İkinci Bölüm - ''Yönünü kaybetmiş bir çocuk gibi.''

471 98 20
                                    

     ''Bay Morris'i aramalıyız.'' Lauren çılgına dönmüştü. Hayatında hiç bu kadar korkmadığına yemin edebilirdim. Tanrı aşkına, kim hayatında bir katil ve üstelik çıplak bir ceset görür ki! Odanın içerisi çok sessizdi, insanı boğan bir his vardı. Bay Morris'i aramak şu an yapılacak en güvenli iş bile olsa bunu yapamazdım.

''Hayatta olmaz! Annem içeride ve muhtemelen Bay Morris'e anlatırsak, o da anneme her şeyi anlatır. Annem bırak benim dışarıya çıkmamı, odamdan adımımı atmama bile izin vermez. Aynı şey senin için de geçerli.'' Dedim odanın içinde volta atarak. Annem bana dışarıya çıkmama cezası verse, inanın umrumda olmaz. İşin aslı annemin bu olaya karışmasını istemiyordum.

''Tanrı aşkına, Mia! Sen on altı yaşındasın, kendini koruyamayacak bir yaştasın. Ben neredeyse on yedi yaşıma basacağım. Biz bir çocuğuz, güvenliğimiz için bu olayı polislere açmalıyız!'' Doğruydu, inkar edemezdim. Ama bu olayı annemin öğrenmesi, en son isteyeceğim şeydi. ''Hem, katil senin evine, odana giriyor! Elini kolunu sallayarak dışarıda dolaşıyor.''

''Lauren, sakin ol! Eğer bunu annelerimiz duyarsa ne olur biliyor musun? Bu işin peşini bırakmazlar! Katil onların da peşine düşerse ne yapacaksın söyler misin?'' dedim tek bir nefeste. Lauren, işin aslını anlamış olacak ki sessiz kaldı.

''Bence aynadaki yoncayı silmeliyiz.'' dedim fısıldayarak. Bana baktı.

''Eğer işin sonunda bunu polislere açarsak, elimizde bir kanıt olmayacak.'' Her söyledikleri birbirinden doğruydu fakat lanet olsun, bunu yapamazdım.

  Çalışma masamın üstündeki ıslak mendilden çıkarıp banyoma girdim. Arkamda Lauren'in yansımasını gördüğümde hazırdım. Derin bir nefes alıp aynadaki şekli silmeye başladım. Aynadaki yoncanın boyası elimdeki medili simsiyah yapınca metal çöp kutumun içine mendili attım. Lauren'e baktığımda endişeliydi. Yatağa doğru ilerlediğimizde odamın kapısı açıldı.

''Kızlar, neden bu kadar gürültülüsünüz? Dizimi izleyemiyorum. Bir sorun mu var?'' Çok güzel, şimdi ne diyecektik? Biz Lauren ile hayatta kavga etmezdik. Saat 5'ti ve annem bu saatte ne dizisi izliyordu? Üstelik yarın o çok meşgul olduğu ve gece yarılarına kadar hatta etraf sabah olana kadar çalıştığı işine yeniden gitmesi gerekiyordu. Onun işini sevmiyordum fakat o büyük bir özenle çalışıyordu ve işine fazlasıyla aşıktı ama ben yine de işini sevmiyordum. Günün neredeyse tamamını orada geçiriyordu üstelik çok yoruluyordu. Ve bana fazla vakit ayıramıyordu. Babam ölmeden önce bir işte çalışmıyordu ama babam öldükten sonra düzenimiz bozulduğundan ve bu olayı unutmak istediğinden en kısa zamanda bir iş bulmuştu. Onunla gurur duyuyordum, babamın yokluğu hep içimdeydi fakat bana bunu hatırlatmamaya çalışıyordu.Yokluğunu biraz olsun kapatmak için uğraşıyordu. Hayatımda tanıdığım en güçlü kadındı. Sürekli onu örnek aldım ve büyüyünce ben de böyle bir anne olacaktım. Çocukluğumdan beri ona hayrandım.

''Mmm, şey, anne, b-biz.. Sesimizi açıyorduk.'' Bravo Mia. Sahi, çok düşündün mü bu yalanı?

''Sesimizi, ne yapıyoruz dediniz?'' Anne lütfen üstüme gelme!

''Lauren, güzel sanatlar kulubüne başvurmuş, yakında seçmeleri olacak. Ve.. ben de ona yardım ediyordum.'' Çok güzel. Lauren'in sağ gözünün seğirdiğinden adım gibi emindim. Çünkü o bana her kızdığında yüzde yüz ihtimal bunu yapardı. Artık ihtimal bile vermiyordum, bundan emindim. Annem bir bana, bir de Lauren'e baktı.

''Tanrım! Lauren, sesinin güzel olduğunu hiç söylememiştin.'' dedi annem sevinçle. ''Bu harika bir şey!''

''Yaa öyle öyle, işin garibi ben de yeni öğreniyorum..'' Lauren'in ayağına yaklaşıp tekmeyi yapıştırdım. Büyük olasılıkla annem dışarı çıktığında Lauren burnumu kırıp, ağzımı yüzümü patlatacaktı. Ve sanırım bundan büyük bir zevk alacaktı...

Siyah YoncaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin