~Rose~
Sabah erkenden kalktım ve üzerimi giyindim. Şu an da saçımı yapıyorum. Dün olanlardan sonra Jungkook bana bir söz verdi. Hep yanımda olacak. Bu gün de beni o alacak. Saçımı salık bıraktım, ama biraz dalgalı bir şekil verdim. Bu gün ilk dört ders boş. Spor dersleri olduğu için. Hoca doğum mu yapmış ne?
Altıma, spor pembe bir şort ve üzerime de beyaz, dar bir tişört giyindim. Ayakkabı olarak da sporları giydim. Hava bu gün sıcak olacak. Zaten belli. Sabahın körü olmasına rağmen hava bayağı sıcak.
Aşağı indim ve çantamı da alıp kapıya doğru yöneldim. Kapının önünde, arabasına yaslanmış bir şekilde duran Jungkook'u görmem ile gözlerim parladı. Hemen yanına koştum ve kısa bir sarılış sundum. O da bana sarıldı ve arabaya geçmemi söyledi. Ben de arabaya bindi ve bir an şortuma baktı. Tek kaşını havaya kaldırdı ve konuştu.
"Bu kadar kısa giymene ne gerek vardı?" dedi. Ah, tanrım. Bu kadar kıskanç olamaz değil mi?
"Birşey olmaz ya." dedim ve yüzüme aptalca bir gülümseme yerleştirdim. Ben, birşey diyeceğini sanarken, o hırkasını çıkardı ve dizlerime örttü.
"Teşekkür ederim." dedim ve tebessüm ettim. O da bana tebessüm ile karşılık verdi.
''''''''''
Okula geldiğimizde arabadan indik. Herkesin gözleri bir anda bana çevrildi. Jimin'ler de dahil.
"Jungkook!" diye bağırdı Namjoon. Jungkook onların yanına gitti ve birkaç dakika sonra geri geldi. Ben, ne ilerleye biliyor, ne de durabiliyordum. Sanırım benim yüzümden kavga ettiler.
"Jungkook, benim yüzünden arkadaşların ile kavga etmene gerek yok." dedim, mahcup bir biçimde. O ise bana her zaman huzur veren gülümsemesini sundu.
"Sorun yok." dedi ve o an hiç beklemediğim birşey yaptı, elimi tuttu. Ve herkesin içinden yürümeye başladı. Herkes bize ve ellerimize bakıyordu. Bir an Jimin'in tepkisini merak ettiğim için ona baktım. Hiçbir tepki vermiyordu. Sadece bakıyordu. Ya şaşırmıştı, ya da kızmış. Gerçi o bana güvenmiyor ki.
Jungjook sınıfına gitti. Ben de bizim ders boş olduğu için müzik odasına girdim. Piyanonun başına oturdum. Ama çalmaya cesaret edemedim. Çünkü her çalışımda o aklıma geliyor, ki ben onu unutmaya çalışıyorum. Bu yüzden elime gitar alıp çalmaya başladım. Birkaç birşey çaldıktan sonra kemanı elime aldım ve çalmaya başladım. En sevdiğim müziği çalıyordum. Ama o sırada bir ses geldi ve arkamı döndüm. Bu kişi Jimin'di.
Gözlerimi devirerek ona baktım ve soru sormak istediğim için sormayı tercih ettim.
"Ne var?" dedim, sesim her ne kadar sakin çıksa da da öfkeliydim. O da öyle.
"Jungkook ile sevgili misin?" dedi, kırgın bir tonu vardı sesinin.
"Bu seni ilgilendirir mi?" dedim. Zayıf noktalı göstermeye hiç niyetim yoktu.
"Soruma soruyla cevap verme." dedi, derken de kapıyı kapattı ve üzerindeki anahtar ile kilitledi.
"Ne yapıyorsun? AC kapıyı." dedim, kızgın bir şekilde.
"Konuşacağız." dedi.
"Kapı açıkken de konuşabiliriz." dedim.
"Tamam, ama önce cevap ver." dedi.
"Evet, yani kısmen." dedim.
"Peki, onu seviyor musun?" dedi, kırgın bir şekilde. Onun bu halleri beni üzüyordu.
"Evet." dedim, derin bir nefes alıp vererek. Sonra da yıkılmışcasına bana baktı.
"Mutluluklar..." dedi ve dolmuş gözlerini üzerimden çekip kapıyı açtı ve çıktı. Gerçekten ne ara bu kadar iğrençleşmiştim.
Okuldan çıktım ve sahil kenarına kadar yürümeye başladım. Hava biraz esiyordu. Ama sıcak bir esintisi vardı.
Biraz burada durduktan sonra otobüse bindim ve büyük denizin, yani uçurumun kenarına gitmeye karar verdim. Sanırım şu an en güzel yer orası.
Birkaç dakika sonra geldiğimde, hırçın denizin dalgaları yüzünden oluşan rüzgar, yüzüme sert bir şekilde çarptı. Benim aklıma o an 'atlarsam canım çok acır mı?' sorusu takıldı. Gerçi atlamak gibi bir niyetim yoktu ki.
"Hey, Rose!" dedi, telaşlı bir adet Jimin. Ben hâlâ aşağı bakıyordum. Bir anda ona dönünce dengemi kaybettim ve düşmemek için dengemi kurmaya çalıştım. Ama nafile...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EZİYET | RosMin [Düzenleniyor]
FanfictionOkulun Badboy'u olan Park Jimin ve eziyet ettiği kız Park Chaeyoung. Daha doğrusu Park Roseanne. İkisinin nefretten aşka dönüşeceği masalı dinlemeye hazır olun... •Kapağın tüm hakları Lilith'in Tasarım Marketi'ne aittir.