# Harry Styles - Sign Of The Times #
*******
Sabah uyandığında başını kaldırdı ve göğsünde yattığı, uyumaya devam eden Andaç'a baktı Defne. Onun yüzünde parmaklarını onu uyandırmaktan kaçınarak gezdirirken derin, iç çekercesine bir nefes aldı.
Sonunda üzerlerindeki örtüyü kaldırıp yataktan çıktı ve odanın köşesindeki derme çatma duşa ilerledi. Aldığı kısa duşun ardından Andaç'ın tişörtünü üzerine geçirip mutfak tezgahına yöneldi. Saate baktığında Andaç'ın ilaç saatinin gelmek üzere olduğunu gördü ve bu nedenle onun için kahvaltılık bir şeyler hazırlamaya başladı.
Tüm bu anların sonunda deponun demir kapısının gıcırtısı duyuldu ve açılıp kapanma sesinin arkasından yaklaşan birinin adım sesleri depoda yankılandı. Defne bu sebeple gerilirken olduğu yerde başını kapıdan tarafa çevirip kimin geldiğine odaklandı.
İçeriye sakin bir adımla giren Aslan'ı görmesiyle ise ister istemez rahatladığını hissedip nefesini verdi. Ancak o anda da üzerinde sadece tişörtle durduğunu hatırlayıp etek uçlarını belli belirsiz çekiştirdi.
Aslan, depoda yalnızca Andaç'ı bulmayı beklerken bir anda Defne ile karşılaşmasının şaşkınlığıyla bir an duraksadı. Gözleri onun üzerinde çok kısa bir an durduktan sonra, yatakta uyumaya devam eden Andaç'a yöneldi. Defne'nin üzerindeki tişört ve dağınık yataktaki Andaç arasındaki bağlantıyı kurarken boğazını silik bir şekilde temizleyip kısık bir sesle "Günaydın," dedi Defne'ye. Gözlerini ondan çekti ve "Andaç'ı uyandırır mısın?" Diye sordu ciddiyetle, arkasında dönmeye hazırlanırken. "Dışarıda bekliyorum."
Defne'den baş onayı aldığında odanın dışına çıkıp tozlu büyük bidonların arasında birkaç dakika volta atar gibi, sakin adımlarla gezindi Aslan. Beklemesinin sonunda uyanmış ve üzerini giyinmiş bir şekilde, saçlarını düzelterek dışarıya çıkan Andaç'ı buldu gözleri.
"Günaydın."
Andaç çatallı sesiyle konuştuğunda Aslan gözlerini devirir gibi "Günaydın." dedi alaycı bir yarım ağızla. "Kusura bakma rahatını böldüm galiba ama..."
Andaç bu sitemkar imâya karşılık arkasındaki duvara yaslandı. Kolları göğsünde kavuştu. "Aslan..."
"Dünden bu yana ne Açelya ne de ben uyuyamadık." Dedi Aslan ona konuşma fırsatı vermeden, Andaç'a yaklaşarak. Takım elbisesinin kravatını huzursuzca gevşetti. "Yalı gerilim hattı gibiydi. Tüm plan karıştı. Üstüne senin burada ne hâlde olduğun, ne yapacağımız... kafamızda döndü durdu." Çıktıkları odaya kısa bir bakış attı. "Ama sen..." dedi. "Gürsoy, Defne'yi bildiği ve yan yana olmanızın nasıl bir tehlike olduğu aşikar olduğu hâlde burada onunla sevişmeyi mi seçtin?" Dişlerinin arasından sinirli bir gülümseme kaçtı. "Bravo."
"Sen neyin farkındaysan ben de farkındayım." Dedi Andaç duruşunu dikleştirip. "Yolun sonunda olduğumuzun da farkındayım." Kendinden emin bir şekilde "Belki elimizde eksik kalanlar olsaydı cok daha tedirgin olabilirdim." Dedi. "Ama her şey tamam Aslan, Ali İhsan'la kulüpte olanlar bunu değiştirmeyecek." Odaya o da kısa bir bakış attı. "Defne'ye gelince..."
"...Bu hafta bitimi akşamı ilk otobüsle buradan gideceğim." Defne konuşmalarını odadan dinlerken bir adım atarak dışarıya çıktı ve Andaç'ın cümlesini tamamladı. Aslan'a baktı güven veren gözlerle ve "Merak etme," dedi ciddiyetle. "Bundan sonrasına ket vurmamak için her şey bitene kadar gideceğim."
Aslan onu başıyla onayladı ve Defne konusunu kapatırken Andaç'a baktı. "Bugün davetiyeler de gitmeye başlayacak," dedi. "Çocuklarla ilgili o ıslah evi olayında parmağı olan kim varsa, hepsinin adresine gizli toplantı davetiyesi gidecek. Barbaros'la görüştüm. Bir hafta önceye alıyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp
General Fiction"Bazen, geçen sadece zamandır, bazı acılar bâki kalır. Bazı sözler bedenlere, bazı aşklar kalplere, bazı dostluklar da anılara saklanır..." Yetimhanede büyümüş dört arkadaşın kayıp zamanlarının, yok oluşların, katlanılamaz acılara rağmen hayata ye...