Güneşin egosu : Doğaçlama bir masal

1K 37 11
                                    

Her seferinde farklı tarz şeylerle gelip onları yazıya geçiriyorum ama beni tanıyan bilir zaten. Bunu hep yaparım. Şimdi ise müzik dinlerken aklıma gelen fikri, doğaçlama halinde devam ettirip bir masal haline dönüştürmemi okuyacaksınız. İyi okumalar! ^^

...

Hiç gündüz gözüyle havaya bakıp gökyüzünde neler var diye merak ettiniz mi? Görebileceğiniz şeyler; bulutlar, güneş, veya varsa insan yapımı bir uçak. Peki şunu düşündünüz mü, güneş neden diğer tüm gördüğünüz şeylerden çok daha büyük ve daha kızgın, ayrıca gözünüzü yakıyor? Neden yanıyor?

Her şeyin gizemini ortaya çıkaracağım. Hazır mısınız? İşte başlıyor...

Derler ki güneşin bu kadar büyük olmasının sebebi şuymuş; güneş önceden tüm yıldızlar gibi küçükmüş. Onlar gibi, küçük ve zararsızmış, bir farklı yokmuş. Ancak onlardan tek bir farklı varmış. Kurnaz olması. Günlerden bir gün kendi kendine "Oradan oraya kayıp duruyoruz, bizim eğlencemiz nerede?" diye sormuş. Ardından aklına kurzanca bir plan gelmiş. Aklındaki planı tamamladıktan sonra bunu gerçeğe dönüştürmüş. 

Şöyle bir şey düşünmüş; eğer tüm yıldızları kendine çekip onları yiyebilirse milyonlarca kat daha çok büyüyebilirmiş. Ve öyle de yapmış. Tüm yıldızların yanına gidip onları konuşma bahanesiyle kandırmış ve onları yiyip yavaş yavaş büyümeye başlamış. En sonunda ayın 5 katı kadar olmuş. 

Artık çok büyük bir yıldız(!) olmuş olan güneş dünyanın üzerinde dolaşıp dünyayı aydınlatmaya devam etmiş. Bir gün ay güneşin yanına gelmiş. Ve şu soruyu sormuş:

"Bu kadar büyük oldun, peki artık mutlu musun?" 

Güneş de ego dolu bir ses tonuyla "Büyümeye devam edeceğim. Göreceksin!" diye bağırmış. Ay ise bunun tehlikeli olabileceğini düşünmüş. Ve onlar da dahil her şeyi yaratan tanrıya yalvarmış, bir dilek hakkı için. Dileği şuymuş; bir ateş dilemiş ondan. Büyük bir ateş. Yaratıcı ise bir sefere mahsus olmak üzere bu dileğini gerçekleştirmiş ayın. Ay da ona verilen ateşi güneşin üzerine atarak onun yanmasına sebep olmuş.

Güneş daha çok sinirlenerek aya saldırmış. Ama ay oradan kaçmış. Güneşin sinirlenmesi onun üzerine yapışmış olan ateşin daha da kızgın olmasına sebep oluyormuş. Ayın gelmesini beklemiş. Böylece dünyanın etrafında dönmeye devam etmiş. 

İnsanlar ona "Bizi aydınlattığın için teşekkür ederiz!" sözlerine karşılık egosuna yenik düşmüş ve dünyadan uzaklaşıp "Ben olmadan ne yapacaklar bakalım?" diyerek şeytanca bir gülüş yerleştirmiş yüzüne. En sonunda ise ay insanların yardımına yetişmiş ve şöyle demiş:

"Merak etmeyin insanlar! Güneş, sizi eskiden parça parça da olsa aydınlatan yıldızları yok etmiş olabilir. Kendisi ise gelip bu yaptığını telafi edemeyecek kadar egosunun kölesi bir varlık. Ama endişelenmeyin. O yoksa biz varız."

Ardından yanında getirdiği yıldızlar ordusu görünmüş gökyüzünde. Güneş ise buna sinirlenip "Hayır, onların kurtarıcısı benim!" diyerek tekrar dünyanın etrafında dolaşmaya başlamış. 

Böylece bir dönemeç başlamış. 24 saate adı verilen "gün" sürecinin, gündüz denilen döneminde güneş insanları aydınlatıp ısıtırken, gece döneminde ise ay ve yıldızlar yer yüzünü aydınlatıyormuş. Güneş ise ayın ona bu kadar kafa tutmasından korkmuş ve yanında getirdiği yıldızları yiyip de kendini daha çok büyütmeye korkmuş. Böylece bu döngü sonsuza kadar sürmeye devam etmiş...

...

Biliyorum okurken "Bu ne yahu?" diyerek birçok mantık hatası bulacaksınız ama başında da dediğim gibi; bu bir masal! Güneş ve ay konuşamaz. Bunu herkes biliyor. Ve lütfen gelip de "Güneş de bir yıldız ama, ve gördüğümüz yıldızlar uzakta olduğu için küçük görünüyor. Aslında en az güneş kadar büyükler." demeyin. Çünkü bunları ben zaten biliyorum. 

Dediğim gibi bu bir masal. Öylesine yazılmış bir doğaçlama yazı işte. Öyle. 

İsterseniz kardeşinize, veya tanıdığınız herhangi küçük birine anlatabilirsiniz bu masalı. Umarım severler. Teşekkürler okuduğunuz için! ^^

 

Doğaçlama DüşüncelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin