşlarım mümkünmüş gibi daha da çatıldı. "Niye ki?"

"Ne bileyim ya? Gelmeyin üstüme, tosbiğim yok. Sınıfıma gidiyorum ben."

Ayağa kalkıp gidince bakışlarımı Dilara'ya çevirdim. Pişkince sırıtıyordu.

"Niye kaçıyorsun çocuktan?"

"Kaçmıyorum ne alâka?"

Bana 'bok kaçmıyorsun' bakışlarını atarken eş zamanlı olarak kapının ordan birinin bana seslenmesiyle içimden bir küfür savurdum.

Bu sesi iyi tanıyordum.

Bakmamamın tuhaf kaçacağını bildiğim için kafamı çevirdim. O da dikilmekten vaz geçip oturduğumuz sıraya doğru yürümeye başlamıştı.

"Selam Dilara."

Önce Dilara'ya selam verdikten sonra vakit kaybetmeden bana döndü ve gözlerimin içine baktı.

"Konuşabilir miyiz?"

Kaşlarımı çattım ve sırada arkama yaslandım. "Tabii, geç otur." Gözlerimle Emir'in kalktığı sırayı işaret ettim. Dilara'ya kısa bir bakış atıp yine bana döndü.

Derin bir nefes vererek ayağa kalktım. Yalnız konuşmak istiyordu demek.

"Resim sınıfına gidelim, boştur."

Kafasını sallayarak beni onayladı, bir süre bir şey demeden yürüdükten sonra sınıfa ulaşmıştık.

"Evet, bir şey mi oldu?" Cam kenarı görünce dayanamadığımdan hemen yerleştim. Sınıf en üst katta olduğu için sanırım okuldaki en güzel cam kenarına sahipti. Yine de öndeki mermeri biraz küçük olduğundan popom her zamankinden daha çok dışta kalıyordu.

Beni izledi ve ardından yanıma geldi.

"Aslında bunu sormak için konuşmak istiyordum, bir şey mi oldu Taha?"

Meraklı gözleri biraz da kırgın gibiydi. Gözlerimi kaçırarak odada bir tur attırdım. Ancak beklentiyle bakan bakışlarını görmezden gelemeyerek yine ona çevirdim gözlerimi.

"Hayır, neden olsun ki?"

Elini ensesine attı ve derin bir nefes verdi. "Sanki benden kaçıyormuşsun gibi hissediyorum."

Güldüm. Zeki şey.

"Nereden çıkardın bunu?"

O da güldü ve elini saçlarına daldırdı. Parmakları koyu kahve saçlarının arasında bir yol çizdikten sonra tutamlar yine alnına doğru dökülmeye başlamıştı. "O günden sonra konuşamadık hiç."

Oturduğum yerden kalktım ve karşısındaki dikildim. "Kaçmam için bir sebep var mı?"

Kokusu anında burnuma dolarken gözlerimi kapatmamak için mücadele vermeye başlamıştım. Meydan okuyan sesimi ve alaycı bakışlarımı kaybetmemem gerekiyordu.

Bakışları yüzümde gezindi ve gülümseyerek kafasını iki yana salladı. "Kaçamazsın zaten."

Tek kaşım şaşkınlık ve biraz da alayla kalktı ve kıvrılan dudaklarıma engel olamadım. "Kaçamam, öyle mi?"

Ona doğru bir adım daha attım, boyu benden çok da uzun olmasa da bakışlarım biraz üste tırmanıyordu.

Dudaklarını yaladı ve o da bir gülümseme sundu. "Öyle." Cümlesini bitirdikten sonra o da bana bir adım atmıştı, artık neredeyse nefesini yüzümde hissedebiliyordum.

Sesi biraz daha kısık ama hâlâ aynı tonda çıkıyordu.

"Peki sen? Kaçabilir misin benden?" Aynı onun ses tonuyla karşılık verdim.

Arkamdan atlı kovalıyormuş gibi atan kalbim arka fon müziğini oluşturur nitelikteydi.

"Denemek istemem." Her söylediği içimde bir şeylerin kasılmasına sebebiyet veriyordu.

"O zaman hiç gitmeyeceksin?" Ne dediğimi bilmiyordum, zaten hiçbir zaman ne diyeceğim hakkında düşünen biri olmamıştım.

Hafifçe güldü ve dudağını dişledi. Dikkatim istem dışı onlara kayınca yutkundum. Bahçeden, çok uzaklarda bir yerlerden sesler geliyordu ancak benim beynim hepsini filtrelemiş gibi sadece karşımdaki bedene odaklanmıştı.

"Gitmeyeceğim."

"Ne yaparsam yapayım kaçmaz mısın yani?" Bir soru daha yönelttiğimde gözlerim kısa bir süreliğine dudaklarından ayrıldı. Meydan okuyan gözleri ışıldadı.

"Hayır, kaçmam."

Alay kattığım gülümsemem aynı gözleri gibi meydan okurcasına kıvrıldı.

"Bunu yapsam bile mi?"

Kaşları hafifçe çatılınca konuşmasına fırsat vermeden dudaklarına uzandım.

İkinci kez düşünmeye gerek yoktu, kendimi yeterince tutmuştum.

Şaşkınlıkla aralanan dudaklarıyla alt dudağını kavrayınca dudaklarımız bir yapbozun parçası gibi birleşmişti.

Eh, bir şekilde bunun olacağını bileceğimden kaçıyordum ya.

Yumuşak dudakları dejavu hissi yaşatırken yukarıdakine bana bu anı çok daha ayıkken yaşatma fırsatı tanıdığı için teşekkürlerimi sunuyordum.

Sanki bütün vücut sıcaklığım yüzüme yayılırken kalbim kulaklarımda atıyor gibiydi, ellerimi yüzüne çıkardım.

Belki şaşkınlık ve belki de iğrenme duygusundan dolayıdır karşılık vermemişti, zaten asıl tuhaflık karşılık verirse olurdu. Bunu bilerek ona bu hamleyi yapmıştım ya, yine de içimdeki bir yerlerde karşılık vermesini umut eden yanım üzülmüştü sanırım.

Çene kemiğinin ordaki ellerimle yüzünü kendimden uzaklaştırarak geri çekildim ve sonuna kadar açılmış gözlere gülerek baktım.

Şimdi kaçma sırası ondaydı sanırım.

Yavaş ilerletiyorum yhaa deyip diğer bölüm öpüştüren yazar yapmışlar

O değil de Taha, bu ne cesarettir yavrum?

itiraf | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin