Sekizinci Bölüm | 'Sarıl Bana'

551 35 2
                                    

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Sabah uyandığımda bana tamamen yabancı bir yere gözlerimi açmıştım. Nerede olduğumu daha net görebilmek için gözlerimi ovuşturduktan sonra arkamdan gelen sesle irkildim. "Sonunda uyandın." Elindeki su bardağını sehpaya koyduktan sonra koltuğa oturdu.

Yattığım kanepede doğrularak ona döndüm. Dün gece hastaneden geç saatte döndüğümüz için eve gidememiştim. Jaeshi kanepede uyumamı önerdiğinde kabul etmesem de beni eve göndermemişti. Bu kanepede yatmak zorunda kaldığım için de boynum tutulmuştu. Elimi boynuma götürdüğümde suyu önüme uzattı. "İç."

"İçmek istemiyorum." Üzerimdeki örtüyü kenara atarak kanepede oturur pozu aldım. "Karnım açken su içemem."

"Saatin kaç olduğundan haberin var mı? Kahvaltıyı kaçırdın." Dönüp duvardaki saate baktığımda henüz ona gelmediğini fark ettim. Oysa dün geldiğimde Taemin bu saatte hala uyuyordu. "Annenle annem bir yere gittiler. Nereye gittiklerini sorma çünkü ben de bilmiyorum." Cümlesini bitirdikten sonra koltukta kaykılarak oturdu.

Ayağa kalkarak örtüyü düzelttikten sonra yastıkla beraber koltuğun bir köşesine koydum. "Öyleyse ben eve gidiyorum." Sandalyenin başına asmış olduğum yağmurluğumu aldıktan sonra kapıya yöneldim.

"Annenin evde olmadığını söyledim." Taemin'e baktığımda koltukta oturup sağ kolunu koltuğun başına atarak arkaya dönmüş bir vaziyette duruyordu. Annemin evde olmaması günümü Taemin'le birlikte ziyan edeceğim anlamına gelmiyordu.

"Olmaması daha iyi."

"Anahtarın yokken eve nasıl girmeyi planlıyorsun? Spiderman gibi duvara mı tırmanacaksın?" Güldükten sonra önüne döndü.

Anahtar. Haklıydı. Daha önceden de söylediğim gibi haklı olduğu zamanlardan nefret ediyordum. Yağmurluğu bir kenara fırlattıktan sonra eski yerime oturdum. "Bana yemek yap o zaman."

Kocaman gözlerle dönüp bana baktığında kendini işaret ederek konuşmaya başladı. "Ben mi?"

"Hala kölem olduğunu unutma." Kollarımı göğsümde bağladıktan sonra arkama yaslandım. "Hasta olup olmaman umrumda değil."

"Dün öyle davranmıyordun ama. 'Oh, Taemin-ah iyi misin?', 'Neden saçlarını kurulamadın?', 'Ayağa kalkabilir misin?'" Benim taklidimi yaptıktan sonra kahkaha atmıştı.

"Yah! Sana ne demeli? 'Minjae-yah, elimi tut, beni bırakma, ölüyorum? Lütfen!'" Taklidini yaptıktan sonra yüzümü buruşturdum. "İğrençtin."

"Öyle mi? Ölüyorum diye bir şey söylediğimi hatırlamıyorum." Ayağa kalktıktan sonra yürürken arkasından gittim. Yenilgisini böyle belli etmesine gerek yoktu. Dönüp bana baktığında arkasında olduğumu görünce durdu. "Beni mi takip edeceksin?"

"Yemek yapmayacak mısın?"

"Neden? Zaten on beş dakika önce kahvaltı yaptım." Tekrar yürümeye başlayınca önüne geçtim.

"Sana emrediyorum. Kahvaltı hazırla..." Bir şey söylemeden öylece bana bakınca kaşlarımı çattım. "... lütfen." Elimle ağzımı kapattım. Neden lütfen demiştim ki? Belki de karnımın çok aç olduğundandı. Ama o benim hala kölemdi, böyle demem gerekmiyordu.

"Lütfen mi?" Tek kaşını kaldırarak bana baktıktan sonra sırıttı. "Senden böyle şeyler duymak kolay değil. Ne yapsam?" Elini çenesinde tuttuktan sonra parmağıyla yanağına vurarak diğer yanağını şişirmişti. "Madem bu kadar ısrar ettin..." Mutfağa doğru yürüdüğünü görünce gözlerime inanamamıştım. Taemin. Mutfağa. Benim için. Yemek. Yapmaya. Gitmişti.

When Love Calls YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin