Neredeyse 3 ay olacak o günden beri. Hem çok uzun bir zaman gibi geliyor hem de daha dün gibi yanına koşa koşa gelişlerim. Her şey zamanla daha berraklaşıyor aslında. Olaylar da hisler de. Kaybetmek hissi, aldatılmışlık, d,senin acımasızlığın, bencilliğin her şey daha berrak artık. Seni kaybettiğim için artık hiç üzülmediğim gün tarafsızca bakabileceğim belki de tam olarak. Gitgide daha çok özlüyorum ve daha çok kızıyorum hem sana hem kendime. Her geçen gün hala özlediğim için kendime, acımasızlığını daha net gördüğüm için sana kızıyorum. Ben hak etmedim bu terk edişi. Ben hak etmedim o aptal mesajı. Tam olarak ne yazdığını bile unuttuğum "sorun sende değil bende" mesajı... Sorunun ne olduğunu hala o kadar merak ediyorum ki ama sormayı gururuma yediremiyorum. Ne zaman ilk karar verdin mesela? Ne zaman istemiyordun artık beni? Ne zamandan beri yüktüm sana ve sen yoruldun? Her şeyi bir anda tepetaklak eden şey neydi? İlk aklına düştüğü anda neden söylemedin? Sorduğumda neden söylemedin? O gece o kızla birlikteyken kafandaki sorularını cevapladığını ve beni bıraktığını biliyorum. Sen her ne kadar inkar etsen de o kızın etkisinin olduğuna adım kadar eminim ve işte bu yüzden gururuma yediremiyorum sana sormayı. Ama keşke sen o gece kafandaki sorulara cevap bulmadan önce o soruların ne olduğunu bilebilseydim. Hala bilmiyorum ama üçüncü bir kişi olmasaydı uğraşırdım sorun neyse öğrenmek ve çözebilmek için. Ama yerimin bu kadar kolay doldurulabileceğini görmek sorun çözülse bile buna değmeyecekmiş gibi hissettiriyor. Sanki her şey zaten en başından beri yalanmış gibi. En çok üzen de bu. Düşündüğümde hala ağlatan hala acıtan his bu... Çünkü gerçekten bu konuda samimiyetine inandığım ilk kişiydin. Ve benim aradığım tek şeydi belki de samimiyet. Samimiyetine inandığım için belki de bu kadar kolay kapıldım sana. Sana inandım ben. Seni tanımama rağmen, kendi kendime "güvenme" dediğim zamanlarda bile içten içe inandım ben sana. Bu inanma durumunun benim için ne kadar büyük bir şey olduğun asla anlayamadın. İlk başlarda samimiyetine inansam bile temkinliydim. O zaman bıraksan canım bu kadar acımazdı, gururum bu kadar kırılmazdı belki. Çünkü sen, sendin ve aslında her şey beklenirdi senden. Ağzından çıkan değiştim artık ben sözlerine inanmak aptallıktı belki ama inandım işte. Zamanla güvenme diyen ses bile sustu. Güvendim sana. Hayatımda ilk kez; biriyle ortak bir yol, ortak bir gelecek hayal edebilmiştim. İlk kez hayallerim bu kadar gerçeğe yakındı. İlk kez biri vardı omzuna başımı koyabileceğim. İlk kez yalnızlık hissi sönmüştü. İlk kez kalbim sanki içimden çıkıp koşuyordu ve ben ilk kez korkmuyordum onun koşuşundan. Hayatımda ilk kez sırtımı dayadım belki birine ve o anda yerde buldum kendimi. Öyle yükselmiştim ki bu güvenle bu aşkla düşüşüm çok sert oldu. Bana bir keresinde "arkanda olduğumu hissetmeni istiyorum" demiştin ve seni içimdeki bütün tereddütleri susturarak arkamda hissettiğim ilk anda bir baktım ki aslında yoksun, aslında hiçbir zaman orada olmamışsın.
