Sonbaharın getirdiği rüzgarla havada kıvrılarak yere düşen yaprakları ayağımla savurdum. Lanet olası yaprakları temizlesemde arkamdan yenileri ekleniyordu. Nefesimi anlıma üfleyip önüme düşen perçemlerimi havalandırdım. Gerçekten yorulmuştum. Bir elimde tuttuğum bahçe süpürgesini biriken yaprakların üzerine atıp olduğum yere çöktüm.
Elimi arka cebime atıp telefonumu yokladım. Elime aldığım telefonun güç tuşuna basıp açtığımda Baekhyun'dan arama veya mesaj olup olmadığını kontrol ettim. Lanet olası ! Sözde beni bu işgenceden kurtaracaktı.
Telefona boş boş bakmayı bırakıp yere savurduğum süpürgeyi elime alıp tekrar ayağı kalktım. Anlaşılan bugün beni hiç kimse büyükbabamın elinden kurtaramayacaktı. Ne acı ama...
" Kyungsoo!! " Bahçeye açılan arka kapıdan bağıran Baekhyun'a döndüm. Elimdeki süpürgeyi biraz önceki yerine savurduğumda Baekhyun yanıma ulaşmıştı.
" Ya ! Sana beni bu lanetten kurtar demiştim. İşim bittikten sonra mı geliyorsun." Çemkirmemi takmayarak bakışlarını bahçede gezdirdi.
"İşinin bitmiş hali bu mu ?" Burun kıvırarak bana döndüğünde gözlerimi devirip suratına düz düz baktım.
" Hey tamam, geç kalmış olabilirim. Ama sana yemin ederim oyundan sağ çıktım. Hatta takımımda tek sağ çıkan bendim." Heyecanla geç kalma sebebinin oyun yüzünden olduğunu anlatınca tekrardan gözlerimi devirdim.
" Takım arkadaşlarını mı vurdun Baek ?" Evet her ne kadar o oyun konsolları ile yatıp kalksada pek becerikli sayılmazdı. Söylediklerim ile gözlerini ayırıp ağzını o şekline getirince diline gelenleri sıralamıştı.
"Tanrım ! Sana yemin ederim sadece ikisini yanlışlıkla öldürmüş olabilirim. Ama yemin ederim yanlışlıkla. Hem kendi hatalarıydı. Hangi akla hizmet düşmanla aynı üniformaya benzer kıyafet giyerler ki ?" Kendi kendine saydırmasını es geçip bahçeye açılan mutfak kapısına doğru yürüdüm. Baekhyun ise hala haklı olduğunu ispatlayan saçma cümlelerle peşimden geliyordu.
Tahta kapının eskimiş kulpunu indirip dışarıya oranla ılık olan evime girdik. İki katlı ahşap ev büyükbabamın babasından kalmaydı ve oldukça eskiydi. Yerler duvarlar zıt olarak daha açık ahşapla döşeliyken duvarlar da daha koyu ahşapla örülüydü.
Doğduğumdan beri şehir dışına oldukça uzak olan bu ormanlık alandaki evde büyükbabamla yaşıyorduk. Okul dışında şehirle pek ilişiğim yoktu. Büyükbabama kalsa okul için bile olsa şehire göndermeye niyetli değildi. Tabi eskisi gibi katı da değildi. Artık çocuk değildim ve çok fazla esnek olamasada Baekhyun ile birlikte şehre inmemize izin veriyordu.
Büyükbabamın kendine has çizdiği sınırları vardı. Sadece onun değil aynı çevrede yaşadığımız komşumuz Byun'larda bu sınırlara dahildi. Doğduğumdan beri bu böyleydi.
Biz diğerleri gibi değildik. İnsanların arasında benliğimizi açıklayamazdık.
Yıllar önce kurtlar ve insanlar arasında yapılan anlaşmayla daha doğrusu verilen hükümle aramıza kesin çizgiler konuldu. Ama insanlar yapılan anlaşma uymadı ve soyumuzu avlamaya, zarar vermeye kalktılar. Tabi bu da büyük bir savaşı beraberinde getirmişti. Evet insanlardan kat ve kat güçlüydük ama sayı olarak onlardan azdık. Ayrıca biz pençelerimizle savaşırken onların teknolojiye ayak uyduran silahları vardı.
Üstünlük olarak onlarla yarışamazdık. Hele ki soylarımız katledilmesinin yasallaştığı durumda kesinlikle onlar ile baş edemezdik.
Büyükbabamın anlattığına göre eskiden sürüler halinde yaşayan atalarımız zamanlar azalıp nesillerini devam ettirememesi nedeniyle dağılıp kaybolmuştu.
Sürü dağılınca birlikte bozulmuştu. Böylece insanlara karşı oldukça savunmasız kalınmıştı. Zamanla ne kadar tekrar bir sürü kurulması istensede alfaların soylarını devam ettirebilecek bir omega bulamamasıyla bir bütünlük sağlanamamıştı.
Ve şimdi bir çok Alfa ve beta insanların arasında benliklerini gizleyerek yaşamlarını sürdürüyordu. Omegalar ise neredeyse nesli tükenmek üzereydi ve kendilerini alfaların elinden kurtarmak için ben ve Baekhyun gibi ormanların arasında kuytu köşelerde saklanmaları gerekiyordu.
Adımlarımızı eskimiş evimizin yıpranmış ahşaplarına bastıkça çıkan cızırtılar büyükbabamın dikkatini çekmiş ve mutfaktan kafasını bize uzatmıştı.
"Baekhyun hoşgeldin" Baekhyun hafifçe kafasını eğip selam verdi. "Salona geçin geliyorum." Dedi büyükbabam kafasını içeri sokmadan önce.
Salona yönelip kahverengi deri koltuklara yayıldım. Baekhyun da yanıma gelip oturdu.
"Soo, babam kuzeyden daha etkili bastırıcılar getirdi. Tanrım bunları gümrükten geçirmek için ne kadar zorlandığını anlatıp duruyor. " dedi Baekhyun ellerini dizlerine sürterek.
Etrafa yaydığımız feronomlar yüzünden omega olduğumuz diğer kurtlar sayesinde çok kolay anlaşılıyordu. Bu bizim için tehlikenin ta kendisiydi. Bunu bastırmak için çeşitli yöntemler mevcut, mesela iğne, günlük kullanılan haplar ve bastırıcı parfümler gibi ... En etkileyicisi iğne olmakla birlikte yan etkileri en çok olanda oydu. İğne kullanmak benim için başlı başına işgenceydi çünkü vücudum enjekte edilen sıvıyı kabul etmiyor ve vücudumda gözle görünür haslarlar bırakıyordu. Mide bulantısı ve baş dönmeleride cabasıydı. Bu yüzden genelde günük hap ve bazende bastırıcı parfümleri kullanıyordum.
"Bana babanın sadece iğne getirdiğini söyleme Baek ! " İğnenin vücuduma verdiği hasarı düşünerek yüzümü buruşturdum.
"Ah hayır ! Hyun Ki amca babamı tembihlemiş sanırım. Kutu kutu haplar vardı." Söylediğiyle rahatlayıp koltukta iyice yayıldım. Büyükbabamın haplarım konusunda ne kadar titiz olduğunu bilsemde onlarsız şehre inememe düşüncesi beni korkutuyordu.
"Soo biliyorsun bu ilaçlar diğerlerinden farklı. Babamın dediğine göre daha etkili ama yan etkilerinin ne olduğunu bilmiyoruz." Dedi Baekhyun. Gözlerini endişeyle açtı kafamı açık olan televizyona çevirip tek çeken kanala baktım Baek dudaklarını yalayıp devam etti. " Babam bu hafta okula gitmeyip dağ evinde kalmamızı ve ilaçların yan etkilerinin olup olmadığını öğrenmemizi istiyor."
Kafamı hızla ondan tarafa çevirip kaşlarımı çattım. 1 boyunca hafta bu dağda test eldileceğimizi mi îma ediyordu. "Buna gerek var mı ? Ben 1 hafta boyunca buraya tıkılamam Baek. Yan etkilerini sezersem eve geri dönebilirim."
Söylediği şeye karşı çıktığım sırada yanımıza yürümekte olan Büyükbabam hiddetle bağırdı.
"Tabiki de gerek var!! " büyükbabamın sinirle çıkan sesi Baekhyun'u yerinden sıçratmıştı.
Kafamı büyükbabama çevirip çatılı olan kaşlarımı mümkün olabilirmiş gibi dahada çattım. Okul dışında hayatım bu ormanda geçiyordu. Baekhyun ve babası dışındada kimsemiz yoktu. Tabiri câizse bu ormanda hayvan gibi yaşıyorduk. Evet içimizde bir hayvan yatıyor olabilir ama o hayvanı hiç bir zaman istememiştim. Burada saklanmamızında o lanet ilaçları kullanmamızında tek sebebi içimde kendini dışarı salmaya çalışan hayvan yüzündendi ve ben o hayvandan nefret ediyordum.
B E N
İçimde ki 'Benden'
NEFRET EDİYORUM !!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DESTINY• Kaisoo
Fanfiction•Lûgatımızda ne kadar kelime olursa olsun, benim Jongin'i anlatmam sessizlikten başka bir şey değildi.