Kafeden son hızla çıkıp da sert rüzgarı suratına yediğinde kendini biraz daha iyi hissetmişti. Şimdi gidip Demir’i bulmalıydı ama ona ne söyleyeceğini bilmiyordu. Gördüklerini anlatmak istediğinden emin değildi, çünkü içindeki kötü kadın intikamın tam sırası olduğunu düşünüyordu. Fakültenin kapısından içeri girerken onu nerede bulacağını bilemediği için sınıfa gidip, gelmesini beklemeye karar verdi.
Dersliğin olduğu koridora girmek için köşeyi döndüğünde Demir’i görmüştü işte. Kızın tekini duvara yapıştırmış, dudaklarını vakumlamakla meşguldü. Eylül gözlerini devirip, tek kaşını kaldırdı istemsizce. Bari okulun ortasında yapma şunu. Derin bir nefes alıp, Demir’i yakasından tutup kendine doğru çekti. Neye uğradığını şaşıran çocuk dudaklarını sonunda sarışın kızdan ayırıp, merakla arkasına dönmüştü.
“Ne halt ettiğini sanıyorsun sen?” Öfkeli bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu. Sinir bozucu bir şekilde gülümsedi Eylül.
“Yuh Demir ya, dilini kızın boğazına sokmuştun resmen. Bir de bana ne yaptığımı mı soruyorsun?”
“Ee ben hala seni ilgilendiren bir şey görmüyorum?”
Bir an için duraksadı Eylül. Doğruydu, onun kiminle öpüştüğü hatta yattığı kendisini ilgilendirmiyordu. Ama ondan ve bu yılışık tavırlarından nefret ettiği için, onun hiçbir hareketine katlanamıyordu. Onun kendini beğenmiş, her kızı tavlarım manasındaki piç gülümsemesinden de nefret ediyordu. Yüzünü buruşturdu.
“Midemi bulandırıyordun. Hem seninle konuşmam gereken bir şey var.” dedikten sonra çocuğun kolundan tutup daha boş bir köşeye çektiğinde Demir bir kez daha pişkin pişkin sırıttı.
“Bu akşam ve önümüzdeki birkaç gün doluyum güzelim ama senin için neler yapabiliriz, bir bakabilirim.”
“Ne diyorsun be?” Bir an için onun ne demek istediğini anlayamamıştı fakat jetonu geç de olsa düşünce gözleri iri iri açıldı. “Sapık mısın sen ya?” Sormana gerek mi var Eylül, adamın okulda yattığı kız sayısı sonsuza sağdan yaklaşıyor. Hem de hızla.
Demir’in bu kendini beğenmiş tavırları içindeki nefretin alevlenmesine sebep olmuştu. Gözlerini kıstı. Biraz önce gördüklerini anlatmaya değer miydi Demir? Hayır, kim bilir hangi pis işe bulaşmıştı ve kimler tarafından kaçırılacaktı. Belki dayak yiyecek, belki de daha kötüsü gelecekti başına. Tüm bunları sapına kadar hak ediyorsun Demir, ama sana bir şans vereceğim.
“Bak, etraftaki dedikoduları duymuşsundur. Benle ve gördüklerimle ilgili olanlar hani...”
“Ha şu senin ucube olmanla ilgili olanlar mı? Duymayan mı kaldı?” Demir yine pişkin pişkin sırıtıyordu, Eylül adamın ağzının ortasına kürekle vurmamak için derin bir nefes almak zorunda kaldı.
“Evet canım onlar. Şimdi biraz önce ben senin de içinde olduğun bir şeyler gördüm.” Konuşmak için dudaklarını aralayan Demir’i susturmak için elini kaldırdı. “Şş sus ve dinle. Başın belaya girecek Demir ve ben bunun ne zaman olacağını biliyorum. Ama tüm bunları sana anlatıp da hayatını kurtarmak için bir sebep bulamamıştım, sen de bana destek verdin.”
“Bu noktada sana söylemen için yalvarmam mı gerekiyor? Çünkü gördüklerinin gerçekleşeceğini düşünüyor olmanın saçmalığı yanında, doğruyu söylediğini nereden bileceğim?”
“Bilemeyeceksin. Zamanı gelince ve sen ölümle burun buruna geldiğinde bunu anlayacaksın.” Demir umursamadan omuz silkti. Belli ki Eylül’ün bu yeteneğini ciddiye almıyor, hatta kızın yalan söylediğini düşünüyordu. “Eğer istediğim şeyi yaparsan, başına gelecekleri sana anlatırım.” Ve intikam çanları çalmaya başlasın.
“Her ne gördüysen ve benden ne isteyeceksen; kendine sakla. Değerli vaktimi çalıyorsun.” Demir, Eylül’ün omzuna vurup yanından geçtiğinde hafifçe sarsıldı kız. Sinirden dudaklarını yolmaya başlamıştı yine. En yakın zamanda geri gelecekti.
Herkes geleceğini merak eder, Demir de edecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sis Perdesi
Teen FictionBir sis perdesi ardına gizlenmiş gelecek ve onu görmeyi başaran bir genç kız. Dik kafalı, kontrol manyağı ve de inatçı. Kendi etrafına ördüğü duvarları yıkmayı başarıp aşık olabilecek mi?