~Rose~
Havaalanı polisleri daha fazlaydı. Bu yüzden silahlarını bırakanlar oldu. Ama bunlar benden ne istiyor ki?
Jimin'e baktığımda, yüzündeki o korku, beni bile korkuluyordu. Jungkook, şaşırmış ve korkuyordu.
En son duyduğum şey silah sesiydi, en son hissettiğim birşey ise... acı.
******
Uyandığımda, yoğun bir ışık olduğu için gözlerim acıdı, ama yine de açtım.
"Rose, uyandın." dedi Soo-Min hoca.
"Hocam, benim ne işim var burada?" dedim. Tam olarak her şeyi hatırlamıyordum.
"Yorma kendini. Hadi, uyu şimdi. Ben de doktorlara haber vereyim." dedi ve ayağı kalkıp çıktı. Çok geçmeden yanında doktor ile tekrar geri geldi.
"Uyanmışsın küçük hanım." dedi, nazikçe tonton doktor. Ben de sadece tebessüm ettim.
"Ne oldu bana?" dedim, ciddileşerek. Bu soruma karşın, o da ciddileşti.
"Hastaneye geldiğinde sol bacağından vurulmuştun. Dört saatlik bir ameliyattan sonra çıktın ve iki gündür uyuyorsun." dedi. Ben, bu duyduklarıma karşın şaşkındım.
"Her neyse, şimdi iyisin. Görüşmek ister misin?" dedi Soo-Min hoca. Kim gelmişti acaba?
"Kiminle?" dedim, koluma vurulan iğneden dolayı sesim cızıltılı çıkmıştı.
"Bütün sınıf, hatta bütün öğretmenlerin." dedi. Ben, duyduklarıma karşı şaşkındım.
"İkişer kişi olarak alacağız. Ama sadece beş dakika." dedi doktor. Demek ki o kadar çok kişi vardı ki.
"Olur, teşekkür ederiz. Bir sorun olursa belirtiriz." dedi Soo-Min hoca ve çıktı, doktor bey ile birlikte.
Çok geçmeden içeriye iki kişi girdi. Kang Chul ve Hyo-Joo'ydu.
"Uyanmışsın. Nihayet." dedi Hyo-Joo.
"Günaydın ufaklık." dedi Kang Chul. Sonra ben soru yönelttim.
"Siz, sevgili misiniz?" dedim. Hyo-Joo utanmıştı.
"Evet." dedi Kang Chul. Ben de gülümsedim.
"Neyse, daha çok kişi var. Biz bunları bırakalım, hem iyi olduğunu gördük ya." dedi Hyo-Joo ve sonra çiçekleri bırakıp çıktılar. Ben de sıradaki kişilere bakmaya başladım. Min-Yang hoca ve Ji-Hoo hocaydı. Onlar da geçmiş olsun diyip çıktılar.
Çoğu kişi girip çıkmıştı. Ben herkes bitti sanıp uzandım. Ama o sırada kapı yine çalındı. 'Gel' dedim ve kapı açıldı.
"Geçmiş olsun." dedi Jungkook.
"Ah, hoş geldin. Gelmezsiniz sandım." dedim tebessüm ederek.
"Onlar gelmedi, ben geldim." dedi tebessüm ederek.
"Hım, anladım." dedim ve doğrulmaya çalıştım. Ama ayağım yüzünden ağrı canımı acıttı.
"Dur, yavaş. Yardım edeyim." dedi ve kolundan tutup, hafifçe kalkmama yardım etti.
"Teşekkür ederim." dedim, oturur pozisyona gelerek.
"Birşey değil. Ee, nasılsın? İki gündür uyuyorsun, yorgunluğun gitmiştir umarım." dedi tebessüm ederek.
"Hım, biraz. Ama seçmelere katılamadım." dedim üzgün bir şekilde.
"Birşey olmaz. Hem, katılamadın diye bu sesine yada yeteneğine engel değil. Başka seçmelere katılırsın." dedi, teselli etmeye çalışıyordu. Ben onu onayladım.
"Neyse, artık gideyim. Sende iyice dinlen." dedi ve gitti.
Ben de uzun bir uyku çekmek için uyudum.
Sabah uyandığımda, yine hastane odasındaydım. İçeriye kahvaltı servisi geldi. Ben, biraz atıştırım. Acaba Soo-Min hoca neredeydi?
"Günaydın." dedi hoca içeri girerek.
"Günaydın hocam, size de çok zahmet ettirdim. Hem neden kaldınız ki? Ben bakardım başımın çaresine." dedim, mahçup bir şekilde.
"Aa, bir daha o kelimeyi duymayayım. Hem sen benim kızım sayılırsın." dedi. İçtenlikle söylediğine eminim.
"Teşekkür ederim." dedim ve tekrar yemeye başladım. Sonra, hoca başımı okşayıp gitti. Ben de, acaba o asmalar kimdi? Diye düşünmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EZİYET | RosMin [Düzenleniyor]
FanfictionOkulun Badboy'u olan Park Jimin ve eziyet ettiği kız Park Chaeyoung. Daha doğrusu Park Roseanne. İkisinin nefretten aşka dönüşeceği masalı dinlemeye hazır olun... •Kapağın tüm hakları Lilith'in Tasarım Marketi'ne aittir.