Yoongi, bavullarını ve sırt çantasını taşıyarak kendisine söylenen adrese doğru ilerliyordu. Girecekleri eğitim şehrin merkezinde olduğundan yurtta barınmaları gerekiyordu. Ailesiyle son iki günü çok iyi geçirmişti. İlk kez bir işe yaradığını hissetmişti. Güzel anların kısa sürmesi üzücüydü belki, ama önündeki hayatı düşlemenin zevki de bir başkaydı.
Bir müddet sonra yurt binasına ulaştı. Dokuz katlı olduğunu düşündüğü binaya hızlı adımlarla girdi. Yol boyunca terlemişti ve en çok nefret ettiği şeydi. Ilık bir duş için can atıyordu. Resepsiyonda gerekli işlemleri yaptıktan sonra asansörle odasının bulunduğu kata çıkmak için hamle yaptı. 5. katta kalacaktı. Odasını başka biriyle paylaşmak zorunda olması can sıkıcıydı, yalnızlığı seviyordu.
Kapıyı açıp bavullarını yorgunlukla içeriye çekti. Yol boyunca uğraşıp durduğu için mecali kalmamıştı artık. Odaya girer girmez yatağın boxerıyla oturan kara kuru bir erkek gördü. Gördüğü en kara tenin sahibiydi sanırım. Çocuk, Yoongi'yi fark eder etmez heyecanla konuşmaya atıldı:
"Selam, ben Hoseok! Görünüşe göre aynı odada kalacağız. Senin yatağın ve dolabın pencere tarafındaki."
Yoongi alnından ter akan bir vaziyette şaşkın şaşkın bakıyordu.
"Ben Yoongi. Sanırım duş almam gerekecek," demekle yetindi.
"Evet, banyo bir harika. Ben denedim, oldukça rahat."
Yoongi hafifçe sırttı. Giysilerini alıp duşa girdi. İyice temizlenip kendine geldi. Çıktıktan sonra bavullarını açıp kıyafetlerini ve eşyalarını yerleştirirken bir yandan sohbet ettiler.
"Sanırım çok iyi şarkı söyleyip dans ediyorsun," dedi Yoongi laf olsun diye.
"Ben mi? Şarkı söylemek mi? Sen aklını kaçırmışsın dostum! Karşında görebileceğin en iyi rapçi duruyor."
"Öyle mi?" diye sırttı Yoongi, "sanırım artık ikinci en iyisin."
Hoseok süzdü iddialı konuşan çocuğu, "Sen de mi rapçisin? Bu inanılmaz dostum. Uyarayım, beni seçip seni seçmezlerse gelip kapıma ağlama."
Yoongi kahkaha attı, "Bak sen! Öyle bir ihtimal yok bile!"
Yoongi ve Hoseok bir süre sohbet ettiler. Kendilerine, ailelerine, yaşadıkları yerlere dair klişe konulardan bahsettiler. Yoongi oda arkadaşının iyi biri olmasına sevindi. Yalnız olmak her zaman ilk seçeneğiydi, yine de anlaşacağı bir arkadaş da fit olmuştu.
"Ben açıktım," dedi Hoseok, "sanırım akşam yemeği servisi 6'da başlıyor. Şu an saat 7, gidelim mi?"
"Olur," dedi Yoongi, "aslına bakarsın bayağı acıkmıştım."
Yataklarından fırlayıp odadan çıktılar. Asansöre binip 9. kata çıktılar. Asansörden çıktıktan sonra merdivenle bir kat daha çıktılar. Yemekhanenin olduğu kat aynı zamanda terastı; isteyen yemeğini terasta yiyebiliyordu. Yemeklerini alıp boş masalardan birine oturdular. Orada yemek yiyen tek tük insan vardı; ileride yemek yiyen iki kişi, terasta ise bir kişi vardı yalnızca.
"Yarın bir konuşma olacakmış konferans salonunda. Resmi olarak eğitimlerin başlama tarihi diyebiliriz. Aşırı heyecanlıyım!"
İç geçirdi Yoongi, "hayırlısı."
"Bu nasıl bir tepki," diye şaşırdı Hoseok, "ölü bir adam gibi konuştun dostum."
Yoongi yalandan sırıttı sadece. Yemekhanenin girişinden bir takım konuşma sesleri geldi. Üç kişi yüksek sesle konuşarak içeri girdi. Öndeki uzun boylu çocuğu bir yerden gözü ısırıyordu. Yanılmıyorsa bu yer altı rap sahnesindeki çocuktu. Tanıdık başka bir yüz daha fark etti Yoongi. Evet, bu oydu, bakıştığı çocuk.
------------------------------------------------------------------------------------------------
Nihayet bir şeyler olmaya başlayacak gibi :) Akşam saatlerinde bir bölüm daha atmayı planlıyorum. Aksilik çıkmazsa bugün iki bölüm yayınlamış olacağım. Oy verip düşüncelerinizi paylaşırsanız memnun olurum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
FanfictionHayatı boyunca bir gölge gibi yaşayan, ruhu yaralarla dolu yorgun bir çocuğun hayatla, kalbiyle ve kendiyle olan mücadelesine şahit olun. Ekleme: Hikayenin ilk birkaç bölümünün yavaş ilerlediğine dair birkaç görüş aldım. Sonrasında daha çok tempo k...