Ön not: Jin bu bölümde de hikayede yok, ama merak etmeyin, yakında dahil olacak.
-----------------------------------------------------------------------------------------------
"Acele edin sizi tembeller!"
Önde yürüyen Namjoon, küçümseyici bir tonda gülerek arkasında bıraktığı arkadaşlarına seslendi. Planladıkları gibi hafta sonu şehirde dolanmak için dışarı çıkmışlardı. Yoongi'nin planı ise tüm gün gün uyumaktı; arada bir yemek yemek ve şarkı yazmak kafi gelirdi. Şimdi ise ayalarını sürüye sürüye yollara düşmüştü, üstelik hiç hazzetmediği sıcak günlerden biriydi bu; güneşten, terlemekten ve sıcak olan her şeyden nefret ediyordu.
"Yoongi Hyung, yürümeyi mi unuttun?" dedi Jungkook alaylı bir şekilde.
Duyduğu sesle kendine gelen Yoongi, yüzünü örten siyah şapkasından önünü görmediği için epey geride kaldığını da fark edememişti haliyle. Adımlarına hız vererek önündekilere yetişmeye çalıştı. Bir yandan da söyleniyordu:
"Hyung'unuzu geride bırakmaya utanmıyor musunuz? Beni sırtınızda taşımanız gerekir. Saygı gösterin bana, büyüğüm ben!"
"Boyu esas alırsak o kadar da büyük değilsin," dedi Hoseok gülerek.
"Başka bir organımın boyunu esas alırsak en büyüğünüz hala benim," dedi Yoongi pis bir sırıtışla.
"Ooo, seksi!" dedi Taehyung ortalığı iyice kızıştırmak için.
Bir restoranın önünde durdular. Hemen girişte altı kişilik bir masa vardı. Oraya oturup siparişlerini verdiler. Bir yandan da hepsinin tek ortak noktası olan BigHit eğitimlerinden konuşmaya başladılar:
"Düşünüyorum da acaba eğitimin sonunda kaçımız grup elemanları olarak kalacak?" dedi düşünceli bir şekilde Jimin.
"Benim eğitimleri birinci olarak bitireceğim kesin," dedi havalı bir şekilde Yoongi, "siz de çok çalışmaya bakın."
"Ben de deminden beri bu gölge yapan şey ne diyordum. Yoongi Hyung'un dev egosuymuş!" diyerek sevimlice bir laf attı Jungkook.
"Egolu olmasının hakkı var," diye ilave etti Taehyung, "rap performansını izlemediniz mi?"
"Gerçekten gurur vericiydi. Bir rapçi olarak büyülendiğimi söylemeliyim." diye fikirlerini paylaştı Namjoon.
O sırada sipariş ettikleri yemekler geldi. Yoongi'nin kendi içinde hesap yapmak vaktiydi. Yeteneği sayesinde sürekli övgü almasına karşın hiçbir şekilde kişiliği hakkında konuşulmuyordu. Dış görünüşüne de bir iltifat almamıştı. Sahi ya, kendini çirkin buluyordu. Ne övgüsü? Madem öyle, daha başarılı olmalıyım dedi içinden. Bu şekilde yalnız olsam bile en azından yanımda başarım için insanlar olur.
Masadaki sohbet edenlere baktı. Eğer rapçi olarak yenilse kaçı onunla dışarı çıkmak isteyecekti ki? İnsanlar sadece başarılı veya güzel olanları sever. Dış görünüşüm hakkında bir iddiam yok, öyleyse başarım için etrafımdalar diye düşündü. Yalnız kalmanın acısına dayanamadığı için en azından bir süre daha bu sahteliğe devam etmeye karar verdi Yoongi.
"Ve Yoongi'yi yine kaybettik. Başımız sağ olsun."
Gelen sesle düşünce bulutu dağıldı genç adamın. Kendisine gülümseyerek bakan, yumuşak sesli Jimin'di bu. Kendisine olan bu ilgi karşısında şaşırdı.
"Sürekli dalıp gidiyorsun, bir sorunun mu var?"
"Tek sorunum beynimin çok fazla çalışıyor olması, bu nedenle zor zaman ayırıyorum her şeye."
Ancak bu şekilde esprili cevaplar verirse konuşabiliyordu. Neyse ki masadakileri güldürmeyi başarmıştı.
Hesabı ödeyip yola koyuldular. Planları doğrudan yurda gitmekti.
"Ben kestirme bir yol biliyorum," dedi Teahyung, "daha çabuk gideriz."
"Emin misin? Kaybolmayalım." diye telaşlı bir şekilde sordu Namjoon.
"Aman be, en kötü ne olabilir ki?" diye destek çıktı Jungkook. Nedense Tae ve Kook arasında bir dayanışma söz konusuydu. İyi madem deyip gittiler.
Sokaklar sokaklara açılıyordu, ama tanıdık bir yer göremedi kimse. Hava iyiden iyiye kararmış, soğuk rüzgarlar esmeye başlamıştı dar dehlizlerde. Suspus olmuş çocuklar yolda ilerlerken bu sessizlik kendilerine ait olmayan ayak sesleriyle bölündü. Nasıl olduğunu anlamadan çevreleri bir çete tarafından sarılmıştı. İçlerinden iri yarı olan biri öne çıktı:
"Bakın, burada birkaç şeker gibi çocuk var. Hayır, aslında tanıdığım çoğu kızdan daha güzel bunlar. Ben de yemekten sonra tatlı arıyordum. Şimdi ağzım daha da sulandı."
Çocuklar dehşet içinde çevrelerine baktılar. Tüm yanlar sarılmış vaziyetteydi. Kaçabilecekleri bir yer yoktu. Dövüşmeye kalksalar bile hem sayıca az olduklarından hem de çelimsiz olduklarından bu kaba saba heriflere karşı galip gelmeleri imkansızdı.
"Senin kestirme yolunu sikeyim Tae!" dedi Yoongi sinirle.
Korku bir lanet gibi içlerine dolmuştu ve bırakmaya hiç niyeti yoktu.
-----------------------------------------------------------------------------------------------
Olağan geçen bir bölümün ardından aksiyon eklemek istedim. Umarım hoşunuza gider. Elbette asıl sahneler gelecek bölümde yaşanacak. Bu arada hikayemi okuyan, yorum ve tavsiyelerde bulunan herkese çok teşekkür ederim. Gelecek bölüm görüşmek üzere :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
FanfictionHayatı boyunca bir gölge gibi yaşayan, ruhu yaralarla dolu yorgun bir çocuğun hayatla, kalbiyle ve kendiyle olan mücadelesine şahit olun. Ekleme: Hikayenin ilk birkaç bölümünün yavaş ilerlediğine dair birkaç görüş aldım. Sonrasında daha çok tempo k...