E, hadi!

868 75 8
                                    

"Hazal, beyaz gömleğimi gördün mü ağabeyim? En son sen asıyordun."
"Ağabey, bende gün de yüz kere yüzümü, üç günde en az bir kere de arkadaşlarını asıyorum. Nasıl hatırlayayım?" Yahu, bunlar evlenecekte "eş" olacaklar.
"Acıyorum valla sizi alacak olan kişiye."
"Ağabeyciğim, kadınlar zaten doğası gereği 'eş' olarak doğarlar. Ben kendime 'anlamlı' birini bulmaya çalışıyorum. Eş anlamlı olacağız yani. O kişi anlamlı olduğu sürece sıkıntı yok."
"İnşallah senin gibi Türkçesi düzgün biriyle birlikte olursun, Hazalcığım. Yoksa bu istediği karşılayacak adam piyasa da yok." Bu tarz cümleler konuşuyorum ki, ileri de 'sevgili' olduktan sonra Allah korusun başına bir şey gelirse rahatlıkla bana söyleyebilsin. On dakikalık 'gavat' numarası yapıyorum. İnşallah bu numaram kızların beynine yerleşip, "Ağabey, Berkecan bizi çağırmış. Bizi bırakır mısın?" şeklinde ilerlemez. Yoksa o Berkecan'ı arabanın vites koltuğa oturtup, 1'den 3'e, 3'ten 5'e, 5'ten 3'e attırtmam gerekecek. Üçüncü beşin lafı olmaz sonuçta. Ki, Devrim'in ismiyle çok ters bir kişilik olduğunu herkes bilir. Hayatta devrim yaratıp, erkek arkadaş olayına yakın durmaz. Çocuk kız arkadaş olayına bile yakın durmuyor. Bu durumu hiç kaldıramaz. Onun yerine çocuğu dağa kaldırır.

Annem, seslerimizi duymuş olacakki getirdi beyaz gömleğimi. Sonrasında derin bir iç çekti.
"Ahh.."
"Ne oldu anam?"
"Ben bu DS'den almıştım. Saklayacaktım... Damatlık gömleğin olarak. Baktım senin evleneceğin yok getirdim dolabına koydum."
"Ne zaman aldın ki bunu?"
"Yirmi dört yaşında."
"Ne zaman dolabıma koydun?"
"Üç ay sonra."
"Sağ olma anne ya, çok şans tanışmışsın bana gerçekten."
"Oğlum, ben sana şans tanıdım ama kızlar sana tanımadı. Ben ne yapayım? Asuman kızımla mı gidiyorsunuz?"
"Evet, anneciğim. O otele kadar gelmeyecek ama uygun bir barınak bulduğum an onu oraya bırakacağım."
"Dalga geçme kızımla! Ayrıca nesi varmış?"
"Haklısın, anneciğim. Fazlası vardı mesela bıyıkları artık yok. Daha detaylı araştırma yapamadım henüz."
"Şerefsiz, sapık! Babanla seni dinlene dinlene dövdüğümüz anı unuttun mu? Sapıklığı senden uzaklaştırmaya çalıştıkça, sen daha çok içine alıyorsun! Allah belanı vermesin."
"Sakin ol, kraliçem. Şaka yaptım." Yok, yapmadım. Ucundan kenarından görebilsem ben gerisini hayal ederim zaten. Yok, anam. Oda yok. 0'a, 0 elde var sıfır.

Bavulumu alıp, aşağı indiğimde Asuman kırmızı bir elbiseyle karşımda duruyordu.
"Ne kadar boğa varsa üzerime çöksün diyorsun yani?"
"Kıskanma, Haruncuğum. Ben olanı güzelleştiriyorum."
"Ne kıskanacağım kızım? Sen kendine bak, sırf selam vermeyeyim iki baldır ellemeyeyim diye hasta numarasını yaptın. Yedin de iğneyi."
"Hastaydım ben. Yoksa yapmazlardı."
"Acil doktoruna para uzatırken gördüm seni, bir de hala yalan söylüyor. Adam başından sağmak için parol yazmış."
"Ne alakası var ya? Ben gerçek mi sahte mi diye kontrol ettiriyordum. Bilinçli adam sonuçta."
"He, kızım he. Bilinçli adam. Döviz bürosu mu o adam? Merkez bankası mı? Hainsin sen."
"Sensin hain. Annen olsam adını İtalya koyardım."
"Sende kendine çok güvenen Almanya'sın herhalde." Bir kaç dakika daha tartışsaydık güncel tarih bilgilerimiz kapışacaktı. Hazal'ın çok kötü tarihi bile düzelecekti. Koyun ikimizi dershane sıralarına, ful net çıkarttırmazsak ne olayım. Asuman ve kırmızı elbisesi arabama binmek için hamle yaptı.
"Seni alıyorum ama kırmızı elbiseni asla. Çıkart gel öyle bin."
"Ne?"
"Kırmızı elbiseni almıyorum. Çıkart onu."
"Harun, üstümdeki elbisenin bir ton koyusu senin gözlerinde olacak şimdi. Delirtme beni, uçağı kaçıracağız."
"Bindirmiyorum, bin-dir-mi-yor-um!" Yahu, benim gibi boğalıktan uzak, naif bir insanı bile kendine çekti elbise. Yolda ruhu bozuk kişiler olacak. Havalimanına gitmek yerine, direkt olarak mapushaneye gideceğim.
"Harun, yemin ederim daha kısasına giyer gelirim. Sür lan arabayı." Hanım efendi kısa olduğunu da kabul ediyor ama asla bir düzeltme, efendime söyleyeyim bir rahatsız olma yooook. Üstüne süzülen boğaları matodor edasıyla yollayayım da gör sen. Seyircilerimiz de hazır. Yolda ki üç yüz on beş bin insan. Ohhh, onlar da izleyeyim derken tedarik şova dönüşsün ortalık. Tek anlayışı "yemek" olan erkeklerin bile dikkatini çeker bu elbise. Sonuç olarak, daha fazla acıkma ihtiyacı hissedilmesi için çoğu yemek markaları "kırmızı" renkte. Ulan Asuman!

Neyseki sapa sağlam havalimanına geldik. Arabanın Camları da siyah. Abaza savunma taksimi geliştirmişim kendimde haberim yok. İnsanın iki tane kız kardeşi olunca mecbur, yapıyor. Giriş biletimizi alıp, bavulları verdik. O sıra ve o bavul yeri tam kırk dakikamızı aldı. Beş dakika sonra zaten uçak kalkacak. Asuman ayağında gökdelenlerle her koştuğu yerde yeni bir bina dikiyordu.
"Harun, hadisene!"
"Sen yavaşla bence. Adamın biri sana bakayım derken kahvesini üzerine döktü."
"Harun, geç kalacağız!"
"Yine tehtit edersin, hiçbir şey olmaz."
"Ya, yürüüüü!" Kızım, bir kere sana uyuz olmuşum. Dediğini yapar mıyım? Yapmam! O bavulun içinde kim bilir ne kadar açık elbise vardır? Tamam moderniz'de, gavat değiliz.

Ne kadar yavaş yürüsem de uçağa yetiştik. Ben o elbiselere suikast düzenleyeyim de gör sen, Asuman Hanım!

Şerefsizsin çünkü, yaparsın!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin