Runaway.

445 24 7
                                    

"Çok fazla sigara içiyorsun Zayn, bu normal değil."  Zayn'in parmakları arasında sıkıştırdığı sigarasına küçük bir bakış attım. Sigara içmesinden, kendi kendine zarar vermesinden öyle nefret ediyordum ki, daha fazla nefret ettiğim hiçbir şey yoktu. Ona bir şey olsun istemiyordum, her ne şekilde olursa olsun benden önce ölsün istemiyordum.

Söylediğim şeyi umursamadan sigarasını yeniden dudaklarına götürdü ve derin bir nefes çektikten sonra dumanı dışarı verdi. Bu gece her zaman olduğundan daha fazla sessiz duruyordu. Hasta olmuş olmasından, canının biraz da olsun yanıyor olmasından korktum. O Zayn'di, benim aksime doğru düzgün hasta bile olmazdı. Hayatımda tanıdığım en güçlü insanlardandı. 

"Bu gece benimle konuşmayacak mısın?" Parmaklarımı dizlerimin üzerinde birleştirip dudaklarımı sarkıttım. Zayn, elindeki sigarayı yeniden dudaklarının arasına götürdü. Neler oluyordu ki? Hiçbir zaman sigarayı bu kadar hızlı içmezdi.

"Sadece biraz sessizliğe ihtiyacım var Kelsey." Ses tonu her zaman olduğundan sertti. Bu tavrı beni son konuşmamızda olanları düşünmeye itmişti. Ona kötü bir şey mi söylemiştim, ya da bilmeden bir şey mi yapmıştım bilmiyordum. Ben asla ona zarar verecek bir şey yapmazdım ki. O halde başka bir şeyi vardı ve eğer o her neyse Zayn'in canını çok fazla sıkıyordu.

Birkaç dakikalık sessizliğin ardından Zayn konuşmaya başladı. Elindeki sigarayı, masanın üzerindeki pizza kutusunda söndürmüştü.

"Kelsey, beni gerçekten seviyorsun, değil mi?" Beklenmedik sorusu karşısında, kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Bunu nereden çıkartıyordu ki? Onu elbette seviyordum, hem de her şeyden çok. Ama böyle bir soruyu durduk yere sorması beni şaşırmıştı. Bu gece, çok farklı şeyler olacakmış gibi hissediyordum.

Cevap vermeden beklediğim birkaç saniyenin ardından Zayn iki kaşını havaya kaldırmış benden bir cevap bekliyordu.

"Seni tabii ki seviyorum Zayn, sen benim arkadaşımsın." Yalan söylemiştim. Evet, onu gerçekten çok seviyordum ama arkadaş olarak değil. Neyse ki, normalde olanın aksine yalan söylerken sesim titrememişti.

"Beni ne olursa olsun yine de desteklersin, değil mi? Bana inanırsın?" Elini yavaşça parmaklarımın üzerine koyup bir süre orada öylece gözlerimin içine baktı. Pekala, tüm bunlar gerçekten hiç iyi durmuyor.

"Zayn, yine aynı şey oldu değil mi? Yine başını belaya soktun?" Bu soruyu sorarken içten içe haklı olmamak için dua ediyordum. Normalde haklı olmaktan hep gurur duymuştum ama bu başka bir konuydu. Asla haklı olmak istemeyeceğim bir konuydu.

Zayn, sessizce dudaklarını yaladı. Doğruydu. Biliyordum.

"Bu sefer diğerleri gibi değil Kelsey, bu seferki daha farklı. Gerçekten boka battım. Her şeyi mahvettim."  Elimin üzerine koyduğu parmaklarını yavaşça çekerek, ellerini sıkıntıyla saçlarının arasından geçirdi. Bunu yaparken derin bir nefes alıp bırakmıştı.

"Bunu halledebiliriz, daha önce yaptığımız gibi." Omuzlarımı dikleştirip, ona içten bir gülümseme verdim. Bunu daha önceden çok yaşamıştık. Zayn sürekli başını belaya sokuyordu ve gün sonunda ikimiz birlikte üstesinden geliyorduk.

"Yapamayız," diye mırıldandı Zayn sakince. "Sana söyledim, diğerleri gibi değil." 

"Ne yapacağız o zaman, bir şeyler yapmalıyız." Zayn'in yanından hızlıca fırlayarak ayağa kalktım. Parmaklarım her gergin olduğumda yaptığım gibi saçlarımın arasına dalmıştı. 

Yavaşça kafasını kaldırıp bana baktı. "Sen bir şey yapamazsın, ben de yapamam. Gideceğim."

Gitmek mi? Ne saçmalıyordu bu? Böyle bir şeye izin vereceğimi nasıl düşünürdü? Beni geçtim, ailesi asla izin vermezdi. Hem nereye gidecekti ki? Hayatı boyunca sadece iki kez Bradford'un dışına çıkmıştı. Gidemezdi.

"Nereye gideceksin?" Diye sordum, söylemem gereken her şeyi birer birer yutarak. 

"Aslına bakarsan her şey hazır, bir şeyler ayarladım. Bu gece gideceğim." 

Sanki büyük bir günah işlemişim gibi anında boğazıma yapışan elleri hissedebiliyordum. Boğazım sanki başkaları tarafından sıkılıyordu. Kalbimin üzerine ise taş oturmuş gibi hissediyordum. Ağlamamak için dudaklarımı sıktım. Hayatım boyunca ondan bir kez ayrılmamıştım, şimdiyse bana gideceğinden bahsediyordu.

"Nereye gideceksin?" diye tekrarladım sorumu. Ben de onunla gidemez miydim sanki?

"Bunu senin bilmemen gerekiyor Kelsey. Kimsenin bilmemesi gerekiyor. Özür dilerim." Bana doğru hızlı bir adım atıp, ellerini yanaklarıma koydu. Sigarayla karışmış parfüm kokusunu son kez alacağımı bilmek gözlerimin dolmasına sebep oluyordu. Dudaklarım titremek üzereydi.

"Bu hiç adil değil Zayn. Hem de hiç değil." Diye mırıldandım sessizce. Kafamı yavaşça yana yaslayıp, yanaklarımı tam avuçlarının içine yaslamıştım.

"Biliyorum," Bedenini yavaşça bana yaklaştırıp, soğuktan çatlamış dudaklarıyla alnıma bir öpücük kondurdu. Öptüğü yer sanki alev alacakmış gibi hissediyordum. "Ama gitmek zorundayım."

O an , sadece bir anlığına elinden tutup 'Gitme'  diyerek ağlamak istedim. 'Ben seni arkadaş olarak sevmiyorum Zayn, ben sana aşığım. Sana öyle aşığım ki, eğer gidersen buna dayanamam.'

Bunların hiçbirini yapamayacağımı biliyordum, bu yüzden sustum. Zayn, gitmeden önce bana son bir kez sarıldı, kokusunu son bir kez daha içime çektim.

Ve o günden sonra, onu bir daha hiç görmedim. Nerede olduğunu bile bilemedim.

Merhaba Arkadaşlar, bu hikayenin sadece kısa bir tanıtımı. Eğer hikayeye devam etmemi isterseniz, lütfen oylarınızı eksik etmeyin! Çünkü ben gerçekten devam etmek istiyorum buna :) Hepinize Keyifli Okumalar :)

Runaway | z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin