"Önce dairesel tekmeni ve kroşe yumruğunu görmek istiyorum. Hangi seviyedesin anlamak için."
Rica edersen gösteririm. Her neyse, bir şey demiyorum ve sadece kafamı hafifçe sallamakla yetiniyorum. Sonra kroşeyi eline taktığı minderlere sallayıp ardından durmayıp tekmeyi de savuruyorum.
"Güzel. Aparkat, dış el ve yan tekmeyi de göster."
"Emredersin..." Bu dediğimi kendim bile duyamayacağım şekilde mırıldandım. Aman, duysa ne olur...
Dediği hareketleri de yapıyorum.
"Oldukça güçlüsün, güzel."
Bu kasları, packleri boşuna yapmadık, dememek için kendimi zor tutuyorum.
Söylediği birkaç hareketi daha onun üzerinde denedikten sonra rahatladığımı fark ediyorum. Bunca senedir meğerse Jaebum'u dövmek istiyormuşum. Yani dövmek değil tabi, onun üstünde güç uygulamak. Adam dövmekle işim olmaz, hele ki bu kişi Jaebum, her ne kadar öyle hissettirmese de ailemden bir parça... Bazen onunla konuşmak istiyorum, beni neden hiç istemediğini sormak, onu neden istemediğimi ona anlatmak... Yani o öyle olmasaydı ben de ona karşı bu düşüncelerde olmazdım sonuçta, konuşarak halletmek isterdim aramızdakileri. Ama o sadece kapalı bir kutu.
"İleri bir seviyeyi deneyeceğiz şimdi," Diyerek düşüncelerimi bölüyor. "süpürme hareketi."
Ne hoş. Benimle konuşuyor. Zoraki gibi olduğunu düşünebilirsiniz ama bu işe gönlünü verdiği belli ve gayet profesyonel bir eğitmen gibi karşımda bana hareketleri yaptırıp emirler veriyor. İlginç bir şekilde o emirler çok da emir gibi değil, daha nazik ve sevecen.
"Tamam." Diyorum ben de.
Elindeki yastıkları kenara bırakıyor. "Bana şimdi tekme atmaya çalış."
Dediğini yapıyorum ve ben daha bacağımı kaldıramadan o diğer ayağıma saldırıp beni sırtüstü yere kapaklıyor. Gerçekten süpürüldüm, harika! Düşmenin adabını bilmesem ve yerlerde minderler olmasa...
Jaebum bana yaklaşırken elini kalkmama yardım etmek için uzatıyor. "İyi misin?"
"İyiyim, sağ ol." Diyorum ben de bileğinden tutarken.
"Aynı hareketi şimdi sen yapacaksın."
"Tamamdır kaptan."
Bir saniye, ne? Kaptan mı? Bunu ona mı dedim ben? Hocalara genelde böyle sesleniyorum, ağız alışkanlığı. Ama onunla o kadar yakın bile değiliz, sanki iki buz dağı birbirine çarpıyormuş gibi bu yaptıklarımız sadece.
"Kaptan mı?" Al işte, o da şaşırdı.
Zoraki gülümsüyorum. "Genelde eğitmenlere böyle sesleniyorum, ağız alışkanlığı."
Size bir şey söyleyeyim mi, bu hayatta görebileceğime inanmadığım bir şey görüyorum şu an, Jaebum gülümsüyor! "Bana uyar."
İnanamıyorum gerçekten. Dişleri falan da varmış bu çocuğun, baya beyaz ve nizami şekilde dizilmişler. Gerçekten etkileyici bir gülümsemesi varmış, kim bilir kaç kızı böyle gülümseyerek... Hey! Bunları neden düşünüyorum ki şimdi? Bana ne onun kızlarla ne yaptığından. Şimdi benim de onu süpürmem lazım, kendine gel Jackson!
"Hazır mısın?"
"Evet." Hazırım da... Onu düşürebileceğimi sanmıyorum. Aşırı kaslı bir yapısı olmamasına rağmen karşımda üçgen vücutlu, uzun boylu, güçlü bir insan dikiliyor sonuçta ve kickboks eğitmeni. Yani şimdi rezil olma vakti...
Ayağıyla benim ayağıma saldırmaya çalışıyor ve ben de onu aynı bana yaptığı gibi çok hızlı hareketle baldırından yakalayıp sırt üstü yere kapaklıyorum. Bu çok zevkli bir şeymiş be! Yine çenesi ortaya çıkıyor ve sinirle tebessüm ettiğini görüyorum. Başardım!
"Gerçekten iyisin. Bu hareketi önceden bilmediğine emin misin?"
"Eminim tabi, sana yalan borcum mu var?"
Bana öyle bir bakıyor ki, sanki çok yanlış bir şey söyledim. Gözlerinde çok anlık bir şimşek mi çakıyor yoksa bana mı öyle geliyor anlamadım. Jaebum'un yirmi bir senelik hayatımda görmediğim kadar çok haline tanık oluyorum bugün. Sinirlendirecek bir şey değildi oysa bu sözüm. Ama gönderme yapmış olduğumu düşünebilir, sonuçta hiç bugüne kadar bir muhabbet bile olmadı, hangi ara bana yalan söyleyecek de ben de ona borçlanacağım, değil mi?
"Öyle olsun... O zaman bir daha yap."
"Üst üste yapınca çok sarsılmayasın."
"Ona ben karar veririm. Boşluğuma gelirse sarsıntıya yol açar ama kontrollü düşünce hiçbir şey olmaz."
"Peki." Derken o yine ayağını uzatıyor ve hafifçe eğilip onu tekrar baldırından yakalayıp düşürüyorum ama bu sefer ben de üstüne düşüyorum. Tek bacağım onun bacakları arasında ve ellerim de onun göğüslerinde olacak şekilde yüz yüze geliyoruz. Çok yakınız, çok... O bana bakıyor, ben ona bakıyorum. Hemen kendime gelip üstünden kalkıyorum ve bu sefer ben ona elimi uzatıp kalkmasına yardım ediyorum. Ama anlamadığım bir şey var, karnımda hafif bir ağrı, sancı gibi... Oradan darbe de yemedim ama...
"Bu sefer olmadı. Ringde olsaydık bu şekilde devam etmeyeceğini biliyorsun değil mi? Seni kolayca üstümden atıp roundu bitirebilirdim, yani yenilirdin."
Az önce gayet iyi olan çocuk şimdi ukala ukala konuşmaya başlıyor. Jaebum'u gerçekten anlamadığımı söylemiş miydim? Madem o ukala, ben de onun gibi olurum o zaman. Sonuçta bir yerde analog parçalar gibiyiz, ayrı kökenlerdeniz ama birbirimize benziyoruz.
"Ringe çıkmak değil mesele, öğrenmek. Ring için can atmıyorum, çıkmasam da olur."
"O zaman bu sporun tadını alamazsın. Birkaç hafta sonra anlarsın ne demek istediğimi."
"Birkaç haftaya seni dize getiririm diyorsun."
Bana gözlerini hafifçe kısıp bakıyor. Kızlara da böyle bakıy... Jackson yeter ama! Tamam, dünyanın en havalı, en yakışıklı ve en seksi erkeği falan olabilir ama bu seni neden ilgilendiriyor? Bir yerde o senin kardeşin ve... Aman tanrım, ben neler düşünüyorum böyle? Kendime düşünme yasağı getirmeliyim, acilen!
"Bence sen dize gelmişsin, ben sadece rötuşlarını yapıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANALOG - Jackbum
Fanfiction"Kökenlerinin benzer olmasına gerek olmaksızın, aynı görevi gören." Farklı iki aileden farklı iki çocuk. Bir araya geldiler, şimdiyse aynı ailedeler. Sadece o iki çocuk aile değil...