Yalnızlığa çare var mı bilmiyorum ama, sensizliğin çaresi sensin.
Önümde duran beyaz tuşlu telefonla babamın telefonuna ulaşmaya çalışırken kulaklarımı uzun uzun çalan bir zil sesi dolduruyordu. Sanki geçen saniyeler değil, dakikalar, hatta saatlerdi.
Nihayet babamın "efendim," diye karşılık veren yorgun sesini duydum. Bu hiç de alışık olduğum bir şey değildi. Yaptığımdan şimdiden utanmaya başlamıştım bile.
"Baba benim, can..."
Telefonun ucundan önce karşılık gelmemişti. Belli ki benim Can olduğumdan şüphe etmişti. Emin olmak için, "kimim dediniz?" Diye anlamamazlığa vurdu.
"Benim baba, oğlun Can."
"Can... sen... sen nerelerdesin oğlum?!"
Buna cevap vermek istemediğimden O'nun duymak istediklerini söyledim.
"Merak etme, çok güvenli bir yerdeyim. Sen nasılsın? Annem nasıl?"
Birden sesinin bütün tonlarını sitem kaplamıştı.
"Nasıl olmamızı bekliyorsun ki? Sen gittin diye ardından iyi mi olacaktık? Merak ettik ulan seni anlasanaé öldük lan merakta! Ne hakkın var bunu bize yaşatmaya?"
Öfkemi yutmalı, sakinliğimi korumalıydım. Zamanı geldiğinde ben de içimdeki tüm kırgınlıkları açığa çıkaracaktım ama şimdi yeri ve zamanı hiç değildi. Bilmediğim bir yerde bilmediğim bir büfenin telefonunu kullanıyordum ve burada, herkesin içinde yüksek sesle, olmadık şeyler konuşmam olanaksızdı.
"Şimdi bunları konuşmayalım, ben sadece beni merak etmemeniz ve iyi olduğumu haber vermek için aradım. Fazla vaktim yok."
"Dur kapatma," dedi babam aceleyle. "Ne zaman geleceksin bari O'nu söyle."
Söyleyeceğim son sözleri akıcı ve cesurca söylemek için içimden hızlıca tekrar edip toparladım.
"Siz aklınızı başınıza alınca... hoşçakalın!"
O'nun "dur" demesine bile fırsat vermeden ahizeyi ait olduğu yere yerleştirmiştim.
"Borcum ne kadar?"
Fazla bir şey yazmamasını umarak cüzdanımdaki bozuklukları çıkardım.
"2 lira abi."
Ben 2 dakikalık bir konuşma yaptığıma göre demekki dakikası 1 liradan konuşmuştum. Kazıkçı herifler! Biz bile evimizde telefon kullandığımızda bu kadar ödemiyorduk telefon faturasını.
Ücretimi verip seri adımlarla arabama yürüdüm ve seri hareketlerle koltuğuma yerleşip bulunduğumuz yerden hızla uzaklaştık.
***
Telefonunu eline almış, bir numaraya ulaşmaya çalışıyordu genç adam. Hareketlerine bakılacak olursa ne kadar heyecanlı ve aceleci olduğu rahatlıkla anlaşılabiliyordu.
Sonunda telefonunu açmasını 4 gözle beklediği adam aramasını cevapsız bırakmamıştı.
"Evet?"
"Komserim ben Mustafa. Az önce oğlumdan bir telefon geldi. Hemen size haber vermek istedim."
Telefonun ucundaki polis memuru merakla sordu.
"Peki numarasını tespit edebildiniz mi?"
"Evet efendim. Sabit bir telefon hattından aradı beni."
Polis memuru tok sesiyle homurdandı.
"Bu iyi işte. Nerede olduğunu tam olarak tespit edemesek de En azından gidebileceği yerleri tahmin ederek kendisini bulabiliriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi duvar
Teen FictionNeden yalnız kalır ki insan? neden bu kadar ağırdır yalnızlık? 100 kiloluk dambıldan daha ağır olduğu için mi ağır diyorlar? yoksa aslında 100 kilo ağırlık olarak bile hükümlü değil mi? Bana göre yalnız kalmak sensiz kalmaktır kadınım. Kimse yalnız...