Gerçekler

466 12 0
                                    

Gözlerini açtığında her şeyin bir rüya olmasını diledi Zeynep. Odanın halini görünce rüya olmadığını gördü. Bir duş alıp kendine geldi, saçlarını kuruladıktan sonra Mehmet'in dediği mektubu bulmaya karar verdi. Benim kokum en son yatak odasında kalmıştır diye düşündü ve Mehmet ile birlikte kaldıkları odaya girdi. Dün fark etmemişti ama şimdi yatağın üzerinde duran kendi tişörtünü gördü eline alınca altındaki zarf ortaya çıkmıştı.

Demek ki benden tamamen vazgeçmişsin ki kokumu burada bırakıp gitmişsin diye düşündü. Tişörtü kokladığında Mehmet'in kokusunu aradığını fark etti bir an yine kendisine kızdı. Tişörtün kesilmiş olduğunu görünce "Geri zekalı tişörtten ne istedin de kestin" diye kızdı. Siniri bir kenara bırakıp odaya geri döndü ısınmak için şöminenin önüne oturdu mektubu okumaya başladı.

Zeynep, Trabzon'a döndüğümüz gün sana senin bulabileceğin bir ben var bu evde demiştim. İşte sana Mehmet Yılmaz'ı anlatıyorum. Ben babamın şirketinde çalışmıyorum çünkü Milli İstihbarat Teşkilatında, İstihbarat Uzmanıyım. Şirketi gerçek kimliğimi gizlememi sağlamak için kullanıyorum ben.

Karın dediğin Alev'e gelecek olursam. Ben Şırnak'ta görevdeyken, Alev doktor olarak Şırnak'ta çalışıyordu. Ben yaralandığımda tanışmıştık. Çok kere yaralımız olduğunda evde tedavi etti. Hastaneye gidemiyorduk kendimizi açık etmemek için. Bizim sivil asker olduğumuzu düşünüyordu hiç soru sormadı o yüzden. Araştırdım onu güvenilir biri olduğunu anladım. Teröristlerin güvenini kazanıp içlerine girdim. Silah sevkiyatlarını sağlıyordum onlara göre.

Çatışmada yaralanan teröristleri sığınağa getirdiler o gün bende oradaydım. Bir doktoru kaçırdıklarını söylediler, gitmedim kaldım. Getirdikleri doktor alevdi. Beni görünce tanıdı ve bana sahte ismim Tufan diye seslendi. Durumu kurtarmak için polislerle girdiğim çatışmada yaralandığımda beni tedavi ettiğini kimseye bir şey söylemediğini, Alevin bizim yanımızda olduğunu söyledim. Böyle bir iki yalan hikaye daha anlattığımda ikimizi de kurtarmıştım. Alevi sağ bıraktılar istedikleri zaman yardım etmesi koşuluyla.

Alev'e de artik bana yardımcı olması gerektiğini söyledim. Teröristlerin İstanbul'da Galata Kulesi ve çevresini yerle bir edecekleri planı duymuştu sığınağa yaralıya bakmaya gittiğinde. Bunu bana söyledi ve hemen harekete geçtim ancak iki gün sonra Alev'in tayini Bursa'ya çıktı. Burada kalması gerekiyordu aksi halde peşine düşüp öldürürlerdi. Tayini iptal ettirmek için yıldırım nikahı kıydık. Nikahtan sonra ona gerçek kimliğimi anlattım. Başta şok olsa da sindirdi kısa sürede. Bizimkisi sadece evrak üzerinde bir evlilikti ayrı evlerde yaşıyor kendi hayatımıza devam ediyorduk.

Alevin bize aktardığı bilgiler sayesinde planlarını bozduk. Ama benim açığımı yakalayıp askerle iş birliği yaptığımı düşünmüş, peşime düşmüştü başlarındaki adam. Onu ortadan kaldırdım. Durumu üst yetkililere bildirdiğimde beni Şırnak'tan aldılar. Bir süre ortalarda görünmemem gerekiyordu bende Trabzon'a geldim. Alevin durumunu da anlattım korumaya aldılar onuda. Hemen boşanma davası açtım evli olmamıza gerek kalmamıştı. Evli olduğumu annem ve babamdan başka kimse bilmiyordu ne kadar az kişi bilirse o kadar iyiydi.

Alev, dağ evine geldiğimizde bana iyi olduğunu söylemek için aramıştı, kurtulmasına sevinmiştim. Boşanma duruşmasının tarihi belirlendiği gün Özgür'lerin kına günüydü. Sana evlilikle ilgili dağ evinden sonra hiç konuşmamıştım o güne kadar çünkü kağıt üzerinde evliydim.

Seni çok seviyorum Zeynep, bunları sana anlatamadım çünkü kurallar çok katıydı. Evlenmeden bir milli istihbarat teşkilatında çalıştığımı sana söyleyemezdim.Bizlerin sosyal medya kullanması yasaktır, gizlenirken fotoğraflarımın görülmesi kötü olacaktı bu yüzden hep Ela'ya karşı çıktım benim fotoğrafımı koymaması için. Senin güvenliğin içinde bilmemen ve yanımda görülmemen en iyisiydi. Sana bir zarar gelmesini kaldıramazdım.

Atina'ya geldiğimde seni izlemeye başladım. Pedro'yu araştırdım ve sen üniversitedeyken tanıştığınızı öğrendim. Davranışlarınız, hitap şekliniz sevgili gibiydi ama ben bunu inatla inkar ediyordum. Bir gün Pedro sana jartiyeri uzattığında onunla birlikte olduğunu anladım. Yoksa böyle bir şeyi sen almazdın hele bir erkekten asla.

O gün kıskançlıktan deliye döndüm. Benim dokunamadığım tenine o sahip olmuştu. Ama seni öyle çok seviyordum ki bunu önemsemediğimi fark ettim. Bir damla kan için değil sen olduğun için böylesine aşıktım sana. Ertesi gün Pedro evlenme teklifi ettiğinde senin hayır demeni bekledim delice. Sen evet dediğinde bütün kontrolümü kaybettim. Bana bakışlarında sevgi yerine nefret, öfke ve büyük bir boşluk vardı yalnızca. İşte o an anladım ben senin için bitmiştim. Beni gerçekten sevmiyordun orada Alev'in gerçekten karım olmadığını anlatsaydım inanmayacaktın.

Sen ve senin sevgin olmadan yaşamanın bir anlamı yok benim için. Yalnızca senin mutlu olmanı istiyorum. Eğer bir gün bunları okursan asla üzülme benim için. Kısa da olsa ömrümün en güzel zamanlarıydı seninle geçirdiğim günler. Pedro ile ömrünün sonuna kadar mutlu ol. Senin gerçekleri bilmeni ve kafandaki soru işaretleri olmadan hayatına devam etmeni istiyorum. Sevgi böyle bir şeymiş senin için kendimden vazgeçiyorum.

Sesin,

Yaşama döndürdü duran kalbimi.

Varlığın,

Yaşamaya sebep kıldı bu alemi,

Ömür dediğin nedir iki?

İki nefes aralığı.

Yoksan,

Neyleyeyim sensiz yaşamayı...

Bitmişti mektup. Aklı inkar ediyordu okuduklarını, gözleri yanıltıyordu onu. Üç kere okudu baştan sonra kabullendi. Mehmet'e olan bütün kızgınlığı, kırgınlığı geçmişti bir anda. Uzun süredir beklediği geçerli sebepleri sunmuştu adam ona. Bunca acı bunun için miydi diye düşündü. Keşke her şeyi en baştan anlatsaydın da acı çekmemiş olsaydık dedi.

Bu kadar gerçek fazla gelmişti bir anda ona. Üzerine hiçbir şey almadan kendisini dışarı attı, soğuk hava iğne gibi battı yüzüne. O anda atladığı şey aklına geldi. Mehmet ölmüş müydü şimdi? Hayır olamaz, Mehmet her şeyi böyle anlattıktan sonra beni tamamen terk edemezsin buna izin vermem dedi kendi kendine ve hemen eşyalarını topladı. Masanın üzerinde duran yüzük kutusunu da alıp çantasına attı.

Evin kapısını kilitlerken bir arabanın gelip kendi arabasının yanında durduğunu gördü. Arabadan inen Aziz'di, koşarak Zeynep'in omuzlarından tuttu.

"Zeynep, Mehmet'in yanına gitmelisin."

"Ne oldu ona, kötü bir şey olmadığını söyle ne olur Aziz amca. Ya-yaşıyor değil mi o?"

"Yaşıyor bunu bil yeter. Atla arabana şimdi beni takip et."

Sorgusuz sualsiz Aziz'in söylediğini yaptı ve yola çıktılar. Yüreği ağzında atıyordu Zeynep'in, gözleri dolmaya başlayınca onları akıtmak yerine geri gönderiyordu. Aklını dağıtmak için bir şarkı açtı ve bağıra bağıra ona eşlik etti. Böylelikle kendisini şarkıya adapte etti.

Arabadan indiğinde havalimanına geldiklerini gördü. Aziz ondan önce içeri girmişti Zeynep ise kenarda adamın gelmesini bekliyordu. Aziz yanına geldi "Kızım İstanbul'a gidiyoruz şimdi. Kimseye bir şey anlatmanı istemiyorum. Babanla ben konuştum onları düşünme" dedi. Zeynep uyuşmuş gibiydi başını sallayarak onayladı adamı. Ağzını bir açsa konuşmak yerine Mehmet'in adını haykıracaktı. Aşık olduğu adamın deniz gözlerini görmekten başka bir şey istemiyordu. Konuşmak gereksiz geliyordu dinleyen Mehmet olmayınca.

İstanbul'a inip özel bir hastaneye geldiler. Asansöre binip Mehmet'in yattığı odaya giderlerken koridorda Fatma Hanım Aziz Beyin gömleğine yapıştı ve bağırdı "Aziz oğlum içerde, onu kurtaramadılar." Zeynep duyduğuyla saatlerdir açmadığı ağzını açtı. "Mehmet" diye haykırdı ve bir çığlık attı. Kulakları sağır eden, gök kubbede yankılanan, ciğerleri dağlayan bir çığlık. Zaman durmuş, duyulan yalnızca bu çığlıktı. Ne bedeni ne de ruhu bununla baş edemeyecek durumdadır göz kapakları kapanırken kendisini karanlığa teslim eder.

AŞKIN SESİ VAVEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin