-Ali Karadağ hangi rüzgâr attı sizi buraya.
Hanna'nın kenara çekilmesiyle içeri giren Ali Karadağ Yusuf'un tokalaşmak için uzattığı elini tutup kendine çekti. Yusuf'un burnuna alnını gömmesiyle girişte yankılanan bir savaş çığlığının ardından ortalığı bir patlama sesi kapladı. Ali Karadağ, burnuna aldığı beklenmedik darbeyle yere düşen Yusuf'un üstüne öylece yığıldı.
* * * * * * * * * * *
KUZGUN KONAĞI
Meryem Hanım Ceylan'ın umursamaz hallerinden sıkılsada sabır sınırlarını zorluyordu ses etmemek için. Hasan'ı kenara çekip derdini dökmeye başladı.
- Hasan karına çeki düzen ver sabah kalkmayı bilmiyor. Gidilecek yer oluyor hanımın keyfi olacakta bir zahmet gelecek gideceği yerleri şoförden öğreniyorum. Kaynanamıyım kuması mıyım belli değil. Beğendiremedik kendimizi. Gözleri tepeden tepeden bakıp duruyor. Beğenmiyorsa bir an evvel dönsün evine bende evimize yakışanı aranmaya başlayım.
- Anne ne söylediğini kulağın duyuyor mu? Daha 1 ay anca oldu evleneli alışır. Hem ablamın sonunda yüzü gülüyor. Yalvar yakar evlendirdik şimdide Hasan'ı kurtardık ayrıl mı diyeceksiniz? Hala pişmanım zaten ölüm korkusuna ablamı feda ettiğime.
- Sen onu düşünme bu iş bozulsa da bırakmaz Ayşe Hanım onu.
- Bunun garantisini kim verebilir? Canımın karşılığı olarak Ceylan'a ses etmeden sürecek bu evlilik.
Son noktayı koyduğunu düşünüp giden Hasan'ın ardından bakan Meryem Hanım tırnaklarını avuçlarına bastırdı. Aldığı soluklar konuşmanın böyle bitemeyeceğinin göstergesiydi.
-Sen susmaya devam ettikçe konuşan biri olur. Madem öyle, o kişi ancak ben olurum.
Kahvaltı hazırlığına başlayan Meryem Hanım Ceylan'ın aşağıya inmemesine bileylendikçe Emine'den çıkarıyordu hıncını.
Meryem Hanımın gergin sesini, avluda Hasanla yaptığı konuşmayı duysa da umursamadan hazırlanıp telefonunu eline aldı Ceylan. Ne olacaksa olacak dönecekti ait olduğu eve ve layık olduğunu düşündüğü hayatı yaşayacaktı. Bu berdel işi uzadıkça ya ayrılmaya çalıştığı adamdan hamile kalacaktı ya da sonunda Hasan'da pes edip kuma getirmeye kalkacaktı. Çalan telefonun açılmamasına sinirlense de ısrarla bekledi. Abisinden haber var mıydı? Züleyha ne yapmayı düşünüyordu öğrenmeliydi. Seval'e ulaşamamasının siniriyle telefonu şifonyere bırakmıştı ki Seval'in aradığını görüp azarlar bir sesle yanıtladı telefonu.
- Sana kaç defa beni bekletme demedim mi? O kafayla nasıl koca konağın işini hallediyorsun anlamıyorum Seval. Gerçi annem seni koyun gibi gütmese iki taşı üst üste koyabileceğin yok ya neyse evet anlat bakalım ne var ne yok oralarda Züleyha ne durumda?
-Çok iyiyim Ceylancım. Sen nasılsın?
Züleyhanın sesini duyunca bir an kulağından uzaklaştırdığı telefonun ekranına yanlış mı aradım? Diye baktı. Kendini toparlayıp konuşmaya kaldığı yerden devam etti.
-Seval'in telefonunun sende ne işi var. Neyse arada dolanmasa da olur. Duydum ki çabuk basmış tekmeyi abim sana.
-Sen bana atılacak tekmeyi neden dert ediyorsun Ceylancım ben Yusuf'la sizin mutluluğunuz için evlenmiştim nasıl olsa. Sırf sen Hasan'ınla, Meryem Annenle mutlu mesut yaşa diye ben bu konakta tek başıma yaşamaya razıyım korkma berdeli bozmalarına izin vermem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sev "SEN YA! " beni
Ficción GeneralZehirli nefs topraklarının, kurumayan nehirleriydi SEVDA Boyunlara ateş laleleri takıp yoldan çıkaran gafletti SEVDA Zalimin vicdansızlığına kılıf, masumun iki cihan sınavıydı SEVDA Bazen insana, bazen nisyana dairdi SEVDA Belkide cehennemin yasak m...