İlyada
Atina/Günümüz
Herkes son senenin çok zor olduğunu söylerdi de inanmazdım. Oysa ki o berbat,kötü senenin bile sonu varmış. Çoğu yaşıtlarımın aksine ben üniversite kaygısı yaşamadım çünkü,kötü bir olay bile olsa,bir yaşımdan beri hangi üniversiteye gitmek istediğimi biliyorum...
Her düşündüğümde canımı yakan bu düşüncelerden sıyrılarak kendimi yatağa attım. Sabah hem diplomamı almak için hem de arkadaşlarımla vedalaşmak için erkenden okulda olmam gerekiyordu. Dört seneyi iyi kötü birlikte geçirmiştik ve Amerika'ya gittiğimde hepsini çok özleyecektim. Bunları düşünürken uykuya dalmışım. Sabah alarmımdan önce uyandım. Sanırım bu bana psikolojimin "ülkendeki son günün,hiç bilmediğin bir yerde hiç bilmediğin insanlarla olmaya hazır mısın?" diyişi olsa gerek. Yüzümde buruk bir ifadeyle kalkıp kendimi duşa attım. Duştan çıkmak istemiyordum hatta zamanı durdurmak istiyordum. Amerika da güzel bir yerdi daha da önemlisi amacıma ulaşmam için gitmem gereken bir yerdi ama bu güzel kıyı ülkesinin,daha da önemlisi benim ülkemin yerini tutamazdı tabi ki. Duştan çıktıktan sonra hemen hazırlanarak aşağıya indim.
Aşağı indiğimde annem kahvaltıyı hazırlamıştı. Hemen hemen bir haftadır(hangi üniversiteye gideceğim belli olduğundan beri) her gün olduğu gibi gözleri yaşlı,uzaklara dalmış kim bilir neler düşünüyordu.Merdivende durup onu izledim. Amerika'ya gittiğimde en çok özleyeceğim insalar sıralamasında birinciydi. 18 senedir yanımdaydı,her anımda,her sevincimde,her üzüntümde,her yanlışımda yanımdaydı. Hiçbir zaman benden desteğini eksik etmemişti. Her zaman arkamda olduğunu hissedebiliyordum. *Tanrım bu kadını çok özleyeceğim. Onsuz ne yapacağım?*
İçimi çekerek masaya oturup bir şeyler yedim. Sonra annemin yanağından kocaman bir öpücük alarak ağzımı son bir kez doldurarak evden çıktım. Dışarı çıktığımda Theo çoktan gelmişti ve çok sevdiği yerine,çitlere,yerleşmişti bile. "Ne zamandan beri buradasın? Keşke haber verseydin." Bunu derken ona doğru atıldım ve son günün üzüntüsüyle kocaman sarıldım,o da aynı şekilde karşılık verdi. 17 senelik Yunanistan'daki hayatımda annemden sonra sevdiğim biri varsa o da Theo'ydu. Annem gibi her anımda yanımdaydı. Okulda,evde,sokakta,her yerde beni korurdu. Kısacası benim koruyucu meleğimdi. Benden iki yaş büyüktü. Aramızda gizli bir kardeş bağı vardı sanki. *Tanrım onu da çok özleyeceğim* Sarılmamız bittikten sonra;
-Akşam seni uğurlamaya geleceğim, dedi.
+Vedaları sevmediğimi biliyorsun değil mi ?
Ama beni dinlemeyerek;
-Hadi gidelim,dedi ve her zamanki içimi ısıtan o güzel gülüşünü yaparak arabaya doğru yöneldi. Sanırım Theo 17 sene boyunca gördüğüm en yakışıklı erkeklerden biriydi ya da yakın olduğumuz için bana öyle geliyordu. Kocaman dudakları,hafif esmer bir teni ve mavi gözleri vardı. Bugün ayrı bir yakışıklı olmuştu,kareli gömleği,kot pantolonu ve kahverengi spor ayakkabılarıyla yine kızların aklını alıyordu. Yine kocaman bir iç çekerek arabaya bindim. Acaba Amerika'da onun gibi beni anlayabilen birini bulabilecekmiydim.
Yale üniversitesine kabul edildiğimde en çok annemin sevineceğini düşünürdüm. Hatta bundan emin gibi olduğum için gizli gizli başvuru mektubu atmıştım. Bir hafta önce de kabul mektubum geldi. Lisede bilimle uğraşan nadir öğrencilerdendim. Bu konuda bilgilerim,öğretmenlerimin referansları ve çalışmalarım sonucunda Yale beni mikrobiyoloji bölümüne kabul etti. Genetik değişiklikler,hücre değişiklikleri vs. bu konular beni hep cezbetmiştir. Belki de geçmişimdeki o karanlık günü merak etmemin etkisinde kaldığımdan. Ama bu bölümü de içimde gerçek istek olmasa yapamazdım değil mi ama? Annemin Yale'i kazanmama sevinmemesi sanırım babamın başına gelenlerden dolayı olmalı. Ben de onun yerinde olsam aynı şeyleri hissederdim herhalde. Ama elimde değil,amacıma ulaşmak,o karanlık günü aydınlığa çıkarmak için elimden ne geliyorsa yapmalıyım,yapmam lazım. Ve bu amacımdan beni,kimsenin vazgeçirmesine izin vermemem gerek. Bu kişi dünyada en değer verdiğim kişiler olsa bile. Bu benim yaşamam gereken bir zorluk ama sanırım yaşanması gerekiyor.
Okula girdiğimde aileler sıralara oturmuşlardı. Ben de arkadaşlarımın yanlarına gittim,vedalaştık,cübbelerimizi giydik. Kep törenimiz vardı. Salona çıktığımızda gerçekten olayın ciddiliğini henüz kavrayabildiğimi fark ettim. Bu törenden 5 saat sonra artık Yunanistan'da yani evimde olmayacaktım. Hiç bilmediğim bir ülkede,hiç bilmediğim bir yerde olacaktım. Ürperdim. Annem yine gözleri yaşlı beni izliyordu ama bu seferkiler gurur göz yaşlarıydı. Her zaman bana baktığında babamı gördüğünü söylerdi,onu yeteri kadar tanıyamayışım çok üzücü. Törenden sonra eve gittik,son kez eşyalarımı kontrol ettim,sanırım artık gitmeye hazırım. Havaalanına doğru gittik. Theo bizi orada bekliyordu. Uçağımın kalkmasına bir saat vardı. Anneme kocaman sarıldım,bir yanım bırakmak istemiyor bir yanım da gitmem gerektiğini hatırlatıyordu. Beni öptükten sonra;
-Beni her dakika başı haberdar edeceksin,lütfen İlyada bana söz ver canım. Seni çok seviyorum,kendine çok dikkat et. Yabancılara hemen inanma,güvenme,iyi insalarla arkadaşlık et. Lütfen kızım kendine çok dikkat et.
+Annecim lütfen karşında bir çocuk yok artık. Tamam söz veriyorum seni habersiz bırakmayacağım,seni seviyorum kendine dikkat et,dedikten sonra yanağına bir öpücük kondurup Theo'nun yanına gittim. Theo hüzünlü koca gözleriyle bana bakıyordu. Ona baktıkça daha da duygulandım. Sıkı sıkı sarıldık;
-Annenin dedikleri aynen geçerli. Beni de habersiz bırakma lütfen İly! Sensiz ne yapacağım ben? Tanrım ne zaman bu kadar büyüdük?
+Lütfen böyle yapma Theo. Sen böyle yaptıkça her şey daha da zorlaşıyor. Seni çok özleyeceğim. Kendine çok iyi bak bir de anneme tabi ki. Seni seviyorum canım arkadaşım!
-Ben de seni seviyorum,lütfen kendine çok dikkat et. Görüşücez İly,benden kurtuldun sanma sakın,diyip yine o iç ısıtan gülümsemesini yaptı. Annemle ve Theo'yla vedalaştıktan sonra,x-ray cihazlarına doğru yürüdüm. Uzun bir denetim sonunda uçağa girebildim. Numaramı buldum ve yerime oturdum. Biraz sonra uçak yavaş yavaş hareketlenmeye başladı ve uçuşa geçtik. İşte o an işin ciddiliğini daha da iyi anladım.
*Güle güle Yunanistan,merhaba Amerika,merhaba yeni hayatım!*