Felix
Otel odasına kadar bana eşlik eden Loya, kalacağım odanın önünde bekledi.
"Bay Gibson oda burası. Siz dinlenin. Yarın erkenden gelip size rehberlik edeceğim" dedi.
Gitmek için arkasını dönerken seslendim.
"Loya bekle. Sana sormam gerekenler var. Bana yardımcı olmalısın" dedim. Loya gözlerini üzerime dikti. Başını salladı ve gözlüklerini çıkardı.
"Sizi dinliyorum" diyerek kollarını birleştirdi.
"İki gün önce üniversite panosunda bir duyuru yayınladı. Gruplar halinde belli sınıflar bu sergiye katılacaktı. Fakat gördüğünüz gibi gelen sadece benim. Duyurunun iptal edildiği söylendiği halde beni yolladılar. Neden buradayım? Sen bile şaşırdın. Çünkü beklediğiniz kişi ben değildim. Öyle değil mi?" diye sordum. Tepkisini ölçmek için yüzüne baktım.
Şaşırdı ama tepkisini kontrol altına aldı. Ölçülü bir sesle konuşmaya başladı.
"Evet bu doğru. Sizi beklemiyordum. Aslında sizinle birlikte biri daha gelmeliydi. Hailey Rossemberg'i bekliyordum. Davet listesinde Profesör Rochester ve Bayan Rossemberg görünüyor. Belki de liste değişikliği yapılmıştır ve bundan benim haberim olmaması olası görünüyor. Dediğim gibi davetleri gönderen bilir. Başka soru?"
Bekledim. Acaba otelin tentesi üzerinde gördüğüm ve kaybolan kuzgundan bahsetmeli miydim? Gülümsedi.
"Artık gidip dinlenebilirsiniz. Yarın erkenden geleceğim. Kahvaltı için sizi harika bir yere götüreceğim. Kendinize dikkat edin Bay Gibson" diyerek yanımdan ayrıldı.
O gittikten sonra odama girdim. Kapıyı kapattığım an aklıma geldi.
"Hailey Rossemberg ...nerede? Bay Rochester kim?" Gözlüklerimi çıkarıp yatağın yanında bulunan komodinin üstüne bıraktım. Sırt çantamda bulunan Valeria'nın verdiği defteri çıkardım. Cep telefonunu kullanmaya karar verdim.
Büyükbaba aranıyor...
İkinci çalışında telefondan cevap geldi.
"Sonunda. Seni bekliyordum. Nasılsın canım torunum? Ne yapıyorsun?" Şimdiden onu özledim.
"Ben iyiyim büyükbaba. Sen nasılsın ?" Her zaman yaptığı gibi hayırsız amcam hakkında olanları anlatmaya başladı. Dinlerken gülümsedim. Anlaşılan amcam iflah olmayacaktı.
"İstanbul nasıl? Beğendin mi şehri?" diye sordu. Anlatmaya başladım. Uçakta kafamı kurcalayan kadını ve gördüğüm kuzgundan söz etmedim anlatırken.
"Büyükbaba senden bir iyilik istemem gerek. Burada kafamı karıştıran bir sorun var. Bayan Hailey Rossemberg'in nerede olduğunu öğrenmeye çalışabilir misin? Ve bir de Proseför Rochester. Onlar ile iletişim kurmam lazım" dedim. Büyükbabam soluğunu tuttu. Bir terslik vardı.
"Evlat galiba Bay Rochester ile iletişim kurmayacaksın. CNN kanalını aç" dedi. Panikle küçük LCD televizyonun açılış tuşuna bastım. Yerel haber kanallarını hızlıca kumandayla değiştirdim. Ulusal haber kanalları sıralamasına girdim ve CNN haber kanalını açtım.
Spiker yurt dışında gerçekleşen cinayet saldırı hakkında bilgilendirme yaparken, ekranda son dakika bilgisi geçmeye başladı."Londra'da bombalı saldırı! 12 kişi ağır yaralandı. Saldırıyı gerçekleştiren kişinin kimliği tespit edildi. Daha önce de başka saldırılara karıştığı belirlenen A.D saldırıda hayatını kaybetti. Onunla birlikte değerli öğretim üyesi Profesör Henry Rochester hayatını kaybetti.
Olamaz...
Telefon elimden kaydı. Bayan Hailey nerede? Neler oluyor böyle?Telefonu aniden elime aldım. Büyükbabam hatta bekliyordu.
"Büyükbaba ben seni sonra arayacağım!" diyerek telefonu kapattım. Panikle Valeria'nın numarasını çevirdim.
