"Bayadır yazmıyorum yine geldim"
Telefonu sinirle yatağa fırlattıktan sonra aşağıya annemin yanına indim, Cananlara gitmek istediğimi orada kalacağından bahsettim. Ve haftasonu Barış seni bırakır diyerek konuşmayı bitirdik. Bir seylerle meşgul olmaya çalıştım bir zaman sonra yukarı çıktım ve telefonumu elime aldım. Emre napıyosun diye mesaj atmıştı. Tabiki takmadım. Sonra bir mesaj daha attı ilişki durumuna kızdıysan merak etme güzelim feyk ilişki diye. Seni boğarım
Emre,Allah Kahretsin seni dedim ama mesaja verdiğim cevap ise "pekala öyle olsun" oldu. Nihayet haftasonu geldi ve Barışa cananlara gidicem beni bırakır mısın diye mesaj attım. Tamam hazırlan geliyorum dedi. Barış benim kuzenim bu arada. Altıma kot pantolonumu giydim üzerime beyaz atlet ve üzerine mavi beyaz çizgili gömleği giydim. Üzerine de siyah güneş gözlüklerimi taktım. Eyeliner ve rimelden sonra hazırdım. Zaten çok makyaj hep bana ters gelmişti. Önce Kadıköy'e gitme kararı aldık. Ve 14R'ye bindik. Tam 50 dakikalık bir trafikten bahsediyorum. Sanki tüm istanbul yola çıkmış diye düşünmeden edemedim. Sonra Barış'a hadi yemek yiyelim dedim. Ve ver elini BURGER KİNG!! Hemen sipariş bölümüne gittim. Ve 2 king chicken king seçim kola buzsuz ve 4 ranch sos dedim. Ranch sos ve king chicken şüphesiz en güzel nimetlerden. Daha sonra kalktık ve Kadıköy'de ki kitapçıları, takıcıları dolaştık. Bay yengecin önünden geçince burayı ne kadar özlediğimi düsündüm hemen. Görebileceğim en değişik kafelerdendir kesinlikle. Bir kaç bileklik ve kitaptan sonra işlerimi hallettim ve tekrar otobüse binerek Cananlara geçtik. Barışla içeri girdik. Canan'ın annesi üç bardak kolayla içeri geldi ve nasılsın diye biraz lafladık. Emreyle üç gündür hiç konuşmamıştık acaba ne yapıyordu? Bu sırada tabiki facebook, ask.fm ve twitter hesaplarını kontrol ediyordum. Fakat yine de içimde bir sıkıntı vardı. İşte bu hiç iyi şeyler olacağı anlamına gelmiyordu. Çünkü ne zaman içime kötü bir sey olsa, hep bir sıkıntı olurdu.