Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"yağmurun zemheriyle geldiği o çarşamba günü ayın en karanlık yüzündeydik biz aslında. onu iç cebime saklamak istedim, ceketimin iç cebine değil yanlış anlaşılmasın, direkt derimin altına girmesini ve oradan ay yüzünü güneşe dönene dek çıkmamasını istedim. çünkü ayın en karanlık yüzü kabuslarımla ve jeongguk'un bağırışlarıyla bezelidir. bağırış çağırış benden değil de jeongguktan çıkıyorsa bir sorun vardır. bir sorun vardır ve o sorun öyle bir sorundur ki kabuslarım zihnimden yeryüzüne iner. biz de ayın en karanlık yüzüne kaçarız."
yoongi beni dikkatle dinlerken jimin sarı tutamlarımla oynuyordu. içim, sesim, her ayrı taneciğim başka başka titriyor ve ben yitiriyordum kendimi saniye saniye. yoongi'nin kapıma dayanıp jeongguk'un iki günlük yokluğunun bana hesabını sorması, şu an ona hesap vermem ve jeongguk'un yokluğu yitiriyordu beni geçen saniyelerde.
"onu ayın en karanlık yüzünde kaybettim. aramıza kabuslarım girdi. onun bağırışları girdi. yağmur bulutları girdi, çok şey girdi aramıza, o girdi.
bana geldiğinde çok bağırıyordu. çok bağırdığı için, çok üzüldüğü için o uyuyana kadar başında bekleyip o uyuduktan sonra belki de öfkemi tüketmek adına sokağa çıktım. onu üzdükleri için, onunsa üzülmeye öylece hazır beklediği için çok öfkeliydim. bağırmak ve çağırmak istedim, jeongguk'u susturabileyim diye kısılan sesim ve yanaklarımda kuruyan yaşlarım soğuk busan gecesinde bağıramayacak kadar güçsüz olduğumu hatırlattı bana. yağmur bastırdı birden. birden bastırdı diyorum. jimin, bilsem yağmur yağacağını onu bırakır mıydım? bırakmazdım. yanından bir saniye bile olsa ayrılmazdım."
başımı dizlerine yatıran jimin dolu dolu olmuş gözlerini tavana dikmişti. gözümden süzülen yaşlar odadaki sessizliği bozmuyordu. canının yandığı kadar çok canım yanıyordu. sahip olduğum her can sızlıyordu. ayın en karanlık yüzünde böylesine yalnız kalmak, terk edilmek yüreği çok sızlatıyordu.
yoongi hiçbir şey demedi. jeongguk'un nerede olduğunu bilmediğime ikna olduğundan mıdır, hâlime acıdığından mıdır bu suskunluğu; bilemedim. bilmek istemedim. hâlime acınmasını, gülünmesini; jeongguk'u evde yalnız bırakmayı, kaybetmeyi istemediğim gibi istemedim bilmeyi.
sonra gittiler. jimin saçımdan öptü, yoongi omzumu patpatladı. gittiler ve jeongguk da gelmedi.
habitatımızda insanların bir kesmi can yakar. geriye kalanların canı ise yanmaya meyillidir.
jeongguk benden kampüsün gölünde yüzmeye gitmemizi istediğinde onu hastalanmasın diye reddedip yurduna bırakmasaydım, onunla o gölde yüzseydim ve kendisine iyi bakamayacağını bildiğimden gece bende kalmasını isteseydim belki de o gece kapıma gelmezdi. bağırmazdı. kim bilir, belki yağmur bile yağmazdı.