"Bugün geri kalan hayatımın ilk günü. Yoksa hayatımın son günü mü demeliydim?"
Metroda kendi kendine mırıldanıyordu genç çocuk. Kafasındaki bin bir düşünce ile mücadele ediyordu. Acaba beğenecekler miydi onu? Yoksa gülüp dalga mı geçeceklerdi? Belki de geri dönmeliydi. Bu hayatla mücadele etme fikri en başından beri saçmalıktı. Hayatı boyunca kendi bedenine bile sahip çıkamamış bir gölgeyi kim neden ciddiye alsın?
"Tamam, bu kadarı yetti. Geri dönüyorum."
Metro varacağı durağa ulaşmıştı. Dışarı çıkmaya çalışan yolcular Yoongi'nin küçük bedenini metronun dışına taşıdı. Metro yoluna devam etti.
"Harika! Verdiğim kararları uygulayamıyorum bile. Ne biçim bir insanım ben?!"
Metronun dışına çıktı çaresiz bir şekilde. Birkaç saat önceki kararlığından eser kalmamıştı. Ne olursa olsun içindeki bataklığa geri dönüyordu. Çaresizlikten nefret ediyordu tüm kalbiyle.
Şehir merkezindeki büyük binalar çarptı gözüne. Büyükçe bir bina çarptı gözüne. Siyah beyaz binanın mimarisi oldukça iyiydi. Büyük ihtimalle bir iş merkezine aitti. Yoongi binanın tam kendi zevkine uygun olduğunu düşündü.
"İşte bu! Eğer seçmeler kötü geçerse gelip buradan atlayacağım. Yaşasın!"
Yüzüne aptal bir gülümseme yerleşmişti. Gören birileri onun deli olduğunu bile sanabilirdi ama umurunda bile değildi. Bir karar vermişti ve arkasında duracaktı. Kararlılığının arkasında durduğu için kendiyle iftihar ediyordu, sonunda ölüm ihtimali olsa bile.
Bir müddet yürüdükten sonra gözüne koca bir bina çarpmıştı. En az 15 katlı olduğunu düşündüğü bu bina oldukça karizmatik duruyordu. Birkaç metre yaklaştıktan sonraa üstündeki yazıyı seçebildi:
BigHit Entertainment
Aradığı binayı bulmuştu. Kalp atışlarının hızlandığını hissetti. Nihayet o an gelmişti. Boğazını düzeltti. Kafasının içindeki sesi ciddileşti.
"İşte başlıyoruz."
Binanın içine girdi. Bir süre etrafa bakındıktan danışmaya yöneldi. Seçmeler için geldiğini belirtikten sonra gerekli evrakları temsil etti. Danışma, kendisine bekleme odasında beklemesi gerektiğini, vakti gelince anons yapılacağını söyledi. Yoongi, kendisine söyleneni yaptı ve koridordan ilerleyip bekleme odasına ulaştı.
Boş bulduğu bir banka oturdu. Çevresini süzmeye başladı. Çevresinde kendi gibi seçmelere gelen birçok çocuk vardı. Bazıları kendi aralarında konuşuyordu, bazıları ise heyecanını hepten belli ediyordu. O sırada karşıda gözüne biri çarptı. Siyah tişört ve kot pantolon giymiş hafif kilolu biriydi bu. Siyah saçları alnını kapatıyordu. Biriyle konuşuyordu o sırada, fakat konuştuğu kişinin sırtı dönük olduğu için onu göremedi. İzlediği çocuk, izlendiğinin farkında olacak ki birden ona döndü.
"Hassiktir!
Yoongi bir hışımla yerinden kalktı ve koridordaki lavaboya yöneldi. Aynanın karşısına geçti. Az önce ne olduğunu, neden bir anda kalktığını düşünmeye başladı. Mantıklı bir cevap veremedi kendine. Kendini toplamalıydı, şimdi düşünceleri içinde kaybolamazdı. İyi göründüğünden emin olmak istiyordu. Çizgileri olan yeşil yakalı tişörtü ve diktiği saçları ile hiç fena durmuyordu. Bir anda yüzüne haylaz bir gülümseme yerleşti. Muzip bir şekilde kendi kendine söylendi:
"Hiç fena değilim. Hadi ama, mütevazı olmayı bırakmalıyım. Harika görünüyorum!"
Bir anda yüksek sesle güldü. Kendi kendine olduğu zaman çok eğleniyordu. Çevresinde insanlar olduğu zamanlar ise içine çekiliyordu. Ördüğü soğuk duvarlar kalbinin sıcaklığını içinde tutuyordu sanki. Birden koridordan bir ses yükseldi:
"Min Yoongi."
Şikayet eden bakışlarla koridora doğru baktı. Hiç mi rahat olamayacaktı? Burada bir şey düşünüyordu herhalde. Birden ciddileşti.
"Bir dakika, bu benim adım!"
Koşar adımlarla koridora yöneldi. Çağrının yapıldığı odayı buldu ve içeri girdi. Arkasında "BigHit Entertainment" yazıları olan duvarın önünde durdu. Karşısında bir masa üstünde oturan birkaç orta yaşlı adam vardı. Bir kamera ise adayları kaydetmek üzere oradaydı.
"Min Yoongi?"
"Evet."
"Daha önceden hazırladığın bir diss şarkısını bize teslim etmişsin. Bunun üzerine canlı rap mi yapacaksın?"
"Evet."
"Görelim maharetini."
Yoongi bir an duraksadı. Bunu iyi değerlendirmeliydi. Hayatının kaderi buna bağlıydı. Kurduğu tüm planlara rağmen yaşamak istiyordu. Güçlü biri olmak istiyordu. Hayatının zorluklarına rağmen yılmadan yola devam eden biri olmak istiyordu. Derin bir nefes aldı. O sırada arka plandan müzik verildi.
Müzik durdu. Yoongi rap yaparken söylediği coşkulu havaya kapılmıştı. Ne olacaksa olacaktı şimdi.
"Performansınız değerlendirmeye alınacak."
Yoongi soran gözlerle bakmaya devam etti. Bu kadar mıydı yani? Başka türlü bir reaksiyon bekliyordu. Dikilip durmaya devam ettiği için alaylı bir uyarı aldı.
"Biz sizi ararız."
Yoongi hayal kırıklığı ile odadan çıktı. Ne olmuştu şimdi? Belirsizlikten nefret ediyordu. İyi bir performans sergilediğini düşünüyordu. Jüri ise beğendiğini belli eden bir tepki göstermemişti. Kafası iyice karışmıştı. Çıkışta atlamayı düşünüyordu. Şimdi ise sonuçları beklemesi gerekecekti.
Düşünceleri birden dağıldı. Yoongi, birinin onu izlediğini hissetti. Arkasına bakınca seçmelerden önce baktığı çocuğun ona baktığını gördü. Birden içinde bir sıcaklık hissetti. Bu gibi soğuk ve katı olan kalbinde bir şeyler kıpırdadı. Bu tarif edemediği duygudan korktu. Dışarı çıkmak üzere kapıya yöneldi.
------------------------------------------------------------------------------------------------
İkinci bölüm sizlerle :) Pek hızlı gitmek istemiyorum. Okuyan herkese teşekkür ederim. Görüşlerinizi bildirmeniz güzel olur. Bir sonraki bölüm görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
FanfictionHayatı boyunca bir gölge gibi yaşayan, ruhu yaralarla dolu yorgun bir çocuğun hayatla, kalbiyle ve kendiyle olan mücadelesine şahit olun. Ekleme: Hikayenin ilk birkaç bölümünün yavaş ilerlediğine dair birkaç görüş aldım. Sonrasında daha çok tempo k...