()()()()()()()()()()
Kirpiklerimin arasındaki yağmur damlalarına inat, gözlerimi kapamayıp perdesi kapalı camdan çekemiyordum. Sanki gözlerimi kapasam görüntü yok olacak ve evimde, yatağımda olacaktım. Ki zaten şuanda evimdeydim, başka bir yere gidip kaybolmaktan korkuyorum açıkçası. Yağmur, sanki ben kaybolmayayım diye şiddetli bir şekilde yağıyordu. Saçlarımı geri itip ağaca iyice yaslandım, yerler çamurdu. Yaz yağmuruydu; kısa sürerdi ama şiddeti fazlaydı. Bu yüzden donuma kadar ıslanmıştım, omuz silktim. Sorun değildi. Ona sırılsıklam aşık olduğum kanıtlanmış olurdu en azından.
18 yaşındaydım. Kahverengi gözlerim ve yine aynı renkte saçlarım vardı. Boyum uzundu, kaslarım vardı. Ama yine de kendime güvenemiyordum. Onun gibi birine layık mıydım bilmiyordum. Bu yaşıma kadar ne birini sevmiştim, ne de biriyle birlikte olmuştum. Kendimi tamamen ona ayırmıştım. O kadar masumdu ki bir türlü beni fark etmiyordu, etrafındaydım ama beni göremeyecek kadar kafası doluydu.
Oflayıp ayağa kalktım ve sokağın arkasındaki Lord'a doğru ilerlemeye başladım. Yaklaşınca kilidini açıp bindim ve direksiyonu öptüm. 18'e girdiğim gün abime zorla aldırmayı başarabilmiştim. Gaza basıp sokaktan çıktım, bir an eve gidip annemin dırdırını çekme fikri aklıma gelse de yüzümü buruşturup bizim eve doğru sürmeye başladım.
Çok güzeldi be! Gördüğüm ilk günden itibaren aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Telefon numarasını Orkun'a verip adresini bulmasını istemiştim ve tabii ki bulmuştu. Adını bile bilmiyordum, elimde sadece adresi ve telefon numarası vardı. Günlerdir yüzlerce kez ona ulaşmak, ufacık bir mesaj atmak için çabalıyordum ama ne diyeceğimi bilmediğimden bir türlü başaramıyordum. Evinin önünde beklemekten başka hiçbir şey gelmiyordu aklıma. Yaklaşık bir ay olmuştu onunla karşılaşalı, geçen hafta 18 olmuştum. Yaşıtlarım sınav telaşındaydı, biz doğru düzgün okula bile gitmediğimiz için sınıfta kalmıştık.
Eve geldiğimde Lord'dan inip kilitledim. Zile basacakken Efe'nin çığlığını duyup yüzümü buruşturdum, hiç değişmeyecekti. Zile basıp kapıyı açmalarını bekledim. Efe'nin çığlığı dinse de bir süre sonra o iğrenç sesinin yaklaştığını duydum, şarkı söylüyordu.
"İki ekmek aldım. Eve gidiyorum. Biri büyük biri küç-" kapıyı açıp yüzümdeki cani sırıtışı görünce şarkı söylemeyi bırakıp yutkundu.
"Hoş geldin aşkım. Beni çok sevdiğin için böyle gülüyorsun değil mi?" sırıtışımı bozmadan kafamı iki yana salladım.
"Hayır. Birazdan bu evden cesedin çıkacağı için gülüyorum" gözlerindeki korkuyu ve çığlık atıp kaçmasını umursamadan içeri girdim. Kapıyı kapatıp sakince salona ilerledim, Emre PlayStation'un başına oturmuş PES atıyordu. Sinsice gülüp arkasından yaklaştım ve kafasına ters taktığı şapkayı çıkardım. Yanına oturup şapkayı arkaya bir yerlere fırlattım. Efe gelip yanıma oturunca omzumla onu ittim.
"Git bana kola getir" dudağını büzüp ofladı ve ayağa kalkıp mutfağa gitti.
"Hayırdır? Sen buralara gelir miydin?" göz devirip yerdeki oyun konsolunu aldım.
"İşim vardı" gol atıp sırıttım.
"Ben gelmeyeli formdan düşmüşsün, Yıldırım" gülüp omuz silkti.
"Yerini doldurmaya çalışıyorum, Korkmaz" alayla sırıtıp bir gol daha attım.
"O biraz zor" Efe zıplayarak yanıma oturdu ve kolayı önüme koydu.
"Bizimki yine yeniliyor ha!" Emre Efe'ye arkadan vurunca fırsattan istifade bir gol daha attım.
"Bence sen bu işleri bırakıp ders çalış, yoksa yediğin gollerle kıçının üzerine oturmakta zorlanırsın" küfür mırıldanarak oyuna konsantre olmaya çalıştı. Yandan Efe'ye maçı gösterip sırıttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
petrichor | ANI SERİSİ •TAMAMLANDI•
Teen Fiction"Ona her baktığımda, sanki daha önce alevlerin arasındaymışım da bir bakışı içimdeki ateşe yağmur yağdırmış gibiydi." *** "Ödül müsün, ceza mı? Seni her gördüğümde tam buram, sönmüş bir külün alevlenmesi gibi coşuyor" titreyen ellerini yumruk yapıp...