Öncelikle , bölüm ismini yanlış yazmış olabilirim jsjsjsj. Bu kadar zaman sonra bölüm yazmak.. zorlanıyorum.
Bölüm Şarkımız ;
Maroon 5- Girls Like You***
Sabah annemin beni yataktan yere fırlatması ile uyandım. Saat 9.30'da ancak uyandığım için çok kızdı. Ama ne yapayım , uykuyu çok seviyorum.
Eşyalarımı sandığıma tıkıştırıp kendimi kapıya fırlattım. Yol boyunca annemin bana söylenmelerini dinledik maalesef .Perona girerken , çok heyecanlıydım. Bu benim Hogwarts Ekspresine ilk binişim olacaktı . Ve emin olun bu çok gerici bir durumdu.
Annem ve babamın elini sıkıca tutuyordum . Çok uzun zaman sonra ilk kez korkuyordum sanırım. Hayallerimdeki hayatı yaşıyordum , herşeyiyle hayalimdi bunlar benim.Ve, bu da yetmiyordu , bir de hogwarts ekspresine binecektim. Son derece gerici , stres edici bir olaydı.
Annem omzumu sıkıca kavramış , kulağıma sakin olmamamı söyleyen şeyler fısıldıyordu. Babamın sadece varlığı bile benim için başlı başına bir destekti. İnsanlara çok çabuk bağlanabilen bir karakterim vardı, bu yüzden aileme alışmıştım.
Olabildiğince cesaretimi toplayıp duvara doğru ilerledim. Çarpmayacağımdan emindim , o yüzden çarparım diye korkmuyordum açıkçası. Sadece bir saniyeliğine de olsa , gözlerimi kırpıştırmıştım ama.
Gözümü açtığımda , karşımda oldukça heybetli , görenin tekrar tekrar bakacağı türden mükemmellikte bir tren duruyordu ; cart kırmızı renkteydi , içerisi öğrencilerle dolup taşıyordu. Aileler çocukları ile vedalaşıyordu. Bir yandan da sürekli mektup beklediklerini söylüyorlardı.
Bizimkilerin de içerde beni bekledikleri aklıma geldi. Eğer bir an önce kendime gelip hareket etmeye başlamazsam , treni kaçıracaktım. Arkama döndüğümde ailemin bana gülümsediğini fark ettim. İkisinde de sıkıca sarıldıktan sonra , onlarla iletişimden asla kopmayacağıma söz verdim. Babamla beraber sandığımı görevliye verdik. Bana , onun kızı olduğum için sonsuz teşekkür etmek istediğini ; benimle gurur duyduğunu söyledi. Ve bu , gözlerimin dolmasına neden oldu. Çünkü beni büyüten ailemde , babam benden utanırdı. Onun kızı olduğum için kendinden iğrendiğini söylerdi. Bu adam beni sadece 1 yıldır tanıyordu , ve bana söylediklerini benim öz babam söylememişti. Uzun bir süre babama sarıldım. Ve , bende onun kızı olduğum için gurur duyduğumu söyledim. Fakat trenin düdüğü bu duygusal anın bozulmasına neden oldu.
Hemen toparlanıp anneme el sallayarak girişe atladım. Onlar da son kez bana el salladılar ve trenin içinde bizimkileri aramaya koyuldum.
Onları bulmam çok uzun sürmedi. Zaten böğüre böğüre kahkaha atan Sirius , James ve Anna (hatırlamıyor olmanız çok olası, tantuninin gerçek ismi anna.) nerede olduklarını oldukça güzel belli ediyorlardı.
Kompartımanın önüne geldiğimde -ki bu oldukça zor oldu , tren çok kalabalıktı(!)- öncesinden duyduğum gibi Sirius , James ve Anna kahkaha atıyorlardı. Regulus ve Andrew quidditch konusunda bir şeyler konuşuyor olmalılardı. Önlerinde bir spor dergisi açıktı çünkü. Remus, Lily ve Elena (Andrew - ayıcık ; Elena - badem) bir kitap hakkında sohbet ediyor olmalılardı. Onlar da bir kitaba bakıyorlardı. Marlene ise , cam kenarında uyukluyordu.
Yavaşça kapıyı açıp içeri girdiğimde , yaklaşık 2-3 haftadır beni görmeyen arkadaşlarımın yüzünde birer sırıtma oluştu. Onların bu haline gülerken , kaburgalarımı kırarcasına sarılan Anna ile uğraşmak zorunda kaldım.
Herkesle sarıldık. Sıra Sirius'a geldiğinde bana bakan çapkın sırıtmasına kötü bir bakış atıp , göz devirerek koltuğa uzandım. Başımı da Andrew'in kucağına koydum. Elimde, James den aldığım muggle aburcuburlarından vardı. O zamanın jelibonları asla kopmuyordu , çektikçe uzuyorlardı . Yine de , jelibon yemeye bayılıyordum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnfinite Brotherhood - Çapulcular { DÜZENLENİYOR }
FantasíaHogwarts savaşından sonra Aberforth , bir zaman bükücü icat etseydi ve 3 kız arkadaşa bunu verseydi ? Bu kızlar da çapulcular zamanında hogwarts a giden Türk Potterheadler olsaydı ? Kimse ölmeseydi ? Hatta , savaş başlamadan bitseydi ?