10. Bölüm Vini uahera gaymiş!

17 4 0
                                    

Deniz
Bizimkilerle herzamanki buluştuğmuz yerde indim. Onlarda beni bekliyodu zaten. "Abimler bugün geliyomuş!" Dedi okyanus yerinde zıplayarak. Yerinde duramıyodu. Bu haline gülümsedim. Buse ise düşünceliydi. "Hop! Yavrum abin geliyo. Ne bu asık surat-" dedi yusuf ve cümleyi nasıl tamamlığcanı düşündü. "Bune çirkinlik." Dedi yalandan suratını ekşiterek. Omuz silkerek "Sonuçta devamlı biyerlere gidiyolar. Ben alıştım." Dedi. Burdan anlaşılıyoki abisine hala küstü ve barışmaya niyeti yoktu. Araz abi kim bilir abisi nekadar üzgündür. Buse bizim gibi değildir. Asla birini kolayca affetmez. Araz abimi kolayca affetmicekti. "Neyse. Bugün onları karşılamaya gidelimmi?" Dediğimde hepsi kabuletti. Buse ise istemeyerekte olsa kabuletmek zorunda kaldı.
Havalimanın kapısının önünde beklemeye başladık. Bir yarım saart sonra abimler çıkımıştı. Abiler konseyi bize hem sevinmiş hemde azarlar gibi bakarken diğer abilerimiz sevinmişti. Hemen abimin boynuna sarıldım. Okyanusta öyle. Diğerlerine sarıldık. Ama buse araz abiye sarılmamıştı. Umarım bu sorunu bu akşam çözerlerdi.
Kızlarla abimin arabasına binmiştik. Diğerleride başka arabalara dağıldı. Yerimya. Böyle bir durum olduğunda bizim gariban erkekler sürekli dağılıyolardı. Arabaya bindimizde abim arabayı çalıştırdı. Gruptan mesaj gelince telefonu elime alıp kimden geldiğne baktım. Gerçi ya bizim kızlarla özel grubumuzdan yada bir değişiğiz dendir (bu grupta erkeklerde var).

Lafaramızda🤐😜
Okyanus: Kız sarı. Bugün sende bir gariplik var.
Deniz: nasıl bir gariplik.
Buse: Bilmem. Dalgınsın mesala.
Ceylan: Aynen. Kaç saattir yolculuk yapıyoruz. Sen kulaklığnı açıp müzik dinlemeye başlamadın.
Buse: Aynen.
Deniz: Tamam söylicem. Ama bağırmayın.
Hepsi birden: TAMAM! HADİ SÖYLE.
Deniz: Tamam. Rüzgar beni öptü.
"NEEE!" Allahtan bağırmayın demiştim. Acaba bağırsalardı neolurdu. "Neye bağırıyosunz yine." Dedi abim üstteki aynadan bize bakarak. "Abcim şey-" diyip şirince gülümsedim. Bir kaç saniyede şaçma sapan bir yalan uydurdum. "Abicim vini uahera gaymiş! İnanabiliyomusun?" Dedim yapmacık bir şaşkınlıkla. "İyide sen vini uahera sevmezsinki. Hatta 'top topçu olalı böyle top görmemiştir' dememişmiydin." Dedi abim. Şuan solyanımı okyanusun bakışlarıyla yaktığnı hissediyodum. Abicim bunu bir vini hayranı yanında söyleyerek heleki okyanus gibi bir fanın yanında söyleyerek beni öldürtmeye mi çalışıyosun. Şuan osmanlı ordusu gibi iki ateş arasında kalmıştım. "İnsanların duyguları değişir." Deyip tekrar şevimli gülüşümü attım. "Yemedim. Ama neyse." Diyip araba kullanmaya geri döndü.

Deniz: Lan siz malmısınız? İsterseniz megofonla anons yapsaydınız?
Ceylan: Biran tutamadık kendimizi.
Deniz: Neyse tamam. Şimdi sana noldu sen anlat.
Ceylan: Burda değil.
Buse: Nerde?
Ceylan: Akşam evlere dağıldımızda gruba girin.
Okyanus: Kesin mertle ilgili.
Hepimiz: Tamam.
Gruptan çıkıp kulaklığmı takıp annemin kampa gittiğmizde bize gitarla söylediği niniyi açtım. Bu ninini bana hep huzur verirdi.

Ceylan
Saat on iki olduğun hepimiz evlere dağıldık. Tabikide erkekler bizi yalnız bırakmadı. Sanki başımıza birşey gelcekmiş gibi. Herkesi evlerine bıraktıktan sonra son olarak benim evim kalmıştı. Beni tuna bırakıyodu. Evin önüne geldimizde "İğeceler." Diyip el salladım. Bana ifadesiz bir şekilde bakıyodu. Hala ona söylemediğim için kızgındı. Üzgünüm tubacığım. Nekadar ısrar edersen et söylemicem. Arkamı dönüp bir adım attığımda kolumdan tutup durdurdu. Kafamı çevirip ona şaşkın şaşkın baktım. "O gün noldu?" Dedi oldukça düz bir sesle. "Tuna aile sorunları." Diyip tekrar arkamı döndüm. Ama beni yine kendine çevirdi. "Başka birşey." "Tuna uzatma nolur." Diyip evsiz kalmış yavru köpek bakışımı attım. Gözlerini benden çekip başka biryere bakmaya başladı. Biraz yumuşatmak için yanağnı öpmek için dudaklarımı ona yaklaştırdım. Küçüklüğümüzdede böyle olurdu.
Tuna
Sinirlenmiştim. Bana birtürlü anlatmıyodu. Dudaklarımı aralayıp birşey söylemek için kafamı çevirdim. Ama hiç beklemediğim birşeyoldu. Ceylanın dudaklarıyla benim dudaklarım birleşmişti. İki saniye sonra ceylan hemen kendini geri çekti. Gözlerini benden kaçırıp kendini apartmanın içine attı. Bir süre arkasından baktıktan sonra dalgınca yürüyerek eve vardım.
Deniz
Eve vardığımda salonda oturan abimin ve poyrazın yanağından öptüm. Abim onu babanemin yanına göndermişti. Geldiğinde hemen almış olmalıydı. Ben babanemleri pek sevmediğimden dolayı onlara gitmedim. Aslında evde tek kalabilicek kadar büyümüştüm. Ama evde tek kalmaktan çok korkarım. Odama geçip kendimi yatağa attım.

Laf aramızda🤐😜
Okyanus: Haydi anlat bakalım.
Ceylan: Tamam.
Ceylan: Şimsi ben mertin evine gitmiştim. İşte film izledik falan. Saat geçolduğu için eve gitmek için hareketlendim. Gitme dedi işte kaç yıldır beraberiz bakire kız triplerine girmiğceksin diğmi dedi. Sonra işte beni baya zorladı. Bacağna tekme attım ve kafasına vazoyla vurdum. Sonra kaçtım. İşte sonra tunalarda kaldım.
Hepimiz: Şu piçe bak.

Grupta uzun bir süre sohbet ettikten sonra gruptan çıktım. Ceylanın bazı yerleri atladığı belliydi. Onu daha fazla sıkıştırmadık. Yüzde doksan şuan ağlıyodur. Gözlerimi kapatıp uykuya daldım.

Alaz
Eve doğru yavaş yavaş yürüyodum. "Bi bakarmısınız?" Birinin arkamdan seslendiğni duyunca arkami dönüp kimin seslendiğne baktım. Bu oteldeki kızdı. "Meraba." Dedi gülümseyerek. "Meraba" dedim oldukça düz bir sesle. "Ya şey. Ogün senden yani of." Deyip elini alnına koyup sıvazladı. "Ee" dedim. "Yani beni fırasatçı olarak gördüysen-" cümlesini yarıda bölüp "Evet aynen öyle." Dedim. Yüzü kızardı ve kaşlarını çattı. "Ama öyle değilim. Çok ihtiyacım olmasa o teklifi kabul etmezdim." Dedi. "Ama ettin." Dedim. "Çünkü ihtiyacım vardı." "Amacın ne?" Dedim gözlerinin içine bakarak. "Sadece beni yanlış tanımanı istemiyorum." Dedi. Yüzü yavaş yavaş mor rengine dönüşmeye başladı. "Amacın her neyse vaz geç. Birdaha karşıma çıkma." Diyip arkamı döndüm.
Ece
"Amacın her neyse vaz geç. Birdaha karşıma çıkma." Diyip gitti. Bir süre arkasından boşboş baktım. Elimin acısıyka kendime geldim. Hangi ara elimi yumruk yapmıştım. Gözümden akan bir kaç damla yaşı sildim. Her zaman insanlar beni yanlış anlardı. Eve doğru yürümeye başladım. "Ece!" Duyduğum sesle yerimde durdum. Hayatımda en nefret ettiğim ikinci insandı. Arkamı dönüp korktuğmu belli etmeye çalıştım. "Nevar. Paranı sana bankadan yolladım. Daha ne istiyosun?" "Hiç öylesine yanına uğrıyım dedim." Deyip sırıttı. Derin bir nefes alıp "Ne istiyosun?" Yüzüne ciddi bir ifade takınıp "Seni!" Dediğinde sanki üzerimden kaynar sular döküldü. Hiç birşey söylemeden arkamı döndüm. Ama izin vermedi. Hangi ara yaptığnı anlayamadığım bir şekilde beni duvarla kendi arasına şıkıştırdı. Zarzor nefes alıp veriyodum ve iğrenç nefesi yüzüme geliyodu. Kafasını boynuma gömüp kokumu içine çekti. Artık göz yaşlarımı kontorol edmiyodum. Kurtulmaya çalıştıkça kendini daha çok bana bastırıyo. Kafasını kaldırıp bana baktığında nefesim kesildi. Hiç bukadar korkunç olduğnu farketmemiştim. Kulağma eğilip "ben birşey istiyorsam alırım. Şunu aklından çıkarma. Ben bırakana kadar 'ki bırakmaya niyetim yok' benimsin." Diyip geri çekildi. Rahatça nefes aldım. "Allah belanı versin!" Dedim ağlayarak. Beni kolumdan tutup zorla kaldırdı. Tekrar kulağma eğilerek "Sahibinle böyle konuşmak yakışıyo mu?" Dedi. Kendimi evcil bir hayvan gibi hissetmiştim. Yanağımdan öptüğünde tiksintiyle yüzümü buruşturdum. Ağlmaktan gözlerim kan çanağna dönmüştü. "Benim yanımda ağlamakla kendi işini zorlaştırıyosun. Bence biraz benim keyfimi çıkarmaya çalış" diyip gitti. Bende koşarak eve gittim. Çok güzel. Bir saplantılı mafyam eksikti.

İstanbulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin