"heryerden sivrisinek gibi çıkıyorsunuz" dedim ve gülümsedim.
"öyle mi?" dedi genç adam. "toka yakışmış"
Bunu duyduktan sonra, ani bir kahkaha patlattım ve adam gülümsedi. Utanmıştım!
" yanlız.." dedi gülümseyerek. "sizi her gördüğümde farklı bir ruh hali içerisindesiniz" dedi gözlerime bakarak. "sizi ilk gördüğümde aniden arabama binen ve bana emir veren sinirli, telaşlı ve endişeli bir kadını oynuyordunuz. Dün gece hüzünlü ve mutsuz bir kadın.." dedi ve duraksadı. "bugün ise..Mutlu bir kadın" dedi gözlerimin içine bakarken. Yeşil gözleri neşeli ve parlaktı.
Bu dediklerine karşılık gülümsedim ve "burada mı oturuyorsunuz?" dedim davetkar bir sesle.
"sizce? " dedi ve ardından bir kahkaha patlattı. Uzun zamandır gördüğüm en neşeli insandı.
"size kahve ısmarlayabilirmiyim..bu arada adını-"
"Kuzey" dedi otuz iki dişiyle gülümseyerek.
~
binanın lobisinde bir insanla yarım saat boyunca sohbet edebileceğim aklımin ucundan geçmezdi. Sonunda oturma ihtiyacımı hatırlamasaydım sanırım akşama kadar lobide kalabilirdik.
Sitenin 10 dakikalık mesafe uzaklığında olan Starbucks'a girene kadar hala derin bir sohbetin içerisindeydik. Kalın, ağır kapıları açıp içeri girdiğimizde soğuk kış gününde içimi ısıtan sıcaklık hissiyle gülümsedim.
latte ve Sıcak çikolata aldıktan sonra bir masaya geçip oturduk.
"sıcağı seviyorsun" dedi yine otuz iki dişiyle gülümseyerek.
"sıcağı ve sıcağı hissetmeyi seviyorum" dedim.
"İnsanlar en çok güzel anılara sahip olduğu mevsimleri severmiş." dedi. Bu adam aralıksız gülümsüyordu.
"sanırım bu doğru" dedim kafamı yukarı aşağı sallayarak. "peki siz hangi mevsimi seviyorsunuz?"
Kuzey bir an Anya'nın onu terk ettiği o soğuk kış gününü hatırladı. Anya'nın evinin kamelyalarla dolu bahçesinde, elleri soğuktan morarmış, yanakları kızarmıştı.
"sıcak" dedi ve sıcacık lattesinden bir yudum aldı. "kesinlikle sıcağı daha çok seviyorum."
Duru buna karşılık gülümsedi. "Ben Duru. "
~
1 saatten sonra artık sohbetimiz daha koyuydu. Sanki Kuzeyi uzun zamandır tanıyormuş gibi rahattım ve ona Arası ve lise dönemlerimde yaptığım hatalarımı anlattım.
"Onu sevdin mi?" dedi ellerini birbirine dolayarak.
"bilmiyorum. Kimi sevdiysem bana düşman oluyor. Yani bende kalacağını söyleyip, aramalarıma cevap vermemesi..Herşey ortada. Kendimi avutmayacağım." dedim kabullendiğimi anlamasını istiyordum.
"Peki ya sen?" dedim hızla.
"mutsuzdu" dedi Kuzey. "çok güzel bir kadındı ama mutlu olsaydı daha güzel olurdu." dedi ve duraksadı. "mutlu olunca kim biraz daha güzelleşmezki?" dedi ve saatine baktı. "kalksam iyi olacak sanırım. Beni bekleyen çocuklar var." dedi ve ellini uzattı. Hala gülümsüyordu.
Elleri sıcak ve yumuşaktı. Gitmesini istememiştim. Sohbetini, sıcaklığını sevmiştim..
~
"çocuklar mı? " dedi Miray. "Yani evli falan olabilir" dedi kitabından gözlerini ayırmayarak.
"Ama terk ettiğini söyledi." dedim tek solukta. "Yani sevdiği kadının. "
"adı üstünde" dedi Gökçe. "evlendiği kadını sevmiyor olabilir. Günümüzde hangi evlilik sevgiyle oluyor ki?" dedi.
"öyle ama.." dedim bir an iç çekerek.
"iyide buna neden bu kadar taktın Duru?" dedi Miray.
"n-ne takması!" dedim sinirle. "sadece okadar yaşlı görünmüyordu."
Sahiden insanların özel hayatlarını neden bu kadar kafaya takıyordum? Sadece Starbucks'ta birşeyler içmiştik bunu merak etmemem gerekiyordu. Kendime kızarak yukarı çıktım ve yumuşak yatağıma kendimi bıraktım..
~
Markete gitmek için hızla binanın çıkışına doğru yürümeye başladım. Kimsenin beni bu halimle görmemesini umuyordum çünkü saçlarım kirlenmişti ve hafif dalgalı olan saçlarım resmen birbirine yapışmıştı. pijamamın üstüne geçirdiğim kalın montum ve ugglarımla berbattım.
"Duru? " diye seslendi arkamdan bir ses. Aman Allahım! Kuzeyin sesini işittiğimde paytak paytak adımlarımı hızlandırdım.
tekrar "Duru?" diye seslendiğinde duraksadım ve bir anlık cesaretle arkamı döndüm.
"Evet?" dedim hızla. Gözlerimi kapatıp hemen oradan kaçmayı diledim ama nafileydi. Resmen beni yağlı saçlarımla görmüştü!
"yarın..." dedi. "musaitmisin?" gözlerimi açtım ve "evet..Yani sanırım. " dedim şaşırarak.
"Bizim çocukların..." dedi sakince. " okulda gösterileri var ve gelip onları görmeni çok istiyorum. " dedi ve otuz iki dişiyle sırıttı.
"a-a ben." dedim telaşla. Çocukların gösterisi mi! Allahım bu adam evli olamazdı.
"kalbinde onların sıcaklığını hissedeceksin." dedi gözlerime bakarak.
"Pekala..." dedim yarım ağzımla gülerek.
" yarın akşam 7.30'da Amerikan koleji'nin ilk okul binasında." dedi gülümseyerek. "şimdi gitsem iyi olacak. Umarım gelirsin." dedi ve güldü.
Bir kaç adım attıktan sonra arkasını dönüp "saçlarının yeni halini sevdim" dedi ve göz kırptı.
Bense içimden kendime nefret dolu sözler yağdırıyordum. Ne? yağlı saçlarımın yeni halini sevmişmiydi? banyoya girmeye üşenmeseydim böyle olmayacaktı. Sinirli adımlarla hızla markete gitmek için binadan sonunda çıktım..
~
küçük bir erkek kürsüye çıktı ve konuşmaya başladı.
"göşterimize gelen herkese çok teşekküy edeyiz" dedi o sevimli sesiyle. Okadar tatlıydı o sevimli suratını yemek istiyordum. Bu arada gözlerim hala Kuzeyi arıyordu. Gösteri başlamak üzereydi ama o neredeydi? Sonunda ışıklar kapandı ve bir sürü çocuk ingilizce bir çocuk şarkısını tek bir ağızdan söylemeye başladı. Hepsinden sonra upuzun boyu ve parlayan yeşil gözleri ile çocukların arkasından Kuzey çıktı ve onlara eşlik etmeye başladı. Tüm veliler belli bir ritimde alkış yaparak onlara ayak uydururken yan tarafımdaki bir ses ile irkildim.
"ne kadar sevecen bir adam, değil mi? " dedi kadın gözlerini Kuzeye dikerek.
"Evet." dedim. Hala büyülenmiş bir şekilde onu ve neşeyle şarkı söyleyen çocukları izliyordum.
"o benim oğlum." dedi kadın hala gözleri Kuzeydeydi. Suratımı şaşkınlıkla kadına çevirdim. "Sanki öğretmen olmak için yaratılmış gibi.." dedi. Duyduğum son şey şaşkınlığımı dahada arttırmıştı. Öğretmendi demek..
Gösteri bittiğinde kendimi mutlu, huzurlu ve neşeli hissediyordum. Çocuklar okadar sıcak, o kadar neşeliydi ki insanın mutlu olmaması elde değildi.
Sahneden inip, bana doğru gelen Kuzeye baktım. "Harikaydınız" dedim.
"beğeneceğini biliyordum." dedi otuz iki dişiyle gülümseyerek.
"bu arada ben.." dedim ve kafamı annesinin oturduğu tarafa çevirdim. Ancak orada değildi..
Kuzeyin omzumu dürtmesiyle kafamı daldığım taraftan çevirip ona baktım.
"birşey mi oldu?" dedi.
"H-hayır." dedim gülerek. Hala yanılıp, yanılmadığımı düşünüyordum.
"ozaman bir kahve? " dedi neşeyle.
"Elbette. "