***
Gözlerimi mutlu bir sabaha açıp yatakta doğruldum ve esnedim. Gülümseyip mutlu mutlu banyoya ilerledim.
Aynada kendime bakınca Carly Gibert'ten bile daha güzel olduğumu fark ettim.
Gözlerimin elası parlıyordu, her şey netti.
Mutluydum...
Gerçekler;
Başıma darbe aldığım için gözlerimi hızla açıp ne olduğuna baktım. Sude ayağını kafama atmıştı ve horluyordu. Tamam horlamıyordu ama şuan gözümde ornitorenk gibi geliyordu.Kafamdaki ayağını ısırıp yataktan düşmesini sağladım. Gözümü ovalayarak esnedim ve banyoya ilerledim. Çişimi yaptıktan sonra ellerimi yıkadım. Aynadan kendime bakınca irkildim.
Tövbestağfurullah!
Bu ne be!
Lydia görse bana ölü muamelesi yapar, tipe bak!
Havaya kalkmış saçlarımı suyla indirdim ve tarak aradım. Dolabın içinde bulduğumda iç çekip saçlarıma giriştim. Sonunda doğru düzgün bir şekle girdiğinde banyodan çıktım. Sude hala uyurken sinsice yaklaştım ve yastıkla kafasına hızlıca vurdum. Kahkaha atıp üzerine atladım ve çığlık atmasına sebep oldum. Koşarak odadan çıkıp salona girdim.
Evde Semih hariç kimsenin el becerisi olmadığı için aç kalmıştık çünkü abim yoktu ve Semih gıcıklığı tutmasa bir makarna veya patates kızartması yapardı. Anlaşılan bugün de klasikleşecektik.
"Duru!" Sude merdivenlerden ağlayarak inerken beni gördü ve yanıma koştu. Nefes nefese daha da ağlarken endişelenmeye başlamıştım.
"Ne oldu? Bu ne hal?" hıçkırıp elini ağzına götürdü.
"Semih hastanedeymiş" gözlerim hızla açılırken yanımdan koşarak gitti. Şoku atlatıp diğerlerine haber vermek için ilk önce Koray'ın yanına gittim. Gerçekten Semih yoktu, Koray tekti. Omzunu dürtüp uyanması için bağırdım.
"Koray kalk!" Hızla yataktan düşünce kolundan tutup kaldırmaya çalıştım.Derin bir nefes alıp aşağı indim ve montumu giydim. Devamı gelirdi, benim Sude'ye bakmam lazımdı. Botlarımı da hızla giyip kapıyı açtım. Arabanın önünde yere yığılmış ağlıyordu. Koşarak yanına gidip onu kendime çektim ve sıkıca sarıldım.
"Sude kendine gel canım, ona böyle yardım edemezsin" kafasını salladı ve ayağa kalkmaya çalıştı. Başaramayınca kolundan tutup ben kaldırdım. Koray arabanın kapısını açarken hemen arka tarafa bindirdim ve bende bindim. Koray da arabaya bindikten bir yarım saat sonra hastaneye gelmiş olduk. Yol boyunca Sude'yi sakinleştirmek zorunda kalsam da hastaneye gelir gelmez arabadan inip hastaneye uçtu.
Evet uçtu!
Biraz aradıktan sonra Semih'in kaldığı odayı bulup içeri girdik. Kolu sargılı, yüzü dağılmış bir Semih beklediğim için şaşırmadım. Sude hemen yanına giderken Koray direkt koltuğa oturdu, göz devirip ben de Semih'in yanına gittim. Koray, Semih'in omzuna dokunup değişik bir hareket yaptı. Kendisi sanırım ergenlikten yeni çıkmış, kendini kabadayı sanan o kekolar gibiydi.
"Tipini kim düzeltti kardeş?" kusarmış gibi yapıp Koray'ın kafasına vurdum. Kendisi sanırım ergenlikten yeni çıkmış, kendini kabadayı sanan o kekolar gibi değil de ergenlikten yeni çıkmış, kendini kabadayı sanan bir kekoydu.
Tamam, kısacası kekoydu!
"Mert ve arkadaşları köşeye sıkıştırdı. Sayıları fazla olmasaydı ben hallederdim ama herif hırs yapmış ordu kurmuş. Ağzımı yüzümü kırdırttı" kafamı 'he he' dermiş gibi sallayıp kollarımı birbirine bağladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
petrichor | ANI SERİSİ •TAMAMLANDI•
Novela Juvenil"Ona her baktığımda, sanki daha önce alevlerin arasındaymışım da bir bakışı içimdeki ateşe yağmur yağdırmış gibiydi." *** "Ödül müsün, ceza mı? Seni her gördüğümde tam buram, sönmüş bir külün alevlenmesi gibi coşuyor" titreyen ellerini yumruk yapıp...