Gece yatağıma yattığımda bir türlü uyku tutmadı. Aklım bu gece ki partideydi. Yusuf bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Gözlerimi ne zaman kapatsam hep onun gülen yüzü, bana bakan gözleri geliyordu gözümün önüne. Onu düşündükçe kendimi hep gülümserken buluyordum. Bu adam bana ne yapmıştı böyle. Allah'ım... Aklımda delice sorular...Nasıl da o zor anımda süperman gibi ortaya çıkıp kurtarmıştı beni. Hiç bir an bile düşünmeden benim için kendisini tehlikenin ortasına atmıştı.Babamın bile bugüne kadar benim için yapmadığını bu adam yapmıştı.Kendimi o an ona o kadar yakın hissetmiştim. Sanki bir yabancı değil de ,yıllardır tanıdığım bir yakınım gibiydi. Hele o zeytini andıran gözlerine ne demeli! O gözlerin içinde kaybolup gitmiştim ben. Kalbimi delip geçmişti sanki.Hele o gülüşü.... Ah o sıcacık gülüşü. Kıvır kıvır saçlarıyla film yıldızını andırıyordu sanki. Ah o kokusu. Ormanı andıran o kokusu ...Nasıl da güzel kokuyordu böyle. Bunları düşünürken sabahı sabah ettim. Ben bu yaşıma kadar hiç böyle olmamıştım. Ne oluyordu bana böyle.İçim içime sığmıyordu. İçimde binlerce kelebek kanatlanıp uçuşuyordu sanki.
Uyuyamayacağımı anlayınca el mahkum kalktım. Mutfağa gidip yiyecek bir şeyler hazırlamaya başladım.Nevinle alışveriş yapıp dolabı tıka basa doldurmuştuk. Dolaptan aldıklarımızı çıkarıp masayı bir güzel hazırladım. Bir kaç dakika sonra Nevin de kalkmıştı. Bana bakarak ''Günaydın!'' dedi.''Beni niye uyandırmadın ?Birlikte hazırlardık.'' Ben de ''Olsun, canım elime mi yapıştı sanki hazırladım işte'' dedim. Birlikte gülerek oturduk sofraya. O kurt gibi ne bulduysa saldırıyordu. Ama benim içimden hiç yemek gelmiyordu. Nevin bana bakıp, ''Sen niye yemiyorsun?'' diye sordu ağzına bir lokma atarken. Ben de ona ''Canım istemiyor, sana afiyet olsun. '' dedim. Yemeden ,içmeden kesilmiştim. Sadece onu düşünüyordum. Yattığımda ,kalktığımda bir tek o vardı aklımda. Demek ki aşk dedikleri şey böyle bir şeydi. İnsanı yemeden, içmeden kesen bir virüs gibi giriyordu insanın kanına. Ama olsun aşk olsun da ben gerekirse ölmeye razıydım. Yeter ki o olsun yanımda. O yeterdi bana. Eğer ölüm aşk için olacak sa varsın öleyim ben. Böyle ölüme can kurban.
Nevinle birlikte hazırlanıp okula gittik. Yolda giderken Sezen Aksu'nun 'Ben sende tutuklu kaldım' şarkısını mırıldanıyordum. Derste herkes not alırken ben onun hayalini kuruyordum. Hep o sahne vardı gözlerimin önünde, aklımda...Onu düşünmeden bir saniyem geçmiyordu. Düşünmekten alamıyordum kendimi. Camdan gökyüzüne bakıyor, onunda aynı gökyüzüne bakacağını hissediyordum.
Bu durum bir kaç gün sürdü. Ben ne yemek yedim ,ne su içtim ,sadece yatağımda saatlerce onu düşünürken buldum kendimi. Nevin bu halime bakıp içten içe korkuyordu. Hasta olacağım diye endişe ediyordu. Ama umurumda değildi.
Yusuf ,
Onu gördüğümde işte hayatımın kadını bu dedim kendi kendime. Allah'ım bu nasıl güzellikti. Böyle bir güzellik yoktu. O gecenin ışığı neydi ki. Ay bile utanırdı kendinden. Ay gibi parlıyor, etrafına ışık saçıyordu. O güneş gibi parlayan, sapsarı, bukle bukle saçlarıyla. Hafif bir makyaj yapmıştı yüzüne. Zaten oldum olası çok makyaj yapanları sevmem. Bu benim tarzıma çok uyuyordu. Hele o gülüşü yok mu o gülüşü ...İçimi bir anda kavurup geçti sanki . Yanaklarının kızarışı. Utanması bile güzeldi. İnsan hiç böyle güzel utanır mıydı. Bu utanıyordu. Hele o kuğuyu andıran zarif boynu. Boynuna bakmıştım bir süre. Daha önce bir çok kez arkadaşım olmuştu. Her birinden ayrı ayrı darbe gelmişti. Ama hiç biri bu kız gibi değildi. Bu kız saflığın tam adıydı. Nilüfer ! Ah Nilüfer ! Adı gibi çiçekti. Sanki yaprağında tutunmuş, koparılmamış taze bir çiçek ...O gözleri. Yemyeşil ormanları andıran gözleri. O gözlerin içinde kayboldum gittim sanki. Aklımdan bir türlü çıkmıyor. Keşke bir şey olsa ....Bir şey olsa da onu görebilsem. Tekrar bir araya gelebilsek. Yanından hiç ayrılmak istemedim. Gece hiç bitmesin istedim. Sonsuza kadar orada öylece ona bakabilirdim .
Bunları kolorduda ki odamın camından bakarken düşünüyorum. İşime bir türlü veremiyorum kendimi. Keşke, telefon numarası olsaydı. En azından o güzel sesini duyardım. Ne yapmalı, etmeli onu tekrar görmeliydim. Bir şey bulmalıydım. Çıksam mı acaba karşısına. Benimle evlenir misin? diye haykırsam mı. Ben bu kızı seviyorum diye bağırsam mı? bütün dünyaya sesimi duyursam mı? Ama bir şey engel oluyor. Ben böyle düşünüyorum peki ya o ....O da bana karşı aynı duyguları hissediyor mu acaba? Of !Allah'ım.... çok zor; bu sefer çok zor biri var karşımda. Kafayı yemek üzereyim. Acaba şimdi nerede, ne yapıyor o kadar soru var ki aklımda....Ama pes etmeyeceğim.
Bu akşam gidip evden kalan eşyalarımı da almalıydım. Kaç gündür ha bugün, ha yarın giderim diye diye gidememiştim bir türlü. Ama bu akşam kesinlikle gidip eşyalarımı alacaktım. Hava kararmaya başlamıştı. Kaç saattir camın önündeydim. Nilüfer'i düşünüp durmuştum sabahtan beri. Murat'ın sesiyle kendime geldim. ''Hadi abi ! gitmiyor muyuz. Unuttun mu yoksa? gidip eşyaları alacaktık bu akşam.'' Murat benim kolordudan arkadaşımdı; Aynı taburda görev yapardık.Bütün sırlarımı bilirdi. Murat; sarı saçlı, mavi gözlü, sakallı, çok yakışıklı bir delikanlıydı.Murat 'a dönüp, ''Yok, kardeşim unutmadım. Hazırsan gidip eşyalarımız alalım bir an önce'' dedim. Muratla birlikte kolordudan çıkıp minibüse bindik. O sırada yağmur da çiselemeye başlamıştı. Kısa bir süre sonra evin önündeydik. Evin ışıkları yanıyordu. Belli ki ev sahibi biz çıktıktan sonra boş durmayıp hemen kiraya vermişti evi. Acaba kimler taşınmıştı. Bizim gibi bekarlar mı, yok sa ailemi ?! Evin zilini çalıp beklemeye başladık. İçeriden ''Geldim,'' diye bir ince bir kadın sesi duyuldu. Kadın kapıya gelip ''Kim o?'' dedi. Ben de ''Biz eski kiracılar ,eşyalarımız vardı da onları almaya geldik. Eğer rahatsız etmiyorsak tabi'' dedim cevap olarak. Sessizlik oldu bir süre. Sonra da anahtar sesi duyuldu. Kapı açılınca onu gördüm. Allah'ım ....bu olamaz, bu şaka değil mi? Rüyada mıyım yoksa. Kısa bir süre gözlerimi kırpıştırıp tekrar onun olduğu yere baktım. Yok