-Bugün Nazlıcan'ı görmek istiyorum.
-Ee gör.
-Tek başına mı?
-Sen demedin mi, bir yeri düşünüyorum hop oradayım diye. Git işte Eliflere.
-Senin de değişmediğini görmek güzel demeyeceğim Mert Doruk.
-Hocam'a ne oldu?
Eylül arabanın ön koltuğunda otururken bitmeyen İstanbul trafiğini hiç özlemediğini fark etti. Mert'in sorusuna ufak bir omuz silkmesiyle karşılık verdi.
Kendisi de giderdi fakat birden yalnız kalmak istemediğini fark etti. Nazlıcan'ı görünce ona sarılamamak, bir daha eskiye dönememe ihtimali, hiç uyanamama ihtimali. Ya onu başına kötü bir şey gelmek üzereyken görürse ve müdahale edemezse ne olacaktı. Hiç kardeşinden bu kadar uzak kalmamıştı. Biraz daha alttan almaya karar verdi.
-Sen de gelsen? Belki bir ihtiyacı vardır, ben bu halimde nasıl onunla konuşacağım? Ya bana ihtiyacı varsa?
-Eylül bak bir konuda anlaşalım, sürekli etrafımdasın fakat senin bu dünyadaki elin ayağın olmaya niyetim yok. Bugün iki tane ameliyatım var!
-Her zamanki gibi taş kalplisin.
-Gerçekçiyim. Kardeşin iyi, Elif'ten her gün haberini alıyorum. Sırf bunun için o iki önemli ameliyatı erteleyemem.
Eylül sinirlenmeye başlamıştı. Yine içinden yayılan güce engel olamıyordu. Aniden arabanın radyosu son ses açılıp silecekler deli gibi çalışmaya başladığında korkuyla geri çekildi.
-Yapma şunu!
-Bilerek yapmıyorum.
-Hey Allah'ım ya, bir deli ruhum eksikti başımda. Tamam sakin ol, ameliyattan sonra gideriz.
-Teşekkür ederim.
Eylül hastanede de Mert'in yanından hiç ayrılmadı. O tanıdık ortama, kısa süre önce kendisinin de kanlı canlı dolaştığı odalara girmek, eski arkadaşlarını görmek onu beklediğinden daha fazla üzmüştü. Sürekli kafasında hiç uyanamama ihtimali dönüp duruyordu. İşte kendisi ayrılmıştı onlardan ve herkes bir şekilde hayatına devam ediyordu. Hiçbir zaman çevresindekilere güvenen bir kız olmamıştı, koşulsuz sevgiye inanmazdı, Nazlıcan ve Elif dışında. Babası ne yapıyordu acaba? Kızının yoğun bakımda ölümle yaşam arasına sıkışmış olması onu etkilemiş miydi? Eylül'ün her daim ona göstermeye çalıştığı şevkat onunda yüreğinde belirmiş miydi yokluğunda?
Gün boyunca durup durup Mert'e soru sormamak için kendisini zor tutmuştu, onu diğer insanların yanında zor durumda bırakmak istemiyordu.
Nihayet Mert muayenehanede yalnız kaldığında masanın ucuna ilişti.
-Yoruldun tüm gün.
Mert şaşkın gözlerle Eylül'e baktı. Bugüne kadar babası dahil ne kadar çok çalıştığını fark eden kimse olmamıştı.
-Rutin bir gün abartma. Neyse, işim bitti çıkabiliriz. Fakat çok kalamam haberin olsun.
-Çıkamayız, dışarıda bir çift var fakat randevuları yok. Seninle görüşmek istiyorlar.
-Randevu alsınlar görüşürüm.
-Saçmalama Mert, insanlar hasta ve buraya kadar gelmişler.
-Eylül, uzatma. Her gün kaç hasta geliyor bu şekilde haberin var mı?
Eylül sıkıntılı gözlerle Mert'i izlemeye başladı. Mert derin bir nefes aldı, yine bir savaş başlıyordu anlaşılan. Bir yufka yürekli hayaleti eksikti başında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUNA TUTSAK
RomanceHayata dair tüm zevkleri kadınların bedeninde tadan bir erkek, bir kadının ruhuna aşık olursa yaptıklarının bedelini imkansız ve acı bir aşkla mı öder? Dokunamadığı, belki hiç sarılamayacağı kadına aşık olmaktı Mert'in sınavı.