~Yazar~
Rose, denizin hırçın dalgalarına karışmış ve gözlerden kaybolmuştu. Jimin'de arkasından atladı ve bıçak gibi kesen suya meydan okuyarak Rose'yi aradı.
Batmak üzere olan Rose'yi belinden kavradı ve yukarıya doğru yüzmeye başladı. Kafasını suyun içinden çıkardı ve tekrar sokup karaya doğru yüzmeye başladı.
Karaya vardıklarında, Jimin önce kendini, sonra da Rose'yi çıkardı.
"Ne olur birşey olmasın." diyip duruyordu sürekli. Sonra nabzına baktı. Hâlâ atıyordu.
"Ah, tanrım. Nihayet." dedi ve ne yapması gerektiğini düşündü. Sonra aklına, bir dizide izlediği gibi suni teneffüs geldi.
"Tamam, yapacağım." dedi ve saçlarını elleriyle arkaya atıp yavaşça eğildi. Ve sonra dudaklarını dudaklarıyla birleştirdi ve nefes vermeye başladı. Ayrıldığında Rose kendine gelmeye başlamıştı.
"J-Ji-Jimin." dedi öksürüklerin arasından çıkan sesiyle.
"Şşt, sakin ol. Sadece düştün." dedi ve eliyle ağzının üzerine koydu. Rose'nin aklına, Jimin'in onu nasıl ittiği geldi ve yüzü bir anda düştü.
"Teşekkür ederim." dedi Rose.
"Sana susmanı söylemiş miydim?" dedi emrivaki bir tavırla.
Sonra Rose kafasını koydu ve dinlenmeye bıraktı. Bir anda kendini havada hissedince gözlerini açtı ve Jimin'in kollarında olduğunu gördü.
"Jimin?" dedi dudaklarını aralayıp konuşarak.
"Son kez söylüyorum. Birkez daha ağzını açarsan..." dedi ve sustu. Rose, tek kaşını kaldırıp cevap beklerken Jimin devam etti.
"Başka susturma yöntemleri bulurum." dedi ve sinsice sırıttı. Rose, durumu anlamış ve utanmıştı. Bu yüzden sustu.
"İnmeyi düşünüyor musun?" dedi yorulmuş sesiyle Jimin.
"Ah, tabi." dedi ve indi. Sonra arabaya bindi.
"Eve mi bırakayım?" dedi, gözlerini yoldan ayırmayarak.
"Olur." dedi Rose ve başını cama yasladı. Yolu seyrederken eve geldiklerini fark ederler.
~Rose~
Eve geldiğimizde ben Jimin'e durmasını söyledim ve o da durdu. Sanırım benim girmemi bekliyordu, bu his beni biraz garip yaptı.
"Ben giderim." dedim. Ama beni duymamış gibi yapıyordu.
"Of, tamam anladım." dedim ve kapıya vurmaya başladım. Ama açmıyordu kimse. Tam tekrar kapıya vuracak iken posta kutusuna yapıştırılmış bir not gözüme ilişti.
'Kızım, biz birkaç haftalığına teyzenlere gidiyoruz. Sen de artık bir arkadaşında kalırsın. Kendine iyi bak. ' yazıyordu.
Off, tabi ya. Annem benim kimseyle iletişim kurmadığımı bilmiyordu ve bir sürü arkadaşım vardı, güya.
Bana bakan Jimin'e gözlerimi döndürdüm. Hâlâ bana bakıyordu, ne olduğunu anlamak istercesine.
"Neden girmiyorsun?" dedi bana. Ben de ona yaklaşıyordum başım önde bir şekilde.
"Annemler, teyzemlere gitmişler." dedim burukça ve mahcupça.
"Atla, bırakayım." dedi, gayet normal bir şekilde.
"Maalesef, teyzemler yurtdışında yaşıyor." dedim ve başımı kaldırdım.
"Ee, kimde kalacaksın, bırakayım. Hem anahtarın falan yokmu senin?" dedi. Haklıydı.
"Aslında anahtarım vardı, ama denizde... Aynı zamanda kalacak bir yerim..." dedim ve sustum.
"Ah, atla." dedi bezmiş bir şekilde.
"Hayır, senin evine gelemem." dedim heyecanla.
"Zaten senin gibi eziği evimde misafir etmem. Otele bırakacağım." dedi ve sıkıldım.
"Ah, kendi başımın çaresine bakabilirim." dedim tek nefeste.
"Saçmalama, gerçekten çok safsın Chaeyoung." dedi aşağılayıcı bir tavırla.
"Ben otelde falan kalamam. Kapının önünde kalırım, ama otel odalarında kalmam." dedim inat ederek.
"Sanki ünlü." dedi alay ederek.
"Neyse ne. Kalmam." dedim ve kollarımı göğüsümde birleştirdim.
"Tamam, ama o zaman bana gideriz." dedi önce hafifçe gülüp, sonra da ciddice soru sorarak.
"Otelden iyidir. Olur." dedim ve arabaya bindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EZİYET | RosMin [Düzenleniyor]
Fiksi PenggemarOkulun Badboy'u olan Park Jimin ve eziyet ettiği kız Park Chaeyoung. Daha doğrusu Park Roseanne. İkisinin nefretten aşka dönüşeceği masalı dinlemeye hazır olun... •Kapağın tüm hakları Lilith'in Tasarım Marketi'ne aittir.