Her şeyin değişmesi sadece 10 gün sürmüştü ya da gerçekten çok iyi gizledin hislerini. Benim içime bir şey var hissi düştükten 10 gün sonra beni terk ettin. 10 gün içerisinde ortada hiç bir şey yokken değişebilir mi bir insanın diğerine karşı hisleri? Böyle bir anda değişebilen hisler gerçek midir ki? Değil işte gerçek değil, hiçbir zaman değildi. Canımı çok yakıyor, kabullenmesi çok zor ama asıl gerçek işte bu, hiçbir zaman sevmedin. Diyorum ya artık her şey daha berrak. Hala eski sevgilini seviyorsun ve ondan artık bir umudun olmadığı için hayata tutunmaya çalışıyorsun. Hiçbir zaman kötü niyetli olduğunu düşünmedim ama çok acımasız, çok bencil olduğun bir gerçek. Tutunmayı deneyip kırdığın dallar o kadar da önemli değil senin için. Çünkü tutunmak ihtiyacın çok yoğun. Üzülüyorsun, acıyorsun belki geride bıraktıklarına ama bu seni yapmaktan alıkoymuyor. Öyle bir bencillik ki asla haklı çıkaramıyorum seni içimdeki mahkemede. Tutunmak için mantıklıydım senin için; tanıyordun, insan olarak seviyordun, güzel buldun ve "neden olmasın?" dedin. Ama bakış açının bu olduğunu asla bana söylemedin hatta hissettirmedin bile. Bunları söyleseydin ve ben denemek istiyorum, seni daha yakından tanımak istiyorum deseydin ben de o kadar yüksekten düşmezdim belki. Ama sen bunun yerine âşık maskesi takmayı seçtin. Bana en büyük haksızlığı işte burada yaptın. Yüzüne öyle iyi oturan bir maskeydi ki bu benim için anlamak imkânsızdı. Bana söylediğin her söze inanmayı istedin eminim, benimle bir gelecek yaşayabileceğine inanmak istedin, hiçbir şeyi beni kandırmak için yaptığını düşünmüyorum, o kadar da acımasız olabileceğine inanmıyorum, inanmak istemiyorum. -Belki de hala saflık ediyorum- Ben de sevmeye, sevilmeye aç bir kız olarak fazla hazırdım belki de inanmaya. Sen en başında o kadar nettin ki sana kendimi bırakmak çok kolaydı. Ama ben yine de direndim. Senin gibi bir adamın etkisine kapılmak, kendini kaptırmak, aşık olmak kaçınılmazdı belki ve ne kadar direnirsem direneyim ben de oldum. Benim zayıflığımdı belki ama engel olamadım, bir yerden sonra engel olmak istemedim. İlk kez hissediyordum ve hissetmek güzeldi. Benim hislerim yoğunlaştıkça sen artık kendi söylediğin yalanlara inanamadığını yavaş yavaş fark etmeye başladın. Yüzündeki maske sana ağır gelmeye başladı. Gerçek olma ihtimalini yitirdi kafanda kurduğun ve beni de inandırdığın o dünya. Ya da daha doğrusu artık mantıklı gelmiyordum sana. Uzaktaydım ne zaman döneceğimi bilemiyordun, nerede çalışacağım sonrasında ne yapacağım belli değildi, ben daha hayatımı kurmamıştım ve bu belirsizlik yordu seni. Yanına geleceğim sözlerimin samimiyetine de sen inanmadın belki bilmiyorum. Bir şekilde o kafanda kurduğun dünyaya giden denklemde bir hata olmuştu. İşte her şey mantığa dayalıydı ve senin kafanda bu sorular, bu denklemler dönerken o akşam karşında sana çok daha mantıklı gelen bir seçenek vardı. O dala daha sağlam tutunabilirdin. O neden olmasındı? Hem benimle aynı sonuca ulaşmak için çok daha fazla uğraşman gerekecekti. Bu uğraşa değecek kadar fark yaratmayacaktım senin için. Sonuç aynı olduğu sürece daha kısa yoldan çözmek mantıklıydı ve öznenin değişmesinin de hiçbir önemi yoktu. Ve kararını vermen için bunlar yetmişti. Ama senin bilmediğin şey benim senin için bütün hayatımı değiştirmeyi göze almış olduğumdu. Ve bunu bir mecburiyet gibi değil, bile isteye, seni sevdiğim için, seve seve yapacaktım. Benim için mantıklı değildi belki bunu yapmak ama sebebine aptallık, cahillik, aşıklık her ne dersen de yapacaktım. Hatta öyle kaptırmıştım ki kendimi bunu senin için yaptığımı bile göremeyecek kadar kördüm, her şeyi kendim için yaptığıma ikna etmiştim kendimi farkında olmadan. Ve aramızdaki şeyin gerçek olduğuna inandığım sürece de asla pişman olmazdım, geriye dönüp sorgulamazdım bile. Çünkü o gerçek olmasını istediğim hisse değerdi. Elbet bir gün gerçek olmadığını anlayacaktım, masken bana da görünür olacaktı. Ve belki de terk edişinin en iyi yanı daha geç olmadan gözlerimdeki bu tozpembe perdeyi kaldırman oldu. Evet; bazı şeyler için çok geç, onlar için de senin hislerinin gerçek olmadığını anladığım andan beri pişmanım ama en azından ben gerçekten seviyordum diye teselli ediyorum kendimi çünkü yapabileceğim başka hiçbir şey yok, hiçbir şeyi değiştiremem. Ama emin ol senin de beni sevdiğine inandığım zamanlar yaşadığımız hiçbir şey için pişman değildim. Ne zamanki tozpembe perde kalktı ve ben gerçekleri gördüm işte o zaman keşkeler başladı.
İnan güçlü durmaya, atlatmaya çalışıyorum ve atlatıyorum aslında ama bazen öyle anlar geliyor ki yine hatırlıyorum ve başa sarıyorum. Bu hayal kırıklığını, gurur kırıklığını, küçültülmüş olma hissini bir türlü hazmedemiyorum. Elde edebilme heyecanını sevdiğin için benim hislerimi hiç umursamadan her şeyi sadece kendin için yaşamış olmanı hazmedemiyorum. Ve bütün bunlara rağmen hala özlüyor olmak daha çok acıtıyor. Çok aptalım biliyorum geçmişindeki kızlardan bir farkım yok onu da biliyorum. Hatta onlar kadar bile bir yerim yok belki ama bunları bilmek bir şeyi değiştirmiyor sadece daha fazla gururum kırılıyor o kadar. Senin benim bu hislerimi hiç hak etmediğini biliyorum ama bu da bir şeyi değiştirmiyor işte. Sadece en azından hissettim diyebiliyorum, benim hislerim gerçekti en azından. Tek iyi kim bu.
Bütün bu yazdıklarımı bilebilmeni çok isterdim çünkü bana yaşattığın şeylere dair en ufak bir fikrin yok eminim. Ben de ne büyük değişimlere, depremlere sebep olduğunu asla tahmin bile edemezsin. Kendi masken yüzünden beni o kadar görmedin, o kadar tanımadın ki ne hissedebileceğime dair ya da bunun beni enkaza çevireceğine dair en ufak bir fikrin bile yoktu. Ama bunları sana okutmak bana sadece bir anlık tatmin verecek ve sonrasında sen bana acıyacaksın, benim için üzüleceksin kendine kızacaksın belki ama en sonunda yine ben daha çok üzüleceğim. Benim gururum daha fazla kırılacak. Ama benim daha fazlasına tahammülüm yok artık. Daha fazla üzülmeyi göze alamıyorum. Sana ne kadar çok değer verirsem vereyim en değerlisi aslında benim. Bana acımana katlanamam ki aslında biraz da ben sana acıyorum, acımaktan ziyade üzülüyorum daha doğrusu. Hissettiğin o umutsuzluk ve çaresizlikle bir şeylere tutunmaya çalışır halin üzüyor beni. Senin yaşadığın acıları inan hayal bile edemiyorum. Ben senin yaşadıklarını yaşasam nasıl bir insan olurdum hiç bilmiyorum, o yüzden bana yaşattıklarına rağmen hala bir yumuşak tarafım var sana karşı. Keşke gerçekten tutunabilsen, keşke gerçekten bulsan o aradığın her neyse onu. Hiçbir zaman senin için kötü bir şey dilemem, dileyemem. Evet, çok üzüldüm senin yüzünden çünkü fazla hassas ve duygusalım her ne kadar sen zıttını düşünsen de ama yine de istemem senin üzülmeni. Benim yüzümden üzülmen daha çok üzer beni.
İçim soğuyacak elbet benim de. Geçecek her şey. Dışarıya karşı oynadığım o güçlü duruş artık oyun olmayacak, gerçekten güçlü duracağım yine. En büyük acılara bile alışılıyor, ilk kalp kırıklığını da atlatması ne kadar zor olabilir ki? Ben bir erkek için ne kadar daha ağlayabilirim? Bir ayrılık için en fazla ne kadar ağlanır ki? Elbet bir yerden sonra artık içim acımayacak. Elbet bu terk edişini umursamadığım günler de gelecek. Yeniden güvenebildiğim gün geldiğinde yeniden seveceğim. Tutunacak bir dalım, sırtımı düşmekten korkmadan dayayabileceğim biri olacak. Ama bunu senden umudu kestiğim için değil gerçekten istediğim için yapacağım. İkinci bir kırgınlık korkusu yüzünden zaman alacak belki ama başımın ait olduğu omzu bulacağım. Çünkü ben bu hayatta kimseyi senin beni incittiğin gibi incitmedim. Hep en son kendimi düşündüm. Belki benim yaptığım yanlış ve yorucu ama karşımdaki insanların hislerini, düşüncelerini umursamadan yaşayamıyorum. Birileri benim de hislerimi umursayacak elbet. Elbet maskeye ihtiyaç duymadan yanımda durabilecek, korkmadan tüm gerçekliği ve samimiyetiyle benimle olabilecek biri olacak. Olmazsa da yalnız ölmeyi tercih ederim çünkü daha azıyla asla yetinmeyeceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Falling / Düşüş
Short StoryTerkedilme üzerine yazdığım gizli bir mektup.. 'Tutunmayı deneyip kırdığın dallar o kadar da önemli değil senin için. Çünkü tutunmak ihtiyacın çok yoğun. Üzülüyorsun, acıyorsun belki geride bıraktıklarına ama bu seni yapmaktan alıkoymuyor. Öyle bir...