[flashback]
Luke, hızlıca yağan yağmurdan kaçabilmek için gülerek Michael'a daha çok sokuldu.
"Tanrım, sırılsıklam olduk!"
Lila saçlı oğlan, alnına yapışmış perçemini geriye iterek Luke'a bakıp onu hızlıca bir yerlere çekiştirmeye başladı, üşüyüp hasta olmasını istemiyordu.
Sık ağaçlar arasında duran küçük tahta bir çardak görünce hızlıca oraya ilerledi, harika olmasa da onları yağmurdan koruyabilirdi ve ihtiyaçları olan da buydu zaten.
İki oğlan da yavaşça tahta oturaklara oturup birbirlerine sarıldılar.
Lila saçlı olan, sarışının üşümüş ellerini avucuna alıp dudaklarına götürerek sıcak hava üfledi, elleri ısınırken karşısında kendisine yumuşakça bakan oğlana ufak bir gülümseme gönderdi.
Fark etmeden birbirlerine yaklaşmaya başlayan dudaklarına uyum sağlamaya karar verdiler, aradaki çekime karşı koyamıyorlardı.
Dudakları narin bir şekilde birleşirken, Michael'ın eli Luke'un bacağına doğru yol aldı.
Sarışın, bacağını okşayan ele karşı öpücüğü bozmadan mırıldandı. Elleri Michael'ın yanaklarını bulurken yavaşça lila saçlı oğlanın elmacık kemiklerini sevdi.
Daha da ileri gitmemek için ilk çekilen taraf Michael oldu. Luke'a karşı koyamayacağını biliyordu.
Sarışın gülümseyip sevgilisine baktı.
"Belki de burası bizim yerimiz olmalıdır."
"Evet, evet kesinlikle."
[flashback sonu]
Luke, sertçe esen rüzgara karşı üstüne hızlıca aldığı hırkasına daha çok sarılırken çardağa doğru adımlarını hızlandırdı.
Sonunda çardakta oturan siyah saçlı oğlanı görünce yutkundu, oldukça gergin hissediyordu.
Huzursuzca Michael'ın karşısındaki yerini aldı.
"Hey."
Luke'un selamı hava da kalırken Michael'ı incelemeye koyuldu. Berbat görünüyordu. Saçları gerçekten bakımsız ve dağınıktı, göz altı torbaları fazlaca belli oluyordu ve yüzünde oldukça umutsuz bir ifade vardı. Parktaki evsizler gibi görünüyordu. Luke, kalbinin titrediğini hissederken hala çok sevdiği Michael'a baktı.
"Seni özledim, Luke."
Michael'ın gözleri dolarken, Luke şaşırdı. İlk kez onu ağlarken görüyordu. Verecek bir cevap bulamazken Michael'ın yanına kaykıldı, kolunu onun omzuna attı. Yumuşakça konuştu.
"Şşşh, ağlama, buradayım işte."
"Sen beni özlemedin mi?"Luke tekrar sessizleşirken çoktan ağlamaya başlamış oğlanın saçlarını okşamaya başladı, omzunda hıçkırıklara boğulan Michael ise güçsüzce isyan etti.
"Bir kereliğine şu kahrolası duvarlarını kaldırsan olmaz mı?"
Luke iç çekti, 'İşte yine başlıyoruz.' diye düşündü.
"Olmaz tamam mı, beni sik gibi ortada bırakıp gittin ve birden geri dönüp hiçbir şey olmamış gibi yapmamı bekleyemezsin!"
"Sadece aptal bir hataydı! Seni gerçekten seviyorum Luke, göremiyor musun? Beni bitiriyorsun, seni düşünmekten uyuyamıyorum bile. Hep aklımdasın ve sikeyim seni oradan atamıyorum. Her bir şeyin aklımda."
Michael'ın sesi sonlara doğru kısılırken, Luke'un gözlerine baktı. Oradaki duvarları görüyordu ama duvarların arkasındaki şeyi de görebiliyordu.
Yavaşça, Luke'a yaklaşırken bu sefer onun kaçmasına izin vermeden dudaklarını birleştirdi.
İkisi de içlerinde büyük bir özlem hissederken birbirlerine karşı koyamadılar.
Luke kendine yüzlerce kez lanet etse de karşısındaki oğlana büyük bir zevkle karşılık vermeye başladı.
Zaten öyle değil midir, yapmamamız gereken şeyler en çok zevk verenlerdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
burn + muke
Fanfiction"oturacağım ve içimde başlattığın yangın ile arabanın yanışını izleyeceğim." [billie eilish watch şarkısından esinlenilmiştir.]