Bölüm IX

233 25 5
                                    

           

"Bırak beni, sana karşı zor kullanmamı istemiyorsan bırak!"

"O kadar boks dersini boşuna mı alıyorsun, kullansana? Gücünü görelim biraz da..."

Sarhoş bir adam, Hoseok. Beni ertesi günü rahatsız etmeyi tekrar başarıyor. Bu sefer gece yarısı geliyor ve evde annemle babam yok, yalnızca ben varım. Onlar babamın iş için gitmesi gerektiği şehir dışındalar.

Peki, bu olay nasıl mı başladı? Sizin için birazcık başa sarayım...

Evde sporumu yapıp duşumu aldıktan sonra oturmuş en sevdiğim dizinin yeni bölümünü izliyordum ki, gece yarısına gelmeden kapı çalındı. Tabii ki Hoseok! Ama içtiği o kadar belli ki... Tek eliyle kapının pervazını tutmuş, ayakta durmaya çalışıyor.

Ayıldığında hatırlamayacağını anımsıyorum. "Ne istiyorsun?"

"Seni!"

"Pardon?"

"Seni almak için ne gerekirse yaparım Jackson... Çok güzelsin, yakışıklısın, seksisin... Tatlı, asi, yaramaz... Hepsini birden nasıl olabiliyorsun, anlamıyorum..."

Açıkçası egom okşanmadı değil, hatta hoşuma bile gitti ama karşımda duran şu rezaletten hoşlanmam söz konusu bile değil. Hatta şu an daha da çok tiksiniyorum.

"Ne olurdu sanki, sen de benim için bir şeyler yapsaydın? Sadece senden hoşlanıyorum Jackson, lütfen bana bir şans ver..."

"Sana dün dedim ki, erkek arkadaşım var. Kendi gözlerinle gördün."

"Umurumda değil, onu unutturabilirim sana, sadece bir şansla..."

"Dalga geçiyorsun galiba, kapatıyorum."

Kapıyı kapatmaya davrandığım sırada engelliyor. "Dur!"

Duruyorum ama o da fırsattan istifade üstüme çullanıyor.

"Sadece konuşmak istiyorum, dinle, sonra gideceğim."

"Tamam, ne söyleyeceksen burada söyle, içerisi müsait değil." Sokaktan geçen bir adama bile müsait olabilir ama sana değil.

"Söylemek değil, konuşmak. Karşılıklı yapılan eylem."

"Sadece dinlememi istediğini sanıyordum."

"Öyle değil... Her neyse. Tamam, dinle. Senden çok hoşlanıyorum Jackson, lütfen bana bir şans ver."

Artık sinirlenmeye başlıyorum. "Bozuk plak gibi takıldın, sürekli bunu mu söyleyeceksin? Anladık, hoşlanıyorsun!"

Sonra tek elini boynuma koyup yüzümü zorla kendininkine yaklaştırıyor. "Çok acı verdi, acının ne olduğunu bilir misin? Sevdiğin insanın elinden kayıp gittiğini hissetmek..."

Sarhoş olmasına rağmen nasıl böyle güzel konuşabildi? Kusma merasiminde de şiir mi okuyor acaba bu?

"İnan bana bilirim, ama bu seni hiç ilgilendirmez."

"Tamam, acıyla işimiz yok. Daha güzel bir şeyle işimiz var şimdi, aşk..."

"Aşk olmadığına bahse girebilirim. Artık beni bırakır mısın?"

Gözlerini kapatıp başını olumsuz anlamda sallıyor. Sonra aniden dudaklarını benim dudaklarıma yapıştırıyor. İğrenç!

Hemen onu ittiriyorum. "Şu klişe taciz anlarından birini yaşadığımıza inanamıyorum!" diyerek tıslıyorum yüzüne.

"Buna taciz mi diyorsun? Bence sen de benden hoşlanıyorsun, onun erkek arkadaşın falan olmadığını biliyorum. O senin kardeşin!"

Bak sen şuna, birazdan biyografimi önüme sunacak. "Ağzın yüzün kayıyor ve böyle ciddi bir konuşmayı bu halde yapmak istediğine emin misin?"

Kolumu tutuyor. "Lütfen..." İyice sıkıyor hatta acıtıyor.

Evet, bence yeterince sinirlendim. "Bırak beni, sana karşı zor kullanmamı istemiyorsan bırak!"

"O kadar boks dersini boşuna mı alıyorsun, kullansana? Gücünü görelim biraz da..."

Ciddi mi bu ya? Değil tabii ki, benimki de soru. Sarhoş adam...

"Bak ben sarhoş ve aciz adamlara vuramam. Daha doğru dürüst kimseye vurmadım bile. O yüzden şimdi git, hepsini ayıldığında halledelim, olur mu?"

Kolumdaki elini gevşetiyor ve bana daha çok yaklaşıyor. "Son bir öpücük ver o zaman..."

Şaşkınlıkla yüzüne bakıyorum. Bu böyle olmayacak! "Sen buraya arabayla falan gelmedin, değil mi? Sana bir taksi çağırayım." Hala onu düşünüyorum, şaka gibi...

"Arabam orada." Derken gösterdiği yere bakıyorum. Vay canına, yolun ortasında tahminimce seksen derece falan açıyla duran arabayı nasıl da fark etmedim? İyi ki bu saatlerde çok araç geçmiyor buralardan yoksa bir de kazayla falan uğraşabilirdik...

"İçeri gidip telefonumu alacağım, tamam mı? Burada bekle."

Kolumu onun elinden kurtarıp ve kendimi ondan sertçe uzaklaştırıp kapıyı suratına kapatıyorum. Kapının arkasında derin ve sesli bir nefes alıyorum. Aslında birinin benden hoşlanması güzel bir şey, ama karşılıklı olmayınca o kadar itici oluyor ki... Resmen tacize uğradım az önce! Yine de daha da salakça bir şey olmayışına seviniyorum.

Geri dönüp kapıyı açtığımda onu göremiyorum. Nasıl yani? O sarhoş haliyle arabasını da alıp gitti mi? Dediğimi bile anlamadı mı? Gitmesini istediğimi sanmış olmalı. Buna kafa yoramayacağım, şu an gittiği için sevindim. Zaten yarın iş yerinde görüşürüz. Bunları hatırlayacak mı acaba? Hatırlasa iyi olur, çünkü utanıp da yüzüme bakmamasını tercih ederim.

ANALOG - JackbumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin