Park Jimin
Karmakarışık.
Duygularımı anlatmak istesem kullanabileceğim tek kelime karmakarışık olurdu.
Yoongi o gün beni öptükten hemen sonra evi terk etmiş, uzun bir süre geri gelmemişti. Evde Yoongi'yi sadece ben merak ettiğim için dışarı çıkmış ve gündüz sefası çeken kasaba da onu aramıştım. Tabiki bulamamış ve eve geri dönmek zorunda kalmıştım. Onun eve dönmesi de uzun sürmemişti zaten.
Döndüğünde odasına girmiş ve rahatsız edilmek istemediğini sadece uyumak istediğini söylemişti. Doğrusu uyuyacağına inanmamış olsam da odasına girerek onu rahatsız etmek istememiştim.
Taehyung ve Hoseok'la aram pek iyi değildi.
Hoseok odasından pek çıkmasa da Taehyung sıkıldığı zamanlar evin içinde dolanıyordu. Onunla konuşmaya çalışsam da bana karşı soğuk tavrı hoşuma gitmiyordu.
Seokjin ise... onunla zaten aram hiç iyi değildi. Takımda sadece ben ve Hoseok'la anlaşamadığı fark etmiştim. Taehyung ve Yoongi ile arası çok daha iyiydi. Onunla konuşmaya çalışmak ise gerçekten zordu. Çok fazla konuşmuyor ve başlattığım konuşmayı anında sonlandırıyordu. Ona ayak uydurmakta zorlandığımı söylemeden edemeyeceğim.
"Hey," düşüncelerimi bölen ses Seokjin'e aitti. Bana seslendi!
Kapının pervazına yaslanmış beni izleyen Seokjin'e döndü bakışlarım. "Düşüncelerinle boğuşmak yerine hayatı yaşamalısın," dedi. Daha sonra küçük bir gülümseme bahşetti.
Gülümsemesi... güzeldi. Kısacık sürmüş olsa da etkileyiciydi. Buraya geldiğim ilk günden beri bana soğuk bakan gözleri şimdi sıcacıktı. Donuk bakışlarında çok fazla anlam çıkarabilirmişim gibi geliyordu. Yine de gözlerine uzun süre bakamamış, bakışlarımı başka yöne çekmiştim. Dış kapıya.
Yoongi kapıyı açtığı gibi seri bir şekilde geri kapatmıştı. Bakışları ilk önce beni bulmuş, daha sonra Seokjin'i yakalamıştı. "Bir şey mi kaçırdım?" dediğinde bana doğru yaklaştığını hissetmiştim.
Seokjin, "Hiçbir şey kaçırmadın Yoon," dedi. "Haberler sen de." Yoongi anında omuz silkti.
"Etrafı turladım sadece. Maskelileri bulma olasılığım ne kadar düşük olsa da şansımı denemek istemiştim." Maskeliler. O günü hatırlamak bile kanımın donmasına yetiyordu.
Yoongi'nin dudakları yukarı kıvrıldığında bakışlarının sahibi Seokjin'di. "Yoksa beni merak mı ettin Jin?" demişti ince bir ses tonuyla. Seokjin gözlerini devirmişti sinirle. "Ölsen umurumda olmaz Yoon."
Yoongi başını bana çevirdiğinde elini kalbine koymuştu. "Jimin, sanırım şurada bir kırılma sesi duydum. Sen de duydun mu?" Kahkahamı tutamadığımda başım anında Yoongi'nin omzuna düşmüştü. Sakinleştiğimde başımı kaldırmış ve mahcupça başımı yere eğmiştim.
"Çocuk gibisin Yoongi. Hiç değişmez misin sen?" Seokjin'in sitemle çıkan sesine karşı bakışlarım tekrar Yoongi'yi bulmuştu. "Sanırım oyun öncesine dayanan bir arkadaşlığınız var?" demiştim merakla. Soruma karşı Yoongi'nin sesli yutkunuşunu duyduğuma yemin edebilirdim.
Sorumu cevaplayan kişi Seokjin olmuştu. "Çocukluk arkadaşıydık."
Yoongi anında ciddileşmişti. "Biz hâlâ arkadaşız Seokjin." Sesi sertti. Seokjin burukça gülümsemekle yetinmişti.
Jung Hoseok
Taehyung ile hava almak ve evden az da olsa uzaklaşmak için kasabayı turlamaya karar vermiştim. Aynı zaman da bir ipucu bulma umuduyla etrafı inceliyorduk.
"Hoseok," Önümde yürüyen Taehyung'un seslenişini duymuştum. "Başarabilecek miyiz?"
Sorusuna karşı afallamıştım. "Ne diyorsun Tae?" Adımları yavaşlamıştı.
"Kötü karakteri öldürmeyi ve buradan kurtulmayı," dedi. "Başarabilecek miyiz?" Duraksadım.
"Başaracağız, Tae. Ne olursa olsun kötü karakteri öldüreceğiz."
Kısa süren sessizliğimizin ardından Taehyung tekrar konuşmuştu. "Bunu gördün mü?" demişti telaşla. Dediğini anlayamadığım için bakışlarımı onun baktığı yöne çevirmiştim. "Neyi?" dedim göremeyince. Titreyen elleri bir yeri işaret ediyordu fakat ne kadar dikkatli baksam da anlayamıyordum. "Orada! Görmüyor musun?" Görmüyordum.
Emin olmak adına gösterdiği yere yürüdüğümde, "Dur Hoseok," diye bağırmıştı. Kafamı sağa sola çevirip etrafa bakındığımda tam karşımda bir kartal görmüştüm. Çöp kutusunun tam üstünde cansız yatan bir kartaldı. Tüyleri yoğun kandan dolayı renk değiştirmişken gözleri sonuna kadar açıktı. Kırmızıydı gözleri. Gözlerini yakalayan bakışlarım anılarımı elime sunuyordu sanki. Baş ağrısıyla bakışlarımı çevirdiğimde yanaklarımda ıslaklık tuhafıma gitmişti. Ağlamış mıydım ben?
"Bu bir kartal," dedim Taehyung'a dönmeden. Gözyaşlarımı aceleyle sildiğimde Taehyung daha gürültülü bağırdı. "O bir kartal değil!"
Anlamıyordum.
"Kartalın ne olduğunu bilmiyor musun sen?" diye söylendim. Kafamı Taehyung'a çevirdiğimde dizleri önüne çökerek ağladığını görmüştüm. "Jungkook," demişti kısık çıkan sesine rağmen onu duymuştum. "Jungkook." dedi bir kez daha.
Elleri saçlarını bulduğunda hızla çektiğini görmüştüm. "Jungkook!" diye bağırdı tüm gücüyle. Hızla yanına yaklaştığımda ellerini çekmeye çalışmıştım. Öyle kuvvetli tutmuştu ki kurtarmak imkansızdı. "Kes şunu Tae!"
Ağlıyor, bağırıyor ve Jungkook'a sesleniyordu.
Hoseok'un gördüğü bir kartalken, Taehyung'un gördüğü farklı bir bedendi.
Hoseok çocukluğuna ev sahipliği yapan hayvan olan kartalı görmüşken, Taehyung sevgilisini görmüştü.
Kanlar içinde çöp kutusunun kenarında yatan Jungkook'u.
×××
*ağlamaklı bir ses tonuyla*
Bir bölümün daha sonuna geldik!Eh, yine kafanızı karıştırarak bölümü bitirmiş bulunmaktayım. Nasıl hissediyorsunuz? :)
Sizce Hoseok ve Taehyung neden farklı şeyler gördü? Bunun anlamı ne?
Umarım bölümü beğenmişsinizdir. 🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
game over | yoonmin ✓
Fanfic[yoonmin & taekook] "Jimin," dedi zihnimde ki ses. "Oyunumun bir parçası olduğun için sana minnettarım." Dediklerini anlayamıyordum. Ne oyunundan bahsettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. "Unuttun değil mi? Ben de öyle tahmin ediyordum zaten. Burası...