"Aç şunu Val çabuk!" Otel odasında volta atmaya başladım. CNN kanalı Londra'dan canlı yayına kaldığı yerden devam ediyordu. Bir bakan yayına bağlandı ve olayın terör saldırısı ihtimali üzerinde durduklarını anlattı.
Bu ne adilik! Neyin terörü?!Valeria üçüncü çalış gerçekleştikten sonra telefonu yanıtladı
"Ah... Beni özlediğini düşünmeye başlıyorum. Merhaba Felix" dedi.
"Valeria şansını zorlama. Acil bir konu için aradım. CNN yayınını gördün mü?" diye sordum.
"Evet. Terör saldırısı yapıldığını duydum. Sesin neden titriyor?" diye sordu.
"Valeria bana Bayan Hailey'i bulmasın ya da benimle iletişime geçmesini sağlaman lazım" dedim. Kumandayı elimden fırlatıp kanalı kapattım.
"Felix neler oluyor? Bana anlat! Sen iyi misin? Herşey yolunda mı?"
Valeria ile konuşmak kötü bir fikirdi!
"Ben ... İyiyim! Sen dediğimi yapabilecek olursan daha iyi olacağım Val!" Sinirle elimi alnıma vurdum. Korkuyordum. Ya Hailey Rossemberg'in ortadan kaybolmasından bir cinayet söz konusuysa?
"Korkarım yardım edemem sana Felix. Bayan Rossemberg başka bir üniversitede eğitim görevine devam ediyor" dedi Harika!
"Hangi üniversite? Nereye gittiği hakkında araştırma yapabilir misin?" diye sordum.
"Felix neler oluyor? Ne düşünüyorsun?" Anlatmaktan başka çarem yoktu.
"İstanbul'a geldim. Bana rehberlik eden Loya aynı üniversiteden iki görevlinin daha geleceğini söyledi. Bay Rochester ve Bayan Rossemberg'in geleceğini söyledi. Ama onlar yerine ben buraya geldim. Ve bugün Bay Rochester gizemli saldırıyla hayatını kaybetti. Sence de açık değil mi olanlar?!" dedim öfke içindeydim. Birileri sabotaj peşindeydi ama neden ?
"Oh.. hayır! Sen ... Bayan Hailey'nin de öldüğünü mu söylemek istiyorsun?! Ama bu ... Olamaz!" Valeria'nın sesi korktuğunu gösteriyordu.
"Dinle beni Val. Sen zekisin. Bir şekilde Bayan Hailey hakkında bilgi almalısın. Gerekirse eğitimcilerin odasından belgeleri bul. Proseför'ün orada öldürülmesi tesadüf olamaz" dedim. Gözyaşlarını silen Valeria iç çekti.
"Yapacağım. Benden haber bekle Felix. Kendine dikkat et lütfen. Kendini koru" dedi telefonu ve kapattı.
İçimden bir ses olayların yeni başladığını söylüyordu...İstanbul'da Bir Sabah
Loya izlediği kanalda aktarılan terör haberine baktı. Dün Felix'e bahsettiği
Bay Rochester'ın da öldüğü ve insanların yaraladığı haberini gördü.
Ama nasıl olur?Loya, söz verdiği gibi otele gitmeye karar verdi. Felix'in haberi izlememiş olmasını diliyordu içten içe.
Çünkü genç adam sorular sorabilirdi ve aradığı cevapları Loya veremeyeceği için pişman olabilirdi.
İki gün sonra gerçekleşecek sergi hakkında konuşmaları gerekiyordu.Loya hazırlandı ve taksi durdurdu.
"Merhaba Ramada Plaza Oteline bırakabilir misiniz?" diye sordu taksiciye. Ve yola çıktılar........
Bu Sırada;
Glasgow Üniversitesi kampüsünde hareketlilik yaşanmaktaydı. Jasmine Blue ile yan yana ilerleyen Valeria Winner ne yapması gerektiğini genç kıza anlatmaya karar verdi. Jasmine güveneceği tek insandı.
"Jasmine beni dinliyorsun değil mi?" diye sordu Valeria saçlarını elleriyle uzaklaştırdı yüzünden.
"Evet seni dinledim. Ama bunu neden yapıyoruz Valeria? Ya öğretmenler durumu fark ederse?" diye sordu. Jasmine'nin ela renkli gözlerine bakan Valeria, kızın ne kadar tedirgin olduğunu fark etti."Sen onların dikkatini dağıtırken, ben içeriye gireceğim. İçeride bulmam gereken bir dosya var Jasmine. Bu benim için çok çok çok önemli. Beni anlıyor musun?" diye söylendi Valeria.
Başını sallayan Jasmine yapacaklarının kendisini tedirgin etmesine rağmen, Valeria'nın iyiliğini düşünerek harekete geçti.
Öğretmenlerin odası karşısında durdu. Kapıyı tıklayarak içeriye girdi. Kaç eğitimci bulunduğunu gözleri ile sayarak hazırlandı.
Beş kişi var. Tanrım!
İçeriye girdiğini fark eden Bay Ross gözlerini çevirdi.
"Acil durum! Son sınıf öğrencileri boş sınıfta uyuşturucu partisi veriyor!"Başka bir yalan bulamadın mı Jasmine?!
Eğitimcilerin dikkatini çekmişti bu durum ve hepsi odayı terk etti. Jasmine onların peşinden koşarken, saklanan Valeria'nın işareti aldığını fark etti.
Ters yönden çıkışa koşan Jasmine, yalanı anlaşılmadan ortadan kaybolmak istedi.Bu sırada Valeria içeriye giriş yapmıştı bile. Müdür Frank'in çalışma masasının üzerinde duran evrakları hızla inceledi. Aradığını bulmak için çekmeceleri açtı. İki çekmecede istediği bilgileri bulamadı.
Üçüncü çekmeceye elini uzattığı sırada çekmecenin kilitli olduğunu fark etti.
Kahretsin!
Öğretmenlerin geri gelmesi uzun sürmeyecekti.
Saçındaki küçük topuz için tutturduğu tel tokalardan birini çekti.
"Pekâlâ Valeria. Şimdi polisiye dizileri hatırla. Nasıl yaptıklarını gördün. Hadi başarabilirsin" dedi kendine.
Tel tokayı iki ucundan açarak aralık kalacak şekilde tuttu. Anahtar deliğine geçirdi uçları. Zorlamaya başladı kilidi.
Kilidin döndüğünü hissetti ve anında çekmeceyi tutup çekti.
Yaklaşan ayak sesleri yüzünden iyice panikleyen Valeria çekmecede olan dosyaları olduğu gibi çekip aldı. Dolapların arkasındaki boşluğu fırsat bilerek oraya saklandı. Dosyaları gömleğinin içine gizledi.
İçeri giren Bayan Gabriel idi. Çantasını almaya gelen genç kadın, içeriyi kontrol etmeden dışarı çıktı. Kapının kapatıldığını fark eden Valeria derin bir oh çekti.
"Umarım bunların değeri vardır. Yoksa ben biterim!" dedi kendi kendine.
Kapıyı yavaşça araladı. Etrafta birilerinin olmasından tedirginlik duyarak başını çıkardı. Kimsenin olmadığını fark etmesi uzun sürmeyecekti.
Odadan ayrılan Valeria, dersi olmadığı için eğitim alanından uzaklaştı. Evine gitmeye karar verdi. Kaybolan daha doğrusu aldığı evrakların yokluğu fark edilmeden işinin bitmesini diliyordu.......
Gizemli bir kadın, otelin önünde bekleyiş içindeydi. Yeşilin açık tonlarında olan gözleri birini arıyordu. Gökyüzünden işaret parmağına konan kuzgun, kadının yüzüne baktı.
"Ah Raven. Bu ne güzel bir sürpriz. Onu gördün değil mi?" diye sordu. Kuzgun sesini yükselterek cevabı verdi.
"Hayatı tehlikede. Ama başarabilir öyle değil mi?" diye sordu. Kuzgunun başını okşadı. Kuzgun yine gökyüzüne kanat çırparak uzaklaştı.
Yakında bu lânet sona erecekti.
İki gün.
Ayın gökyüzünü kapattığı gece, gecenin sesine kulak verecekleri iki gün kalmıştı.
"Shrin. Gidiyoruz" dedi kadın. Bedeninden büyük kanatlar çıktı. Siyahın en koyu tonunda olan kanatları uçmak için hazırdı. Ve kadın geldiği gibi kanatlarını çırparak uzaklaştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kül Gece
FantasyO bir geceydi. Herkesin göremediği bir güzelliği, kimsenin duymadığı güzel bir sesi ve üzerine işlenmiş bir laneti vardı. O bir kül idi.Herkesin görebildiği kadar yakışıklı, herkesin duyabileceği gür sesi ve üzerine işlenmiş bir gecesi vardı. ...