- "Yeter, yeter artık. Kimse anlamıyor, kimse duymuyor beni. Biri lütfen beni anlasın, duysun. İstemiyorum. Hiç bir şey istemiyorum artık. Sadece bu hayatımdan kurtulmak istiyorum."
Bunlar benim içimde yanarak çürüyen cümlelerimdi. Anlatmak isteyip de anlatamadığım, her bir kelimesinde acı bıraktığım cümlelerdi. Söylemiştim, söylemek zorundaydım. Bu kadar acıyı daha fazla taşıyamazdım. Biriktiremezdim. İnsanlar, benim hayatımı bilmiyor, adımı bilmiyor,yaşımı bilmiyor,nerede oturduğumu, nerede okuduğumu bilmiyor. En önemlisi ailemi bilmiyorlar. Gerçekten öyle muhteşem 'aile' denilecek bir tablomuz yok. Eğer, bir gün bana bir şey olur da benim hakkımda bir şeyler öğrenmek isterseniz sadece Ece'ye gidin. Benim ve sözde olan 'hayatım' hakkımda her şeyi biliyor. Her şeyimi, hiç düşünmeden anlattığım tek kişi o. O benim kardeşim,dostum,sırdaşım en önemlisi 'İkizim'. Hayatım boyunca az da olsa beni güldürebilen tek kişi o. Ağladığım da benimle ağlayan biri yerine, gözyaşlarıma kıyamayıp beni güldürmeye çalışan bir arkadaş tercih ederdim hep. Ece, böyle biri. Beni gerçekten de anlayan biri. Yaşadıklarımız o kadar aynı. Düşüncelerimiz aynı. Acılarımız aynı. Sadece, belki de bazı şeyler değişmesi gerekiyordu. Acılarımız yerine sevinçlerimiz olmalıydı. Bu dünya da herkes en az bir kez 'Niye hep üzülen taraf ben olmak zorundayım' diye düşünmüştür. Hayatınızda böyle düşündükten 2-3 gün veya 1 hafta sonra gülüp eğlenen insanlar da var.
- "lütfen, lütfen böyle düşünme. Sakın. Yanında ben varım. Bugünleri beraber atlatacağız. Ben buna kesinlikle inanıyorum. Sende inanmalısın." inanmalı mıyım? Tekrar, tekrar, tekrar... Yine aynı olaylar oluyor, bir şey değişmiyor. Yine hep aynı 'hayat', yine hep aynı 'aile', Yine hep aynı 'okul'. Sıkıldım bu aynılardan. Değişmelerini istiyorum artık. Yağmur da ıslanmak yerine, yağmurdan kaçmak istiyorum. Ben böyleyim işte, farklıyım. Kimse benim hakkımda hiç bir bilgiye sahip değil ama nefret ediyorlar. Kimse benim düşüncelerime bilmiyor ama düşüncelerimi aşağılıyorlar. Sen dünyaya ağlayarak geldin, herkes gülüyordu. Sen dünyadan giderken güleceksin, herkes ağlayacak. Hayatın döngüsü buydu. Hiç bir ailenin doğmaması gereken bebeği oldunuz mu? Mutlu bir aileyi bozan bebek oldunuz mu? İşte size tanıştırayım; herkes tarafından dışlanan, nefret edilen bir kızım. İşte bu da benim nefret ettiğim hayatım.
---------
"Senden bıktım, çocuklardan, bu evden. Her şeyden! Bıktım." her gün tekrarlanan bu kelimleri duyunca evden çıkmam gerektiğini anladım. Her gün akşam yemeğinde kavga etmeye başlar, gece kendini belli edene kadar susmazlardı. İşte size 'hayatımdan' nefret etme sebebim. Aklınızda kesin bir problem oluştu. Sözde bu 'ailem' tüm hayat akışımı bozdu. Arkadaşlarım, kardeşim ile aram bozuldu. Okul benim için tamamen bitmişti. Notlarım berbat, müdür ile her gün görüşüyorduk. 'Ailem' pek ilgilenmiyordu benimle, onların zaten problemleri vardı. İlgilenmemeleri benim için daha iyiydi, okulda yaptığım hiç bir şeyi bilmiyorlar ve bence bu daha iyi. Dışarı da esen o soğuk esinti vücudumda hiç bir etki bırakmıyordu. Her zaman Ece ile buluştuğumuz parkın arkasındaki depoya geldim. Çok geç olmadan Ece de gelmişti. Sinirliydi, hem de çok. Onu ilk defa böyle yüzü kızarmış, burnundan solurken görüyordum. Hemen bana yaklaşıp
- "Artık yeter, yeter. Buradan kaçıyoruz tamam mı? Ben her şeyi hallederim. Tanıdığım biri var, sahte kimlikleri o çıkartır. Bankadan para çekeriz. Tamam mı? Lütfen, lütfen gidelim buralardan. Çok uzaklara kaçalım" dedi. Ağlıyordu. Zaman kaybetmeden hemen ona sarıldım ve "tamam. Sen nasıl istersen o. Peki nereye gideceğiz?" Dedim. Gerçekten nereye gidebilirdik.
- "İzmir'e"
- "peki bu sahte kimlikler nasıl olucak"
- "Bir arkadaşım var, o halleder. Sen hiç merak etme"
- "Peki, tamam. O zaman yarın bu kimlik ve uçak işini halledelim" dedim. Hemen gitmek istiyordum. Daha fazla burada kalmak istemiyordum çünkü. Aklımda sadece bir kaç soru vardı ve bunu daha fazla bekletmeden Ece'ye sordum.- "Biz İzmir'e gittik diyelim. Polise haber vermezler mi? " sorduğum soruya gülerek karşılık verdi.
- "Sen onu merak etme, o iş kolay. Saçlarımızı boyatırız, farklılık olur hem. Kimliklerden bir şey olmaz zaten" diyerek cevap verdi. Her ne kadar kendi kararlarımı verebilecek yaşa gelsem bile saçımı boyatmama izin vermiyorlardı. Aslında onların düşünceleri umrumda değildi fakat şu an onları umursamadığımı anlarlarsa beni gönderecekleri tek yere odam olucaktı. Hayatım boyunca saçlarımı hep sarıya boyatmak istedim. Kaçmak işi sanırım bu isteğimi gerçekleştirecekti. Şu an kalbim o kadar hızlı atıyorki, çok mutluyum. Ailem demekten utandığım insanlardan uzaklarda yaşamak hissi mükemmeldi. Yeni hayat, yeni ev, yeni arkadaşlar, yeni hikayeler... Peki bu yeniler beni korkutuyor muydu? Korku? Korku kelimesinin anlamını hiç bilmiyordum. Benim hayatım iyi olmadı ki, kötü bir şey olucak diye korkayayım. 18 yaşında, YGS sınavına hazırlanan 2 genç kızın ani bir trafik kazası ile hayatlarını kaybetmesi çok üzücü bir haber olacaktı. Aklıma gelen bu fikir ile Ece'ye dönerek;
"Bence en iyisi trafik kazasında ölmek, 'cesetleri bulunmadı' derler" dedim. Ece, bana kafasını salladı. Beğenmemişti. Biraz daha düşündüm. "Tecavüze uğradıktan sonra yakılarak öldürülmek?" Dedi. Biraz ağır olabilirdi bu ama kabul edercesine kafamı salladım.
----------
Sabah kalktığımda evde kimse yoktu. Babam ve annem işe gitmişlerdi, kardeşim ise arkadaşına ders çalışmaya. Banyo da yüzümü yıkadıktan sonra aşağı inerek, mutfağı gittim. Masanın üzerinde duran bir miktar para ve üzerine yazılar yazılmış bir not kağıdı beni çok fazla şaşırtmıştı. Okumak istemesem de notu elime aldım.
- "sana para bırakıyorum. Dilediğin gibi harcayabilirsin -Annen" bu benim annem olamaz. Annem benim için para bıraktığına inanmıyorum. Hayatım boyunca tüm harçlıklarımı kendim çalışarak kazandım. Parayı masada bırakarak cips ve kola alarak koltuğuma oturdum. Daha cips paketimi açmadan telefonuma mesaj gelmişti.
"10 dakika içinde hazır ol. Her şey tamam. Gidiyoruz. -Ece" numarasını değiştirmiş olmalıydı. Kola ve cipsi koltukta bırakarak odama çıktım. Üzerime 'I hate boys' yazan tişört ve pantolonumu giydim. Saçlarımı hafif tarafım ve mutfağa inerek annemin bıraktığı parayı cebime sıkıştırdım. Hemen gitmeyeceğimizi anladığım için kıyafetlerimi daha hazırlamadım. Ben kapıya doğru yürürken kapı çaldı. Bu kızın dakikliğine hayrandım. Hep dediği saatte gelirdi. Kapıyı açtım. Üzerinde benimle aynı tişört vardı ve aynı marka pantolon. Dur bi saniye. Bu bizim Ece ile beraber çıktığımızda, aldığımız ilk kıyafetler. Yanına gidip sarıldım.
- "Canım arkadaşım. İyi ki varsın. Seni çok seviyorum..."
- "Bende seni çok seviyorum
meleğim."(Medya da soldaki Ece, sağdaki Kayra)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masum ikizler // Karanlık serisi 1. Kitap
ChickLitİnsan, hayatını nasıl daha berbat edebilir ki?