Arabaya bindiklerinden beri tek kelime etmemişti Zeynep. Aşk, nefret, hırs, pişmanlık, üzüntü, sevgi bütün duyguları aynı anda yaşıyordu çünkü. Arabayı gaz pedalından ayağını çekmeden sürmüş Pedro'yu hastaneye yetiştirmişti, şimdi içeride müdahale ediliyordu adama. Doktor çıkınca durumunu sordu. Yunanca ve tıbbi terimler kullandığı için anlayamamıştı. Yunanca bilmediğini, İngilizce konuşmasını rica etti nazik bir doktordu ona vakit ayırıp İngilizce olarak açıkladı durumunu. Burnun kırıldığını müdahale ettikleri için kalıcı bir hasarı olmadığını ayrıca yüzüne aldığı darbelerden kaynaklı morluk ve şişme olacağını bunun içinde gerekli ilaçları reçeteye yazdığını söyledi.
Üzüntüyle Pedro'nun yanına girdi.
"Ben gerçekten çok üzgünüm. Özür dilerim benim yüzümden bu hale geldin. Benimle görüşmek istemezsen seni anlarım ama izin ver iyileşene kadar sana bakayım."
"Şu suratının haline bak Zeynep, ağlamaktan gözlerin kıpkırmızı ve şişmiş. Hem ne saçmalıyorsun sen? Ben sana söylemedim mi ne olursa olsun ben kabul ediyorum diye. Senin bir suçun yok kendini üzme lütfen."
"Sen bana kızmadın mı? Benim yüzümden burnun kırıldı, yüzüne darbe aldın."
"Kızdım, kızdım ama kendini üzüp ağlamana kızdım. Çok çirkin görünüyorsun nasıl böyle ortalarda gezebiliyorsun?"
"Şuna bak ya ben senin için bu hale geleyim sen bana hakaret et."
"Şekerim güzellik her şeyden önce gelir. Neyse ki bu halimle bile senden daha güzelim. Hem burnumu beğenmiyordum zaten bu sayede estetik yaptırabileceğim. Annem bu konuya biraz tepkiliydi de bu bahanem olacak."
"Sen geçekten delisin" dedi gülümseyerek. Güzel bir dost bulmuştu bu yabancı ülkede. Zeynep biliyordu Pedro'nun ona sataşma nedeni hissettiği suçluluk duygusunu yok etmek içindi. Canını yakan insanların dışında böyle güzel insanlarda vardı işte. Hastaneden çıkıp Eftalya'ların evine geldiler. Zeynep suçlulukla "annene ne söyleyeceğiz?" diye sordu. Pedro umursamazca başını salladı "Ben uydururum ona bir şeyler merak etme" dedi. Ardından artık konuşma zamanının geldiğini düşünerek konuştu.
"Plan işe yaradı, bak sana ortada olan tek şeyi söyleyeyim bu adam seni deli gibi seviyor."
"Saçmalama sevse aldatır mıydı Pedro? Planın en iyi yanı içimdeki her şeyi söyledim yüzüne onun. Hak ettiği tokatı da attım."
"Peki tek bir şeyi düşünmeni istiyorum sen aramıza girdiğinde Mehmet'in sana söylediklerini."
"Sana şunu itiraf edeyim hatırlamıyorum. Ne kendi söylediklerimi ne onun kurduğu cümleleri. Sadece gözleri aklımda kalan. Orada pişmanlığı, siniri, şaşkınlığı aynı anda gördüm."
"Tamam o zaman şimdi hiçbir şey düşünme ben eve gideyim sende dinlen biraz."
Onların evine gittiklerinde kapının önünde piknikte bıraktıkları eşyaları buldular. Zeynep şaşkınca "Ben o anda bunları almamıştım ki" dedi. O anda gitarın kabına sıkıştırılmış kağıt dikkatini çekti Pedro'nun. Uzanıp kağıdı aldığında dörde katlanmış kağıdın üzerinde Pedro Manolas'a yazıyordu. Kağıdı açtı ve İngilizce yazılmış notu okudu sesli şekilde. Zeynep inanmayıp kağıdı eline aldı okudu.
Zeynep benden vazgeçmiş, gitmemi istedi ve gidiyorum.
Ona iyi bak...
Mehmet
Ağlamamak için gözlerini sıkıca kapattı. Titreyen sesiyle, "Pedro bu bende kalabilir mi?" diye sordu. "Kalsın. Bu adam senin için senden vazgeçecek kadar çok seviyor Zeynep" dedi.
Hiçbir şey söylemeden eve döndü kız. Koşarak odasına gitti ve bağıra bağıra ağladı. Gitmesine, gelmesine, sevmesine ve hala onu seven kendisine kızdı. Gün doğana kadar gözyaşları geceye karıştı. Atina'nın göğünde sessiz çığlıkları yankılandı. Yağmur başladı bardaktan boşanırcasına, sanki şehirde onun haline ağlıyordu. Yıldızlar yoldaşı oldu, hayatında ilk defa o gece ölmek istedi. Bu kadar acıyı kaldıramayacağını hissediyordu. Omuzları çökmüş, bedeni halsiz düşmüş bir halde bıraktı kendini yatağa.
Mehmet otele gidip eşyalarını aldı çıkışını yaptı. Galeri işini de halledip doğruca havalimanına gitti. Önce İstanbul'a oradan da Trabzon'a uçtu. Kafasını başka şeylere yorarken Zeynep'i düşünmedi. Bundan sonra da düşünmeyecekti.
Evin kapısını çaldığında sabah olmak üzereydi. Bu saatte oğlunu kapıda gören Aziz hiçbir şey sormadan kenara çekildi. Mehmet odasına gidip eşyalarını toparladı ve Zeynep'in ona çocukken doğum gününde hediye ettiği küçük metal kutuyu aldı, kağıt kalem alıp gerekli şeyleri yazdı, aşağı indi. Aziz "yine mi gidiyorsun oğlum?" diye sorduğunda babasının elini öpüp "Hakkını helal et baba. Gidip de dönmemek var. Zeynep'i görürsen bir gün ona dağ evine gitmesini söylemeni istiyorum" dedi. Oğluna sarılıp alnından öptü "Daha önce döndün yine döneceksin bekleyenlerin var" dedi. Arkasına bakmadan çıktı ve arabasına bindi. Babasına cevabını arabada verdi "Artık bekleyenim de geri dönmek için sebebim de yok baba."
Ahırdan çıkan Asiye karşısında torunu Mehmet'i görünce şaşırdı. "Ne oldi da karga bokuni yemedan çiktun geldun?" ama sorusunun cevabını dudaklarından değil bakışlarından aldı. Gidiyordu yine torunu bu sefer başka bir şey de vardı o gözlerde çözemediği. Mehmet bir şey demeyince elini uzattı "Hakkum sağa helali hoş olsin gözümin nuri. Allah'a emanet ol" dedi. Mehmet babaannesinin uzattığı elini öptü ve arabasına geri bindi.
Gelmişti işte yine buraya, Zeynep ile gizli yerlerine. Ne kadar mutlulardı burada piknik yaparken, fotoğraf çekilirken ve söz verirken birbirlerine. Altında oturup piknik yaptıkları ağacın dibini kazdı ve elindeki küçük metal kutuyu koydu oraya. Üzerini toprakla kapatıp bir tepe oluşturdu üstüne de bulduğu taşlarla Z harfi yaptı.
Son işini halletmek için dağ evine doğru yola koyuldu. Akşama kadar buradaki işlerini de bitirdi, evi kilitleyip çıktı. Her şeyin başladığı bu ev, her şeyin sonu oldu Mehmet için. Hayallerini, sevgisini, düşüncelerini o eve kilitledi. Ruhu çığlıklarla acısını haykırırken yüzüne bir gülümseme kondurdu. Şuanda sadece işini yapacak ve kimseye acımayacak Mehmet Yılmaz vardı herkesin karşısında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN SESİ VAVEYLA
Ficción GeneralKaradeniz'in iki deli, inatçı, gururlu, hırçın aşıkları Mehmet ile Zeynep. İmkansız dediği ne varsa oldu Zeynep'in hayatında. Mehmet'in beni sevmesi imkansız, aldatması imkansız dedi. Hepsi de oldu işte, kadere akıl sır ermiyordu. Önce kahkaha oldul...