yok ! bu rüya değildi. Basbayağı capcanlı karşımda dikiliyordu. Onu görünce şok olmuştum. Yani bu evin yeni kiracıları benim aşık olduğum kız ve arkadaşı mıydı şimdi. Üstünde mavi çiçekli pijaması vardı.Bu salaş haliyle bile çok güzeldi. Kalbimin hızlandığını, nefesimin kesildiğini hissettim. Uzun bir süre gözlerimi ondan alamadım. Onun da gözleri benim üzerimdeydi. O da benim gibi şok olmuştu. Kekeleyerek ''Sen... Ama bu nasıl olur ?!Sen de nereden çıktın?'' dedi. Ben de bir yadan şok, bir yandan da mecnun olmuş bir vaziyetteydim ki onun sorusuna cevap veremedim. Murat ta bizim bu halimizi izliyordu. Koluyla beni dürtünce ''Eh evet !ben,yani biz...'' dedim. Nilüfer şaşırdı. ''Siz?'' diyerek gözlerimin içine bakıyordu. Sonra devam ettim.''Eşyaları almaya gelmiştik'' diyebildim en sonunda. Nilüfer ''Ev sahibinin bahsettiği kiracılar siz miydiniz?'' dedi şaşkınlıkla. Murat ''Evet ,evet biziz ,içeriye girip eşyalarımızı alabilirmiyiz acaba? Eğer rahatsız etmediysek tabi ki. Ama olmaz derseniz başka zaman da geliriz'' dedi. Nilüfer ''Ah kusura bakmayın tabi ,tabi buyurun'' diyerek bizi içeriye davet etti. Ayakkabılarımızı çıkarıp içeriye girdik. Nilüfer ''Buyurun ben size eşlik edeyim'' diyerek eşyaların olduğu yere götürdü bizi. Burası küçük bir odaydı. Eşyalarımızın hepsi buradaydı. Nilüfer kapıyı açarak ''İşte hepsi burada !Hiç bir şeye dokunmadık'' dedi. Muratla ''Teşekkür ederiz'' dedikten sonra sıra sıra eşyalarımız aldık. Zaten az bir eşyamız vardı. Tam eşyaları alıp kapıdan çıkıyorduk ki, Nilüfer bana bakıp, ''Durun nereye gidiyorsunuz, hem bakın yağmur da yağıyor, Islanmışsınız da ...Ben çay koymuştum, gelin bir çay için. Ondan sonra gidersiniz,'' dedi. Biz birbirimize bakıyorduk. Murat ''Valla iyi olur. Hem baksana abi. Hava da kötü. Çaya hayır diyemem ben,'' diyerek koltuğa yöneldi. Ben de el mahkum Murat 'ın yanına oturdum. Nilüfer ''Ben çayları koyuyorum o zaman'' diyerek mutfağa gitti. Kısa bir süre sonra çaylar elinde salona geri döndü. İkimize de çaylarımızı verip o da çayını alıp karşımıza oturdu. Çaylarımızı içerken biraz sohbet ettik.İkimiz de gözlerimizi birbirimizden alamamıştık. En sonunda çaylarımız bitmişti. Ayağa kalkıp, Murat 'a ''Hadi, yağmur da dindiğine göre yola çıkabiliriz'' dedim. Murat kafasını sallayıp ayağa kalktı. Nilüfer 'e dönüp, '''Sizi de rahatsız ettik gece gece. Kusura bakmayın. Tekrar çok teşekkürler Nilüfer Hanım'' dedim gülümseyerek. Nilüfer de bana gülümseyerek ''Nilüfer...'' dedi. Ben ona şaşkınlıkla bakıp ''Efendim?'' dedim. Nilüfer ''bana Nilüfer diyebilirsiniz.'' Ben de ''Ah! pardon Nilüfer... tekrar teşekkür ederim'' dedim.Sonra da Nilüfer 'e ''Telefon numaranızı alabilir miyim. Arada ararsınız ,sohbet ederiz'' diyerek telefon numarasını aldım.Muratla birlikte evden çıkarken Nilüfer arkamızdan ''İyi akşamlar'' dedi. Ben de arkamı dönüp gülümseyerek ''Sana da ...'' dedikten sonra Muratla oradan ayrıldık .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emret Sevgilim Ara Verildi
Romance18 yaşına kadar hayatında sadece gözyaşları vardı.Bu gözyaşları gerçek aşkı Yusuf'u bulduğu an yerini mutluluğa bırakacaktı. Nefretin sevgiye ,hayal kırıklıklarının da umuda dönüştüğü bir aşk hikayesi.Her şey çok güzel giderken hayatının ne kadar y...